bugün

her zaman söylerim. bir erkeğin hayatından futbolu ve pipiyi çıkardığın zaman geriye hiçbir şey kalmıyor neredeyse. böyle bir durumla karşılaşan erkeklerin yüzde sekseni kafasına sıkar bence. geri kalan yüzde yirminin yapabileceklerini hayal etmek istemiyorum. hayal gücüm biraz geniş çünkü. bu futboldan koparılma olayını kısmen de olsa yaşadığım için tahmin edebiliyorum.

ben de bir çok erkek çocuğu gibi futbolcu olma hayalleriyle uyuyakalırdım. babam aktif futbol hayatımı sonlandırana kadar tabii. semtimizin güzide kulübü olan çelikspor'da başlamıştım futbola. 1940'larda kurulmuş köklü bir kulüp. lokali gündüz kahvehane iken, geceleri kumarhaneye dönüşüyormuş. ne usta kumarbazlar her şeyini bırakıp çıkmış. idmanlardan arta kalan zamanlarda kulüp yetkililerinden hikayelerini dinliyorduk. turuncu-yeşil renklerinin yanında bu tarz renkli bir hayat vardı kulüpte.

minik takımda başlayan kariyerime 14-16 yaş grubunda devam ederken, bir gün bakırköyspor'la özel maçımız vardı. bakırköy ilçe sonuçta, sağlamlar. bizim için de kendimizi gösterme fırsatı. maç kafa kafaya başladı. soldan kestiğim ortaya usta golcü adem güzel vurarak öne geçirdi bizi. çok geçmeden beraberliği sağladılar. daha sonra uzaklardan vurduğum bir şut direkten dönünce rakip takımın hocası beni sıkı tutmaları konusunda oyuncularını uyardı. sağbek ve sağ içleri kafamı kaldırmaya müsade etmiyordu. zaten son gücümü de şut çektiğimde kullanmıştım. derken adem reis 3 kişiyi geçip bir gol daha atınca devreyi önde kapadık. zaten kaderimiz adem'in ayaklarındaydı.

kalan dakikalarda başka gol olmayınca... diye devam etmek isterdim ama rakip dipdiri kalmayı sürdürürken biz yavaş yavaş tükendik. çok gol attılar. acımadılar. zaten hocanın adem'i oyundan çıkarıp defans adamı almasıyla baya rahatladık. gol atabilme ihtimalimiz kalmamıştı. kimsenin boğuşacak dermanı da kalmayınca 7 tanecik gol yiyip maçı bitirdik.

soyunma odasında bitkin bir şekilde soyunurken rakip takımın hocası girdi içeri. bizim hocayı tebrik ettikten sonra "kimdi o 8 numara?" diye sordu. "benim" diyemedim. öyle heyecanlıydım. allah'tan arkadaşlar beni işaret ettiler, sağolsunlar. "sen gel bizde oyna, seni beğendim" dedi. hocamın yüzüne baktım, benimle gurur duyuyordu. adem'in işi zaten maç esnasında yedek kulübesinde bitmiş.

eve dönerken uçuyordum sanki. bakırköy'den de kim bilir hangi daha büyük bir takıma transfer olup kariyer basamaklarını tırmanacaktım. hayal gücü işte, san siro'da golü atıp kapalıya doğru bile koşuyordum gol sevinci için. eve yaklaşınca anne-baba aklıma geldi haliyle. onlar önümde engel oluşturabilirdi. meğer o son san siro hayalim, final bölümüymüş.

"hem sınıfta kalıyosun, hem de gelmiş ben top oynıcam diyosun. 5 kuruş para vermem haberin olsun. yok futbol mutbol. kitapların da aynı bu sene zaten git hemen ders çalışmaya başla."

o an pipimi kesmiş olsa bu kadar yıkılır mıydım bilemiyorum. bırak bakırköy'ü, çelikspor'da bile devam edemedim. her büyük futbolcu gibi, başarılarla dolu kariyerim dramatik bir sonla bitmişti.

