bugün

nazan bekiroğlu'nun timaş yayınlarından çıkmış romanıdır.

Bir gün Sabâ Melikesi Belkıstan, Âdemle Havvanın hikâyesini anlamanın bütün bir insanlığın da hikâyesini anlamak manasına geldiğini öğrendim. insanın bütün halleri Âdemde gizliydi ve bütün macera onun hikâyesinde özetlenmişti. Bu cümleyi yıllarca içimde gezdirdim de bir türlü kalemi elime alamadım, anlatmaya kalkışamadım Ne zaman ki, kalmaiçin değil uğrayıp geçmek için kadem bastığımız, kök attığımız değil kısa bir gölge saldığımız şu dünyada bir cennet sürgünüyle yazgılandığımı anladım ve Kelimeler Kitabı-çift isimler sahifesinde, Âdemle Havvanın yanına bir de Habille Kabili ekledim. O zaman anladım anlatma zamanının geldiğini. Hikâyenin ismi düştü dilime bir gece: LÂ. iLLÂ, dedim. Bir ömür boyu aradığım hece harfinin LÂ olduğunu bildim.
kaynak:http://www.ilknokta.com/u.../La--Nazan-Bekiroglu.html

sanatı nazan bekiroğlunda bulup bu muhteşem kitapta daha da iyi anladım.
--spoiler--
Adem bu kez Havva'ya seslendi.

Dedi: Ey ismimin bütün harfleri, ey benim benliğim, benliğimin sen'i.
içimde tecelli bulan latif esmasınca, her anımın şimdisi. Her gecikmişliğimin telafisi.
Artır kelimelerimi. Göster yüzünü, cennetlik et beni.
Dünyanın son gününe kadar yaşasam, bambaşka bir gözle görmüşlüğüm, görülmüşlüğüm.
Çünkü cennette gördüğüm, görüldüğüm.
Gençliğini gördüğüm, gençliğine görüldüğüm.
Bir esenlik bahçesinde zorlamışlığım, zorlanmışlığım. Sınadığım, sınandığım.
Sınavım. Kaybım. Kaybımda kazancım.
Yani kârım, kârgâhım. Nihayetinde kararım, karargâhım.
Bu nedenle yeri hiç kimseyle dolmayacak olan ve yerimi doldurmayacak olanım.
Etin etimden, kemiğin kemiğimden. Ay ışığında oku harflerimi, ay ışığında yaz nameni. Senden önce öleyim ki ölümden korkma. Benden evvel öl ki ölümden korkmayayım.
Öyleyse dirimim gibi ölümümde de arkadaşım.
Ey benim yaradılışım, yolunu kaybetmiş yol arkadaşım.
Kimin bağrındaki kemikten yaratılmışsan ona gel. Eksik parçamı arar gibi seni arıyorum ben. Sen de beni ara. Boşluğunu doldur, eksiğini tamamla.

Dünya dediğin bir kaza ertesi.
Aç kapılarını.
Elinle koymuş gibi bıraktığın yerde bul beni.
Gel neredeysen.
Cennet olsun yeniden...
--spoiler--
Adem ve Havvanın yaratılışını, cennetten kovulmalarını, dünyada buluşmalarını, habil ve kabil'i anlatan kitap. Nazan Bekiroğlu kitabında Adem ile Havva dünyaya kovulurken, Allah'ın 'birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin ' dediğini anlatıyor. Bu anlatım ne kadar doğru bilmiyorum ama ,hala süregelen kadın- erkek çekişmesini göz önüne aldığımızda çarpıcı bir etki yaratıyor.
--spoiler--
üç şey seçtiler cennetten çıkarmak için:

Bir: Kelimeler
iki: Aşk
Üç: Annelik duygusu
Kelimeleri Adem yanına aldı, annelik duygusunu taşımak Havva'ya kaldı.
Ama aşk çok ağırdı.
--spoiler--
herşeyden öte kapağı bile rafta ona doğru yönelmenize bi sebeptir. alın, okuyun, mümkünse birilerine hediye edin o da okusun.
dünya üzerindeki ilk aşkın kitabı,tabi ilk kardeş habil ile kabil'de var.son sayfalarda ki şiir derinden etkileyebilir.
Adem bu kez Havva'ya seslendi.

Dedi: Ey ismimin bütün harfleri, ey benim benliğim, benliğimin sen'i.
içimde tecelli bulan latif esmasınca, her anımın şimdisi. Her gecikmişliğimin telafisi.
Artır kelimelerimi. Göster yüzünü, cennetlik et beni.
Dünyanın son gününe kadar yaşasam, bambaşka bir gözle görmüşlüğüm, görülmüşlüğüm.
Çünkü cennette gördüğüm, görüldüğüm.
Gençliğini gördüğüm, gençliğine görüldüğüm.
Bir esenlik bahçesinde zorlamışlığım, zorlanmışlığım. Sınadığım, sınandığım.
Sınavım. Kaybım. Kaybımda kazancım.
Yani kârım, kârgâhım. Nihayetinde kararım, karargâhım.
Bu nedenle yeri hiç kimseyle dolmayacak olan ve yerimi doldurmayacak olanım.
Etin etimden, kemiğin kemiğimden. Ay ışığında oku harflerimi, ay ışığında yaz nameni. Senden önce öleyim ki ölümden korkma. Benden evvel öl ki ölümden korkmayayım.
Öyleyse dirimim gibi ölümümde de arkadaşım.
Ey benim yaradılışım, yolunu kaybetmiş yol arkadaşım.
Kimin bağrındaki kemikten yaratılmışsan ona gel. Eksik parçamı arar gibi seni arıyorum ben. Sen de beni ara. Boşluğunu doldur, eksiğini tamamla.

