bugün

Bir Ayrılığın Anotomisi

dün gece, ağzından ağzıma fışkıran sözcükler
-bir ihanet nüvesi-
ve o gize bürünmüş yaşlı masal kahramanları
ve 'sen sus çocuk' gag'leriyle süslü tiratlar
ve perde kapandı! artık tiyatrolar hela olacak!

artık ayrıldık, aşkımız bir rüzgâr gibi geçti!
aşkımız bir günahtı, ve bir yaz günü bitti!
unut sana yazdıklarımı ve unut sevişmelerimizi
memelerini geri al ve geri ver penisimi

ulan istanbul! bu bana reva mıdır?
ulan o denli sevmişim, müstahak mıdır?
siktirip gidiyorum başınızın çaresine bakın
arabesk dinleyeceğim işte!
rakı içeceğim
intihar edeceğim
kıçınıza kına yakın!
Bir Martıyı Ağlattın Sen

bir martıyı ağlattın iste
bir çocuk garanti intihar eder artık
kütür kütür küfrediyor gece imanıma
bir yaprak kırılıp suya düşüyor
su yaralanıyor su kanıyor şelale!

ah nasıl titredim tensiz
bir piyanist büküldü sanki
kesişen ayrışık doğrular gibi
çarpışıverdim yüzünle. Yüzün
öyle düzgün suna bir el yazısı
yüzün yüzüme aksedince
yüzün ayna alnımda
yüzün uzun hüzünlü bir alınyazısı!

bitmemiş bir ömrün yalanısın
sen: kabuslarımın tabiri
çocukluğumun arta kalanısın!
öldüreceğim kendimi dudaklarınla
dudakların etle, şehvetle seferber
sen! bana inen son kutsal kitap
son fakir yatır
son aciz peygamber!

bir martıyı ağlattın iste
bir çocuk garanti intihar eder artık
Bir Martıyı Ağlatın Sen 2

sonra sabaha karşı bir ceren de ölür

benzin istasyonlarına çektiğin
otomobilden akan yeşil yaşlar
neyin nesi bir sabit aşkın tasviri,
suyun uykusu yok! su rüya işitmez artık!
indirin beni senin yüzünden

ucuz peynirler, ah kötü şaraplarla
ucuz hüzünler, ah kötü hatıralarla
geçtigeçtigeçti geç'ti ömrümüz
o zaman keserim ben de kötü kollarımı
ucuz jiletlerle
o zaman inlerim ben de kötü çocuklar
ucuz sevişmelerle
hep bir boka batmış hokkabaz fırlar
yaralaran
yaralardan lav gelir meni gelir
lav meniye bulanır ihanete dökülür
eskimiş sevgililer bulup geceleri
dövüşürüm sokak sokak
tırnaklarımı söke söke dirilir ihtiras

sen bir cam kırığısın kalbime gömülü
ilerliyorsun yavaş yavaş kanatarak
ha varlığın ha bir angın
ha temaslar ha bir kuran
farketmedi yağmur hiçbirimizi!
kaçışacağız içimize
karışacağız seninle hayat zerrelerine
senin avucunda bir tül ipliği kırıntısı
benim saçlarımda bir güz ikindiciği

karının biri arebesk okuyacak adımıza
içip içip sapıtacak birileri bizim için
sonra.. sonra, unutulacağız bir gün
derin bir yorgunluk kalacak yerimizde..

