bugün

başlığın tam hali "kırmızı kafaların Osmanlıya oğlancılığı getirdiği gerçeği" olacaktı ama sığmadı n'apalım artık.

evet. eğer konumuza dönersek ben de uzun süredir çaylaklık dönemlerinde Tengir budun abimize hayranlık duyan ve en az onun kadar tarih bilgisi olan biri olarak böyle bir başlıkla tarihsel bir gerçeğe aydınlık getirme gereği duydum. Sonuçta boşuna tarih okumadık değil mi? Ehe ehe.

son zamanlarda Türkçülüğü ve islamı yan yana getiren insanlara hakaret edenler pür dikkat okusunlar. Ateizm ve kafadan uydurma inançlar ile Türklüğü, Türkçülüğü özdeşleştirenlerin okuması daha da önemli.

öncelikli konumuz. "yeniçeriler kızıl kafa mıydı?" önce bunu cevaplandıralım. çünkü tengir budun abim zalongo dansı yazısında yeniçeriler Türk değildi diyor, evet doğru Türk değillerdi. Ama bu Bulgar, Arnavut ya da Boşnak oldukları için Yunanistan'a Zalongo dansı gibi acı bir olay bırakmalarından kaynaklanmıyordu. Çünkü aralarından Yunan olan yeniçerilerde vardı. Özellikle Giritli olduğunu belirten sevgili Yunanistan Türk'ü kardeşlerimizi herkes bilir... Lakin Yeniçeriler her zaman bu kadar gözü kırmızı değildi. Aslında yeniçeriler gözü kara olanlar ve gözü kırmızı olanlar olarak ikiye ayrılırdı. Bu olayı yapanlar ise Gözü kırmızı olanlardı.

Peki gözü kara olan Yeniçeri birliği, yeniçeriler nasıl oldu da bu kadar gözü kırmızıya dönmüş insanlar olmuştu? Nasıl Zalongo gibi acı bir olayı tarihe bırakmışlardı? Cevap basit.

Osmanlı'da dini kurumlar kontrol edilmediği için, şahkulu isyanında 50.000 sivili katletmekten başka başarısı olmayanlar, bu kinle aynı kendi atalarının devşirildikleri Safevi tarikatı gibi dini istismar ederek, çocuk yaşta Bulgaristan, Arnavutluk, Yunanistan v.b. ülkelerden alınan yeniçeri adaylarını kendileri gibi iran devşirmesi yetiştirmeye 1530'larda başlamış, bu şekilde iran devşirmesi yobaz yeniçeriler yetiştirildiği için ise devletin gerileme dönemi hızlanmış, tarihe Zalongo gibi acı olaylar bırakmışlardı.

şahkulu, celali gibi isyanlara kalkışan barbar topluluğun devletin dini kurumlarını kontrol eden bir organ olmadığı için yeniçeri ocağını ele geçirmesi sonucu ve takiye ile din adamıymış gibi görünmeleri, bugünkü "atatürkçülük maskesi altında mezhep faşizmi yapan ve laikliği de kullanarak dinini yaşayanlara, başörtülülere saldıranlara" da tekabül eder.

Konuya dönersek hacı Bektaş veli pirimiz 1271 yılında vefat etmiştir. ilk yeniçeri birliği ise 1360'lı yıllarda 1. murat'ın edirne zaferi'nden sonra kurulmuştur. ama nasıl olduysa yeniçeri ocağının hacı bektaş veli pirimizin gül bankıyla inlediğinden söz edilir. fakat bu doğrusu tam tersi olan bir durumdur. Başlarda böyle bir şey olmadığı gibi yeniçeriler "Ya Şafi" sözcüğünü ağızlarından düşürmeyen bir birliktir. Lakin zamanla iran'ın devşirdiklerinin, yani Safevi Tarikatının devşirdiği 30.000 Türkmen çocuğunun başkalarını devam eden devşirme olayları sonucu Yeniçerileri de devşirmişlerdir ve Zalongo gibi olayları yapanlar haliyle Osmanlının değil iran'ın devşirdiği birlikle olmuşlardır.

Peki kimdi bu Safevi Tarikatı? Neydi amaçları?

selçuklu bilirsiniz ki "türk katli vacip ve sevap" diyen hasan sabbah'ın iranlı, yani farsi kırmızı kafaların etkisiyle de ağır darbeler aldı ve tarihin tozlu sayfalarına karıştı.

beylik dönemine girdik ve hasan sabbah yoldaşı farsi haşhaşiler o dönemlerde de beyliklerin mühürlerini kopyalayıp sözde beylikler birbirlerine mektuplar gönderiyormuş gibi, beyliklere mektuplar göndererek beylikleri birbirlerine düşürdü.

neyse o karanlık günlerde geçti. sonrasında beyazıd ve timur arasında büyük bir çekişme yaşandı. bu çekişmenin asıl nedeni ise ikisininde kendilerini selçuklunun devamı olarak görmeleriydi. ikisi de "ben tek selçuklu torunuyum" nidalarıyla ortalıkta geziyordu.

