bugün
- hem yakışıklı hem de zeki olmak11
- fenerbahçe nin ligden çekilmesi45
- anneci erkekler13
- sözlükte çirkin kız olmaması sorunsalı11
- farklı siyasi görüşler dost olabilir mi20
- true'nun karı çıkması10
- chp seçmeni13
- sözlük yazarlarının çektiği istanbul fotoğrafları21
- en büyük üç aşkınız anketi9
- en büyük aşk acınız anketi11
- uzun boy19
- trabzon'a arapzon diyen tipler15
- iv gyasaddin12
- 3 dünya savaşı çıkması durumunda gıda krizi8
- sözlük kızlarına bir şeyler söyle20
- trabzonspor9
- trabzonspor taraftarı8
- güllaç18
- kadının en güzel yaşı20
- sahurdayız uludağ sözlük21
- risale i nur dan vecizeler11
- günün sözü14
- telefona eşini benim karı diye kaydeden erkek17
- enflasyon 3 temmuz'dan itibaren düşmeye başlayacak40
- fenerbahçe11
- benimle olan kıymetini olmayan haddini bilecek8
- zina neden günahtır12
- imamoğlu'nun kirli rant ağı deşifre oldu26
- kuresel ikinma'nın asalet ve kalitesi15
- yazarların iftar yemekleri8
- queen ravenna'ya saldıran kazlar11
- erkeklerin duygusuz olmaları20
- pazar günü erken kalkmak için bir sebep10
- 17 mart 2024 trabzonspor fenerbahçe maçı75
- iyi ki doğdun bik biiik iyi ki doğdun bik biiiik21
- 18 mart çanakkale zaferi18
- sub zero mu scorpion mu15
- kadınların kendilerini güzel bulma oranları8
- sözlük kızıyla sevgili olmak16
- türkiyede kadın hakları kısıtlanırsa nolur12
- rakip takım taraftarına saygı duymak11
- bisikletle işe gitmeyi medenilik sanan insan13
- 17 mart 2024 kasımpaşa galatasaray maçı25
- bir günahkar profil uzmanı sikmek13
- israil malıysa almam diyen market müşterisi10
- büyük uludağ sözlük grevi10
- arapça allahın dilidir13
- uludağ sözlük'e hintli yetkili alınması16
- chp'li teyzelerin kuaförü olmak10
- esra ezmeci poposunu elliyor13
1983 yapımı bir drama-müzikal-zihin kıpraştırırıcı film; yeni dalgacı ve dalgacı * Alain Resnais yönetmenliğinde... güzide dilimize "hayat bir romandır" çevirisi uygun görülmüştür,fransızca bilmeye gerek yok ,küçük bir mantıksal çıkarımla doğru bir çeviri olduğu aşikar,o yüzden kaşımıyorum fazla.
film;1.dünya savaşı yıllarında bir mutluluk tapınağı yaptırarak insanları gerçek mutluluk vaadiyle ilaçla uyutup onları yeniden doğuran (ki kont'un deyişiyle bu doğum; acıların ve mutsuzlukların ana kaynağı olan ilk doğumdan çok daha farklı bir doğumdur) bir kont'un oluşturduğu fantastik bir dünyayı ve aynı şato içerisinde modern çağda kurulan holberg kolejinde düzenlenen felsefe sempozyumundaki belletmenlerin düşüncelere dair düşünceler dünyasını ve yine fantastikliğe de sığınarak anlatır...stanley kubrick'in a clockwork orange'ını anımsatan bir çok sahne vardı..resnais'in kurduğu dünya; dekoru,şekilleri,sembolleri,dili ve klasik müziği ile bir paralellik teşkil etti nazarımda.kubrick'in olayı daha uçucu,zihin-semaya-fırlatıcıydı;o ayrı...
filmin en çarpıcı yanı, bir sürü baba baba aforizma barındırması,şunu akılda tutayım,şunu da unutmayım , şunu not almam lazım derken doğamdaki aç gözlülüğümün farkına vardım bu sayede...
mutluluk tapınağını yaptıran kont forbek'e göre -doğasında mutsuzluk,kötülük,kaybolan hayaller,doyumsuzluk ve ihanet barındıran insan- fantastik metoduyla uyutulup yeniden doğunca muhteşem uyum o zaman gerçekleşecek...forbek der ki:
"dünya bir orkestradır,insanlarsa müzisyen, bugüne kadar hep başkalarının notalarını çaldılar.akorsuz ve bozuk seslerle kirlendi bir çok şey.artık bu bitecek.muhteşem bir senfoni çalacak ve bu mutluluğun sesi olacak.ancak mutlu insanlar böyle muhteşem bir armoniyi yakalayabilir"
felsefe konuşmaları ise gelecek nesillerin ,ancak özgün olmalarına fırsat verilebilecek bir yaratıcılık anlayışıyla geleceği şekillendirebileceklerinden dem vurdu,daha da bir çok şeye el atarken.hayalgücü hakkında şu söz mühimdi:
"çalışması için hayalgücünün mekana ihitiyacı yoktur,başyapıtlar en çok bodrumlarda yaratılmıştır."