'bir martıyı ağlattın ben bir çocuk
sen bir çocuk intihar eder artık'
--dikkat! bu diğerlerinden biraz farklı, ciddi anlamda öldürücüdür!--

Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm

edit: kopipeyst lekeleri sebebiyle $urdan alalım;

http://spitneybears.blogs...ni-yok-yalnzca-optum.html
bir Organ Nakli Gibi Sevmiştim Seni

Bir organ nakli gibi sevmiştim seni;
Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,
Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim..
Darmadağın kadınların,darmadağın ettiği erkekler gibi
Sevmiştim seni...
Çok eskitilmiş bir aşkın hatırlanması,
Sevgilinin resmi karşısında çocuksu bir iç kanaması
Aslında işin açıkçası;
Rüzgarın fırtınaya dönüşmesi gibi
Hayatına yönelik bombalı bir saldırı gibi
Geriye çekilirken herkesi öldürmek gibi

Sevmiştim seni...
Ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi deniz gibi,
Neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi
Ortalık yerde durup dururken
Sevmiştim seni...
Atlara kalırsa çoktan kaybettik savaşı,
Mızraklar kırıldı,kalkanlar delindi,ganimetler paylaşıldı.
Kasaba meydanında birbirini dövmekten
Yorulan iki kovboy gibi,
Bir tabancanın namlusuyla tetiğiyle,
Kendisinden farklı,
Kendisinden ayrı,
Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi,
Aynı bedene sıkılan iki el kurşun gibi,
Katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla
Sevmiştim Seni...
Bir Yeryüzü Öznesi

1. gece gelen gece

yetmiyor münzevi kelimelerin kuytularına
pıhtılaşan çöl: yakıp yıkmak için bir kente
gittiğim günden beri biraz felç istemiştim
yeryüzünden, ve biraz öğütülmüştüm terle - -
bir ritmin bütün acizliğiyle çizildiğim
resim kağıtlarında beni bitiren kadın, o
sahte atölyenin eskimiş bir organı gibi
esrarlı bir dokuyla örtülmüştü portrem!

tabutumu dört siyah adam dışarı çıkarttı
dört siyah atın çektiği arabadaydı ruhum
dört gözlü doğanın prensesine giden yolda
devrildi tabut, şimdi tüm boşlukları doldururum,
der demez: tılsım gizlemiştim, bana sunulan
alkol harfleriyle oldu adım, çekilen silah
fırlatılan bir bıçak gibiydim o kadınla, bilirsin
katil bir kadın saklar bir parça içinde
her çocuk; ve yine bilirsin ki kimi aşklar
kediden firar etmiş keyifli bir öğle uykusudur

2. heves eden seda

içindeki heykele negatif bir kan aranıyor
kentin

bir yabancıyı idrak ediyorum

ki ilkokulu ne zor bitirdi yeryüzü
karnesinde tek kırık kalbim

derisini yitirmiş hayvan gibi gece
senden likör yapılmıyor ölüm

3. mr. pickwick'in son serüveni

s e v i y o r s u n b e n i, anladım:
güneş tutulması gibi gülümsemen çünkü;

ö z l ü y o r s u n b e n i, anladım:
öpmesen, hemen baban ölecek çünkü;

g i z l i y o r s u n b e n i, anladım:
ne vakit seni düşünsem,
yeryüzü evinden kaçıyor çünkü;

4. misafir cinayet

gülle tartışıyor karanfil çocukta
geri verilmeyecektir hüzün hülya; az daha;

ne pornografi suresi ne de
atlıkarıncası dışa dönük kabe,
YERYÜZÜ!
çağırma vücudumu, artık orada değil!
sessiz film
oyunu kurallarıyla anlat bakışımı
sessiz film
gibi kalsın gururum anlaşılmadan
talanında;
dokunulmazlığılotuslarınınkuyularındauykuların,
bir sesli harf
gibi yalnızlığım
bir sessiz harf
gibi dudağımdayım

ürk! o çemberler içre yazılı rakamlar
çoktan yuttu seksek oynayan çocukları,
ve o seksek taşı
ve o seksek taşı
kim bilir hangi gezegenin
uydusu şimdi, sona eren baygın uzayda;

ya içeri dolarken artarsa eğer bir parça rüzgar
bana da ölüm ayırın, çok az vaktim var. velakin
bu kanayan gözü göbekdeliğimin
üstüne yerleştiren mecbur mecmua
bilinçaltım bir müze, hatıralara;
ey karanfil, tartışma gülle çocukta
komünist maestro bu gece sahne almayacak artık!

