bugün

Ömer Seyfettin'in 1917 yılında yazdığı hikaye.

Nedendir bilmem, bu hikaye aklıma her düştüğünde bir hüzün çöker ruhuma. Çocukluğumdan beri hep hayalimdi Osmanlıda, Selçukluda, Göktürklerde adı sanı bilinmeyen, bir savaşta yediği mızrak ile toprağa düşen bir Türk askeri olmak... Ufakken rüyalarıma dahi girerdi bu sahneler. Aradan yıllar geçti ama devletime ve tarihime, bin yıldır bilinçaltımda birikmiş ülküme, gayeme, kızıl elma'ma olan sadakatim hiç değişmedi. Yine ölmek dendiğinde zihnimde canlanan sahne ölüm döşeğinde geçmez, devlet için görevimin başında can vermeyi dilerim. Tek arzum budur tanrımdan.

Bu öyküyü yıllar yıllar önce taa ilkokulda iken okumuştuk, Türkçe kitabımızda yer alıyordu. Tabii özet haliydi o kitaptaki ama seneler geçse de aklımdan hiç çıkmadı nedense. Efendim ben bugün bu öyküye tesadüf ettim internette, öyle sevindim ki anlatamam sizlere. Çocukluğuma döndüm resmen. Buraya da öykünün bağlantısını bırakıyorum, ara sıra bu giriye denk geldiğimde açıp okuyacağım. Hem belki siz de okursunuz değerli okurlar..

https://tr.m.wikisource.o...B1z%C4%B1l_Elma_Neresi%3F
ilki istanbul'dur,
son kızıl elma ise roma.

2.mehmed istanbul'un fethi sonrası roma'ya yürümek için otranto seferini başlatmış olsa da ömrü yetmemiştir.
ardından gelen 1.selim ise gözünü hilafete dikip doğuya yürümüş, 1.süleyman da orta avrupa'ya yürüyünce otranto unutulup gitmiştir.