artık halı sahalarda, taç bile kullanılmayan maçlarda oynuyorum. çok özledim taç kullanmayı. oynuyorum demek yanlış oldu aslında, oynatıyorum. oynatan bir tarzım var çünkü. golden çok asisti seviyorum. takım arkadaşlarımın attıkları golden sonra hızla koşup "çak" yapmaları çok hoş oluyor. benle oynamak büyük keyif gerçekten. kıskanıyorum bazen onları. eğer bir aksilik olmaz da cennete gidersem, kendimden bir tane klonlatıp aynı takımda oynamamızı sağlayacağım. bu dünyada yaşayamadım bu duyguyu bari öte tarafta yaşıyayım. adem'i de almak isterdim takıma ama sürekli "hacı" diye hitab ediyor, sinir oluyorum. eğer bir daha o tabiri kullanmayacağına söz verirse alırım yani, neden olmasın...
küçükken mahallede futbol oynayan çoğu çocuğun kurduğu hayallerdir. *
astronot, cumhurbaşkanı, itfaiyeci, pilot olma hayallerinin yanında en gerçekçi olan hayaldir.
Tsubasa ile başlar herşey*. Sonrasında denenen kartal ve akula vuruşu gibi teknikler. Limitler zorlanırsa kırılan kafa ve kolla sekteye uğrayan fakat yılmayan hayallerdir.
küçükken en iyi yaptığı şey, top oynamak olan kişinin içinde bulunduğu durum. birçoğumuz öyleydik.
futbolu çok seven her çocuğun yaptığıdır.
mahalledeki çocukların 'sen çok iyi top oynuyon la' gazına gelen çocuğun hayalidir.
yastığa baş koymakla uyumak arasındaki dakikaları şenlendiren eylemdi. gerçi birkaç hafta öncesine kadar musty252'yle üç gün neredeyse aralıksız pes oynadıktan sonra yine yukarıda bahsettiğim dakikaları bir alfredo di stefano forması altında geçirmiştim yıllar sonra; ama küçükken tadı bir ayrıydı. bir ara radyo programı yapmayı denemiştim, baktım tutmadı, fazla telefon bağlantısı filan yapamıyoruz, dedim, en iyisi bir futbol takımı kurayım. önce peygamberin yakın arkadaşlarından oluşan bir takım kurmuştum, sonra "lan çarpılırız filan,"* dedim ve üç beş yabancı isimle (şeker portakalı'ndan zeze, pal sokağı çocukları'ndan birkaç eski dost, çılgın şapkacı ve michael jordan gibi isimlerin yanısıra kovaç gibi orta-avrupalı uyduruk -sonradan gerçekten de öyle bir oyuncu olduğunu öğrendiğimde hemen şeyh hacı müslittin'in yanına koşup vücudumda gizli bir işaret olup olmadığını sordum, neyse ki yokmuş, adam da straight çıktı, daha sonra diğer türlülerini de görünce bunu hatırlayıp rahatlamıştım- topçular da vardı takımda; babamı da almıştım, "üzülür garibim," diye düşünüp) geceleri herkes uykudayken biz* top koştururduk büyük stadyumlarda. rakiplerimiz de genelde henry'li* nistelrooy'lu* stam'lı* rivaldo'lu* dünya karmaları olurdu. tabii işin keyfi çıksın diye onları hezimete uğratmaktan çekinirdik; hatta bazen ilk golü bile biz yerdik. o zamanlar baba korkusuyla gerçek sokak hayatımda edemediğim küfürleri orada eder ve kendimi rahat hissederdim. bazı maçlarda da yenilirdik filan. (bkz: ne günlerdi be) arasıra ciddi ciddi istifa etmeyi düşünmüştüm, bir ara sakatlıklarla boğuşmuştum; ama benim sevgili takım arkadaşlarım kutsal mücadelemi bırakmama asla izin vermemişlerdi. (bkz: gerçek dostlar) onlara teşekkürlerimi böyle uluslararası bir platformda sunma imkânı verdiği için uludağ sözlük futbol ve çocukluk hayalleri komitesine teşekkürlerimi sunuyorum.

uludağ sözlüğün bana bu şerefi veren değerli üyeleri, değerli konuklar, bugün babam aramızda olsun çok isterdim.**
23ten gün aldıktan sonra ikinci amatör kümede yedek kaleci olarak gerçeğe dönüşecek olan hayalimdir.
falanca abiye söyleyelim de seni üsküdar anadoluya alalım lafını duyunca çocuk yaştaki bünyeyi gazdan gaza koşturan hadisedir . şimdi halısahada bile göt baş dönmüyor ayrı konu .