fakat aynı anda iki selçuklu torunu, iki selçuklu mirasçısı olamazdı. sonrasında bunlar birbirlerinin boğazlarına yapıştılar ve timur galip geldi. ele geçirdiği bölgelerdeki kadınları, erkekleri katlederek 30.000 türkmen çocuğunu esir aldı ve yanında beyazıd'la yola koyuldu. fakat akıl edemediği bir şey vardı. bu çocuklar için gerekli erzak yani "resource" kendisinde bulunmuyordu. o yüzden yakın bir mesafe'de olan iran'a yolu düştüğünde, erzak arayışındayken şah ismail hatayi'nin büyük dedesi de o zamanlar büyük bir tarikat lideri (safevi tarikatı) olduğu için, ona yardım etmesini zamanı geldiğinde hepsini ödeyeceğini söyledi.
ama şah ismail hatayi'nin büyük dedesinin başka planları vardı çünkü beylik döneminde mühürleri kopyalayarak türk beyliklerini birbirine düşüren kendisinin farsi ve kurdi atalarıydı. bilirsiniz, takiyyecilik hasan sabbah yoldaşlarının en büyük silahıdır. kendisi de bir hasan sabbah yoldaşıydı, "türk katli vacip ve sevaptır" diyenlerdendi.

hatta selçukluların içerisine de takiyyecilik ile girmişler ve vezire suikast düzenlediklerinden bir daha söz etmem yanlış olmaz herhalde. bu yüzden aslında farsi ve kurdi bir kan taşıyan şah ismail hatayi'nin dedesi "ben de türk'üm, selçuklu torunuyum, onları bana bırak, yaşları yerine geldiğinde karşılığını ödeyip geri alırsın" dedi. timur, şah ismail kaşari'nin büyük dedesine inandı ve bu 30.000 türkmen çocuğunu orada bıraktı.

ama o gün hiç gelmeyecek, timur onlar için geri dönmeyecekti, zaten dönse de onları bulamayacaktı. neyse, şah ismail kaşari'nin büyük dedesi onlara takiyyeciliği, mezhep faşizmini ve iranlıların kanlarına işlemiş kin olan araplara duyulan iran faşizmini aşıladı -günümüzden de tanıdık gelen bir kindir- ve de büyüdüklerinde onları osmanlı topraklarına saldı.

lakin onlara tek öğrettiği şey mezhep faşizmi, Arap, Türk düşmanlığı ve takiye gibi kavramlar mıydı? Hayır elbette!

Safevi tarikatı Kuhistan lideri Keykavus'u en az Hasan Sabbah kadar örnek alırlardı.

"yazın kadına git serin tutar, kışın erkeğe git sıcak tutar" mottosuyla başlayan kabusname'sinde iran-kuhistan sultanı keykavus, oğluna farsça kaleme aldığı kitapta yazılanları her genç erkeğe öğütlemesini isteyerek Osmanlı'ya yayılacak olan bir olaya da vesile olmuştu.

haliyle Safevi tarikatı lideri pedofili şah cüneyde timur'un zaferi sonrası esir tuttuğu 30.000 türkmen çocuğunu yeterli erzak bulunmadığından dolayı beş kuruşa satarak, zamanla iran devşirmesi olanların misyoner olarak Osmanlı'ya gönderilmeleri, sadece şahkulu, celali gibi büyük isyanlara değil, Osmanlı'da oğlancılığın yayılmasına da neden olmuştur.

haliyle oğlancılık 1082 yılında farsilerin %70'lik büyük bölümüne yayılırken içimizdeki Şahkulu, Celali isyanı tohumlarını es geçmez.

timur'un yıldırım beyazıd'ı yendikten sonra osmanlı'dan esir aldığı 30.000 türkmen çocuğunu yeterli erzak yok diyerek beş kuruşa satarak pedofili şah cüneyd'e bırakmasıyla da, büyüyünce Osmanlı'ya misyoner olarak gönderilen bu çocuklar tarafından Osmanlı devleti'ne yayılmıştır...
hep ben haklıyım, hep ben doğruyum başka herkes haksız.

geçmişe bakarsan yöneticilerin birbirine köle olarak genç oğlanlar hediye ettiğini görürüz. ne için olduğu belli.

biz bu mavi kanlılar tarafından köylerimizde dünyadan habersiz, fakir yaşatılırken onlar da her boku yemişlerdir.
kuran'da yazıyor bu gılman meselesi, cennette vaadedilmiş. oraya da kızıllar mı yazdırmış acaba?
büyük dedeleri yıldırım beyazıd galibiyeti sonrası timur tarafından esir alınıp, "bu tipler beslenmez" diyerek semerkand yolundayken iran'daki safevi tarikatı lideri oğlancı pedofil şah cüneyd'e beş kuruşa satıldığı rivayet edilen 30.000 türkmen çocuğunun, osmanlıya misyoner olarak döndüklerinde şah cüneyd'in tecavüzleri ile alıştıkları ardını dövdürme olayının osmanlı erkeği küsküsüyle ayrı bir zevkli olduğunu anlamaları ile genetiklerine işlemiş olan, biseksüel olarak yaşayarak atadan oğula aktarmaları olayıdır. kısa ve öz anlatım.

meğerse kur'ana inanan her insan bilir ki kur'an'da tamamiyle yasaklanmış ve tövbesi kabul olmayan nadir şeylerden bir tanesi olan eş cinselliktir. lakin bu kızıl kafalar osmanlı küsküsü tadını alınca osmanlı erkeklerini baştan çıkarmaya başlamışlardır.