ciddiyet içerisinde tartışırken ya da seks minvalinde -kırmızı- hususlardan bahsederken birden şarkı söylemeye başlayan insanlar... hiçbir yerde bulunmayan -insan re-organize- edici otlar,ordan oraya zıplayan şımarık veletler,sonbaharın tüm hakim renkleri,iç mekan renk cümbüşü,otoriter olmak zorunda hisseden yöneticiler, görünüş olarak cazibeden en ufak dem vurmasa da entelektüelliğiyle -evet sırf bu yüzden- bir şehvet abidesi olan çirkin kadınlar...vs vs vs.
gerçekle fantazyaların iç içe geçtiği kurmaca bir dünya..hepsi bu bulmaca filmde...
" napolyon'un dediği: gibi hayat bir roman'dır "....
.
" babamın dediği gibi: hayat bir roman değildir "
fin...
film;1.dünya savaşı yıllarında bir mutluluk tapınağı yaptırarak insanları gerçek mutluluk vaadiyle ilaçla uyutup onları yeniden doğuran (ki kont'un deyişiyle bu doğum; acıların ve mutsuzlukların ana kaynağı olan ilk doğumdan çok daha farklı bir doğumdur) bir kont'un oluşturduğu fantastik bir dünyayı ve aynı şato içerisinde modern çağda kurulan holberg kolejinde düzenlenen felsefe sempozyumundaki belletmenlerin düşüncelere dair düşünceler dünyasını ve yine fantastikliğe de sığınarak anlatır...stanley kubrick'in a clockwork orange'ını anımsatan bir çok sahne vardı..resnais'in kurduğu dünya; dekoru,şekilleri,sembolleri,dili ve klasik müziği ile bir paralellik teşkil etti nazarımda.kubrick'in olayı daha uçucu,zihin-semaya-fırlatıcıydı;o ayrı...
filmin en çarpıcı yanı, bir sürü baba baba aforizma barındırması,şunu akılda tutayım,şunu da unutmayım , şunu not almam lazım derken doğamdaki aç gözlülüğümün farkına vardım bu sayede...
mutluluk tapınağını yaptıran kont forbek'e göre -doğasında mutsuzluk,kötülük,kaybolan hayaller,doyumsuzluk ve ihanet barındıran insan- fantastik metoduyla uyutulup yeniden doğunca muhteşem uyum o zaman gerçekleşecek...forbek der ki:
"dünya bir orkestradır,insanlarsa müzisyen, bugüne kadar hep başkalarının notalarını çaldılar.akorsuz ve bozuk seslerle kirlendi bir çok şey.artık bu bitecek.muhteşem bir senfoni çalacak ve bu mutluluğun sesi olacak.ancak mutlu insanlar böyle muhteşem bir armoniyi yakalayabilir"
felsefe konuşmaları ise gelecek nesillerin ,ancak özgün olmalarına fırsat verilebilecek bir yaratıcılık anlayışıyla geleceği şekillendirebileceklerinden dem vurdu,daha da bir çok şeye el atarken.hayalgücü hakkında şu söz mühimdi:
"çalışması için hayalgücünün mekana ihitiyacı yoktur,başyapıtlar en çok bodrumlarda yaratılmıştır."
ciddiyet içerisinde tartışırken ya da seks minvalinde -kırmızı- hususlardan bahsederken birden şarkı söylemeye başlayan insanlar... hiçbir yerde bulunmayan -insan re-organize- edici otlar,ordan oraya zıplayan şımarık veletler,sonbaharın tüm hakim renkleri,iç mekan renk cümbüşü,otoriter olmak zorunda hisseden yöneticiler, görünüş olarak cazibeden en ufak dem vurmasa da entelektüelliğiyle -evet sırf bu yüzden- bir şehvet abidesi olan çirkin kadınlar...vs vs vs.
gerçekle fantazyaların iç içe geçtiği kurmaca bir dünya..hepsi bu bulmaca filmde...
" napolyon'un dediği: gibi hayat bir roman'dır "....
.
" babamın dediği gibi: hayat bir roman değildir "
fin...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar