bugün

görsel
"nice yetenekli kadınımız, bugün de kendilerine uygun görülen yaşama biçimlerinin içinde tıkanıp kalmıyor mu?
sırası geldiğinde, kendilerine bu yolların açık olduğunu söylemek neyi açıklar ki? ellerine, ayaklarına, duygularına, düşüncelerine görünmez zincirlerin vurulduğu insanın önünde açık bir yol bulunması neye yarar?"
Bir evren gerçeği.

Bu gerçek, dünyanın her yerinde böyledir.
Uruguay' da da, küba' da da, Portekiz'de de, amerika'da da...

Boyutları farklılık gösterse de, temel olarak bu gerçekle yaşarız.
Ne yazık ki!
"bir kadının nasıl bir kadın olması gerektiği ya da nasıl bir insan olmak istediği çok önemli değildir.
Önemli olan onun nasıl bir kadın olması gerektiği ya da nasıl bir insan olması gerektiğidir.
Böylece bir kadının kişiliğinde olanla olması gereken ayrılmaktadır."

Kadınların yaşadıklarına erdal Atabek gibi erkek gözüyle bakmak da mümkün, yeter ki anlamak isteyin. Zor değil inanın.
4 kelime ile kısaca toplumumuzun kadına ve erkeğe biçtiği değerin özeti.
Kitabın ismi bile çok şey anlatır.

"Açık söyleyeyim, yeni kadınları beğeniyorum, çok beğeniyorum. Kadın kimliğini aramalarını beğeniyorum, erkek üstünlüğüne kafa tutmalarını beğeniyorum, atılganlıklarını beğeniyorum.
Sert buluyorsunuz değil mi, aşırı buluyorsunuz. Sertler de ondan, aşırılar da ondan. Öyle olmaları gerekiyor. Anlamanız gereken bu.
Bu öyle uzun sürmüş bir ezilme ki, anlamanız gerekiyor.
Öyle uzun sürmüş bir öfke ki, öyle uzun sürmüş bir baskı ki. Yıllar, yıllar, yıllar boyu sürmüş bir sıkıntının birikimi. Anlamanız gerekiyor."
yüzyıllardan beri süre gelmiş ve hala bazı şahısların küçük beyinlerinde meşru olan "çok eşlilik" kavramının bu kadar olağan gözükmesine sebebiyet veren durumdur bu.

(bkz: çok eşlilik)
konuyla alakalı bir makalede okumuştum. amerika'da bir tecavüz davasına bakan mahkeme jürisi, kararını verirken kadının kilotlu mu yoksa kilotsuz mu olduğuna bakmış. jüriye göre kilotsuz kadın karşısındaki erkeğin davranışı kışkırtılmış oluyormuş.

buradan hareketle kilotsüz kadın bastırılmış kadındır desem tam da yeridir.
lise zamanlarımda okuduğum, bir erdal atabek kitabı.
--spoiler--
sende erkeklik sır
bende kadınlık muamma
--spoiler--
*
dr. erdal atabek in kaleminden bir kişisel gelişim kitabı. erdal atabek dizisi-2 nin kapsamındadır. kitabın dili açık ve sade, yazarın örnekleri çok yerinde ve düşündürücü olup, kadının toplumdaki yerine etkili ve geç kalınmış bir bakış açısı getirmektedir. kitabın arka kapağındaki yazı, sanıyorum ki ana düşünceyi özetliyor:

"başımızı kaldırmamız gerekiyor.
bize öğretilen yanlışlara karşı başkaldırmamız gerekiyor.
bize söylenen yalanlara karşı başkaldırmamız gerekiyor.
sevginin ayaklar altına alındığı bir çıkar dünyasında bizim daha çok başkaldırmamız gerekiyor.
duygularımızı korumak için, duygularımızı geliştirmek için, duygularımızı açıklamak için daha çok başkaldırı gerekiyor.
hayatın gözüne içtenlikle bakmalıyız.
hayatı sevdiğimizi söylemekten korkmamalıyız.
kendimizi savunmak hayatı savunmaktır.
elimizi sevdiğimiz elin üstüne koymaktan korkmamalıyız. korkulacak olan, giderek yapay bir insan olmaktır.
elimizi hayatın elinin üstüne koyalım.
'seni seviyorum' diyelim.
'seni ben seviyorum, bu sevgi benim özgürlüğümdür, bunu duyduğum sürece seni seveceğim.' "