gidiyormuş:
ağırlaşır yağmurun iade etmediği karanlık
bırak gitsin:
hiçbir caddeye çıkmayacak o sokak artık
Birbirimizi Öldüreceğimizi Kimseye Söylemeyeceğim! ..

seni seviyordum ve
çocuk bahçelerinde intiharı düşünmek de artık yasaktı! ..

burnu kanayan bir lise öğrencisi taşıyordum kucağımda; galiba yaz da yeni başlamıştı; sıcaktı; sıcak, çırılçıplaktı! Rıhtımda Göksel Arsoy'un artizini dövüyorlardı; yönetmen, sigarasını suya bıraktı
-avuçlarımdaydın, avuçlarım çisildiyordu- ötedeki kahvede Alice, üç iskambiladam arkadaşıyla oynuyordu. Seni kalkan üsküdar vapurunun ardından denize fırlattım. Hüznümü karanlığa kotlayacağım. Düğün salonunun kapısından elinde
kanlı bir baltayla damat kıyafetli bir delikanlı çıktı, koştu koştu, kollarını çırpıyordu-sonra havalandı, uçtu gitti. Korkulu gözleriyle son karısını imzaladı.. Beşiktaş, baktı!

şiirlerimi yakmaktan vazgeçtim
senden sözetmeyi özlüyorum yalnızca
birbirimizi öldürmek için verdiğimiz söz, karşılıklı yemin
kimseye söylemedim
kimseye de söylemeyeceğim!
hep bir bukalemunu
ölümle yer değiştirmek için yaşadım ben...
gün oldu sarıdan tiksindim, ottan ürktüm
zamanı geldi içimde
burnu kanayan bir lise öğrencisi yarattım
ne kadar hırpalarsan hırpala bedenini
bir canı kendinden silkip atamazsın
insanı adaletle
aşkı herhangi bir çocukla değiştirmek için yaşadım..
uyruğum oldu sarı (saçların) , ota (gözlerine) taptım
küfrettim sana, lanet ettim, unuttuğunu sandım çoğu kez
ama ihanet etmedim verilen söze, edilen yemine
birbirimizi tanıdığımızı kimseye söylemedim
söylemeyeceğim de kimseye!

çocuk bahçelerinde intiharı düşünmek de artık yasaktı
seni seviyordum ve

9.mayıs.1988
Birinci iblis

yüksek kirlenmelerin özet tanrıları
iniş hızını arttırarak aşklarda,
uzaklaştırılmış kent ışıkları içinde
kendi ifadeleri üzerine uzanarak
rüya sondajlarının son huzursuz uleması
geciktirmişlerdir kimi yolların karanlığını;

unutmaktır ilk dinsel yorumu akşamın,
kesilmesi gibi elektriğin her vücutta
biçimlendirerek cam yüzlü feshi istenen
adamı
bir içki daha almaktır bardan, öncesizlik.

o halde, yazılan mektuplar neyin tümlecidir;
neyin içerlenmesidir başlangıç antları;
indirilen tek balta darbesiyle devrilmek
değil midir sözle aldatılan;
Birinci Uluma

büyük ağrı kaplayacak rıhtımını; kaç kalibre
bilmiyorum ruhum
at geliyor kişniyor
büyük ağrı kaplıyor
ve deniz üstüne birşeyler giyip gidiyor
ve deniz üstüne birşeyler
ve deniz susamış ona su ver
oyuğuma bi türlü yerleşmiyor aşk
aşk
taşıyorum yeryüzünden sana ne benim yüzümden
artık,
tenin ne olabilir ölüm varken
gel bıçağınla
taklit et kalbimi
sen saplamazsan eğer
bıçak küsecek
bıçak üstüne birşeyler giyip gidecek
büyük ağrı kaplayacak rıhtımını ve tekne yanarak
yan yatacak çocukluğumuza doğru paslanacak su