Dünya dediğin bir kaza ertesi.
Aç kapılarını.
Elinle koymuş gibi bıraktığın yerde bul beni.
Gel neredeysen.
Cennet olsun yeniden...
"her düşüş bir kopma ya da kovulma.
her kopan ya da kovulan telaş içinde bir şey alıyor ya yanına.onlar da bu hatıra hikayesinden yanlarına bir şeyler almak istediler.hepsi de temsil hepsi de mecaz.ama meleklerle,yeşil zümrüt kuşuyla bile vedalaşamadıkları.gözlerini, ağızlarını cennet suyuyla son bir kez yıkayamadıkları bir zamansızlıkta, beklenmedik bir ayrılışta, böyle ani bir hazırsızlıkta. insan olan yanına neyi alabilirdi?beraberinde neyi götürebilirdi?

üç şey seçtiler cennetten çıkarmak için:

bir:kelimeler
iki:aşk.
üç:annelik duygusu.

kelimeleri adem yanına aldı, annelik duygusunu taşımak havva'ya kaldı.

ama aşk çok ağırdı.

ikisinin de, aşkı tek başına taşıması mümkün olmayınca, ikisinin zembili de aşkı tek başına kaldıramayınca, bölüştüler yükü.yarısını adem sırtlandı, aşkın yarısı havva'ya kaldı.

öyle sert düştüler ki dünyaya, bu fenaya, adem'in dizlerinin bağı çözüldü, ciğerleri yandı. nutku tutuldu. üçüncü defa bildiği kelimelerin hepsini önce unuttu.sonra bir kısmını hatırladıysa da o bir kısmını kıyamete değin unuttu.

aşk? daha yollarda sakin durmamıştı bir türlü.kabına sığmamıştı. bir yarısı yollarda kayboldu. getirebildikleri ancak öbür yarısıydı.

o gün bu gün yeryüzü kelimeleri yetersiz aşk bu dünyada kusurlu.

annelik duygusu?

havva'nın cennet duygusu.

gönül evinde, kadın bedeninde, tastamam duruyordu."

nazan bekiroğlu
"...

öyle bir çığlıkla attı ki kendini âdem uykusundan, gerçekte çığlık atıp atmadığını bile bilmedi. ama iki uyku arasında rüyasının bölündüğü gün gibi gerçekti. ve başına bir şey gelmiş gibiydi.

o zamansızlık zamanında, cennet ırmağının kıyısında âdem onunla göz göze geldi. kuşları, tüyleri ürkütmekten korkarcasına elini uzattı yavaşça. parmaklarının ucundan dökülen yaseminleri gösterdi. içine dolan ses ve ışığa, sevince sarmaşığa, usulca, sen kimsin, dedi. bildiğini bir kez daha bilmek, kelimesini bir de ondan duymak istedi.

ben kadınım, dedi havva, ama bu benim sıfatım. adımı henüz bilmiyorum.
sonra döndü âdem'e,
aklına bir şey gelmişti.
sesi, bengisular gibiydi.
bana, dedi, bir isim ver, varlığım olsun.
durdu, aklından yeni bir şey geçti. bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun.
bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun.
seni anan beni de ansın. seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın.
bir "ile" koy aramıza bizi birbirimize bağlasın.
"
"*Sanki, dedi, bak tam şuramda, sol yanımda, kalbimin altında bir yer eksik kalıyor.
*Sonra bu kadarla kalmıyor, o eksiklik bütün ruhuma doluyor.
*Ne yapsam eksilmiyor ne yapmasam dolmuyor."
illa ile birleşmeyi bekleyen bütün ruhların başlangıç haykırısıdır.. yokluk hecesidir zira ve "yok senden başka tapılacak" devasına kadar olan yolculugu anlatır kitap.
"Âdem'in yalnızlık halleri / Havva sözleri" bölümü ile canımdan can götürmüş olan kitaptır.
”La hiçlik mesabesi öyleyse sonsuzluk ekidir.” ne güzel de anlatmış nazan bekiroğlu.
Bu zamana kadar okuduğum en güzel en anlamlı kitapların başında gelir. Nazan hocanın kalemine yüreğine sağlık. Harika bir başucu eseri.
on bilgi: ben duz bir insanim.
Kitapla ilgili soyleyebilecegim tek sey, bu kadar guzel bir konu, devrik cumleler kurarak bu kadar karmasiklastirilmis olmamaliydi.
Bazi cumleleri anlamak icin bir kac kez okudugum bolumler var bu kitapta, evet cok guzel bir kitap, ama metroda, otobuste okunacak turden degil. Hakiki bir ozen istiyor.
kelimelere öyle güzel dokunmuş ki şair hanım, kendinizi ademe üflenen nefes sanıyorsunuz, ademi de, havvayı da, hatta şeytanı bile anlıyorsunuz. toz olup evrenleri gezintiye çıkıyorsunuz...
güncel Önemli Başlıklar