saçları taralı delikanlıları korkutmaz çünkü
kibar rüzgarlar
Birr Hhissim

bbu yyıl nne kkadar ççok ssevdim kkaçtım: : ttehdit aaltındayım
aaşk ççırağıyım, , bbiliyorum, , ööldürülürüm: : iişgal aaltındayım
iinan ddoğrudur bbazı hhayvanların rruhlarının oolduğu
yyazmayı ööğrenip ookumayı ssökememiş bbir yyavru ttanrı
ggibi
ddağlarındayımmm
aalkol, , uuyuşturucu vve sseks vve ssosyalizm vve aanarşizm vve
iiçimde ssağ kkalmış bbir yyaradılış
iiçimde ssağ kkoyulmayacak bbir hhis
ggünü ggecenin ssırtında ggeçeceksek eğer
eellerimi ttemizle
ggözlerimi ttemizle yyalvarırım ddayanamam
kkırk hhasretlik öömrüm vvar bbir hhissim
vvar zzindanlarında ssaklanan ggöndermeli ttutkular oo
hher yyere aalışkanlıklarıyla ggiden bbirileri ggibi, ,
nneredeysen ooraya ggömsünler kkoparttığım aağzımı
ddudaksızım aahlaksızım ssensizim bbiraz aanla ssev
kkabul kkabul
kkabul kkabuk
bbağlayarak aatan kkalbimin eefendisisin
bbir hhissim
vvar eefkarlarında ssaklanan göndermeli aavuntular oo
hher yyere kkendi bbalıklarıyla ggiden ookyanuslar ggibi, ,

228.ttemmuz.11992
Bis

Gelmeyeceksin..
beklemiyorum da..
telefon etme sakın..

Baskalarını oku..
beni degil..
artık siir yazmıyorum..

Kapıma dayanan postacıları, öldürerek geciriyorum vaktimi
Bodrum

Kim nereye kadar yabancıdır ki
elinde
tek sıkımlık tabancasıyla

Ve bir kent hayvanı edasıyla
kim nereye kadar yaşar ki
kendi ipliklerine inmişken mutant çocuklar

iki bahar arasında tutulmuş bir dilektir yaz
Bugünsüzlük

çizgi film dudaklarımızda bir süre rumi sürgün
bir sürü coşkusuz, bir sürü bugünsüz, bir sürü tanıdık

hüzün vardı

herkes herkesin dul annesi
herkes herkesin şefkatli adres defteri, makyaj çantası
herkes herkesin üvey sevgilisiydi ortalıkta
herkes herkesin ironisi, istanbul hatırası!
telaştan olacak ağızsız bir kadınla öpüşürken korkmak
gibi bir geceydi, gündüzdü, öğleydi, vakitsizlikti ya da
o kadardı.

hüzün var mıydı?
sonra bir acı
bir tutku veya
bir mavi gençlikli iliklere değin evliya /yağmur!
katlanarak büyüyordu tümörlü çocukluklarımız.
ardından
bir hırs
kıpkırmızı oluveriyordu içimizde
hissederdidiz, belki hissizlik derdiniz
içimiz dışımız öncelikle altyazısız!

sığacak mıyız bu sahte tiyatro salonlarına
bu kremasız sinemalara-galerilere hepimiz
hepimiz binebilecek miyiz bir anda
bizi bekleyen örme asansörlere!
kaçımızı alacak bu kabartma otobüsler, trenler eskaza
ve yine kaçımız sıkış sıkış yatabiliriz ki
bizler için açmış bahar çiçeği mezarlarda!
kırk buçuk santigrad derece gözlerimizde
küçücük su damlacıkları koşuşuyor sağa sola
evet! hüzün vardı. anımsadım.
sürç-ü insan ettikse affola!
Bundaslade

bir atlıkarınca yangını sonrası
isli, sıcak kemikleri çocukların.
-- çok tanrılı yalızlıkların
son akşam yemeği sofrası -- Toy siyah!

evcil kinler evcil hırslar besle bedeninde
ve körpe dakikalarda zor cinayetlerinin
ağzını kanla sil ağzını mor yakamozla yıka!

gözlerinde ve özlemlerinde bir yabacılaşma,
(oyuncak dudaklarımız plastik anılarımız var bizim
öyle hatırlıyorum)
kör paslı testereyle budadığım yüzün
dökülüyor avuçlarıma prizmatik
dökülüyor lunaparklarıyla senden. Neden
billur bir cinayetin heryerinde seksek oynardık?
yıldırım intiharlara paratoner ayyaşlıklarımız
kiremit dil parçaları kaydırırdık tükürüklerde
ve neden ipek tülbentlere örtülürdük sebepsizce?
kimdi o karakalem resmini yapan belleklerimizin
bastırılmış kağıttan yelkenlilere?
Burç

Yorucu böceklerin yaşlanışlarında
gizli durur mu acaba
bir sineğin gidip gelip cama çarpışı

Ve aslında insandan sonra hayat var mı
diye sorar mı bir çocuk
tanıştığı ilk manolyaya

yelelerine güneş takar mı çapkın atlar
Cam Makas

temmuz yırtılıyor yazın ortasında
küçük padişah ölmüş. ağlıyor alkolik lalası.
bach dinliyor benim karanfilim
dürbünlü tüfeğimin kabzasında verlaine'in
parmakizleri.
düşürüp kırıyorum cam makasımı.
hüzünlü bir şeyler çalıyor akordeonla eski mevsim.
polisiye bir aşk bizimkisi
polisiye bir caz dinlediğimiz
erken yaşlanır terkedenler
erken ölür ellerini ellerden alıp da gidenler
yakışmaz ayrılık
yakışmaz ihanet
sarıl bana
sarıl bana
beni sana davet et!

temmuz yırtılıyor yazın ortasında
gümüş çocukların birbirlerini seyretmekten
utandıkları bir yerlerde. sen! bana artık
rimbaud deme! büyük bir buz kalıbı içinde
sonsuz uykusunda köpek yüreğim!
arkama bakmadan öleceğim.

bir melek tıraş edecek saçlarımı
bir cin yıkayacak beni özsuyuyla
tertemiz entarilerimi giydirecekler sonra
gitmeme izin verme!
vals bitiyor
çiftler öpüşüyorlar usulca
usulca pelerinini açıyor sis
usulca dönüyor baş
zehirli içkimi uzatıyorum karşımdaki
satranç ustasına.
bir tarot destesinde buluyorum vesikalık resmimi
hangi kaderle çıkıyorsun karşıma
-karşım: nedir ki ellerim-
nasıl bir mutluluk mutluluğun
nedir senin sevdalarının kılavuzu
ödüllü bir hanımefendi gibi giriyorsun düşüme
talan ediyorsun
yakıyorsun
rüyalarım yanıyor
o zaman
ben de düşürüp kırıyorum cam makasımı

yalızlar bahçesinde
çiçeğiburnunda çiçeği topluyorum
peradaki bütün ampuller kırmızı
tramvaya binmiyor sokak sokak kendi
çocukluğumun troleybüslerini arıyorum

bir satyr'le sevişmemle başlıyor
çağımın gerisinde kalan hatıralarım
o zaman
bach dinliyor benim karanfilim

temmuz yırtılıyor yazın ortasında
başkalarının aşk mektuplarında buluşuyoruz.
yoruluyorum seni sevmekten
düşürüp kırıyorum cam makasımı.

28.ocak.1991
istanbul,
Canitous

junkie can'a

Kelimelerden kurtulur ölen
mesafeler kendi tasarrufunca kısalır
çünkü can, biz gittiğimiz yerin hayvanıyız

Ne etin heybetindeki yüksek ateş tanrısı
ne de şuursuzca akraba çıkmak karşılar artık
hayat içersinde seninle benim yapışık kafataslarımızı

çünkü can, biz aynı ölüyü kemiren kurdun, olmayan ayaklarıyız
Carta

pederastlara..

yavaşça içi boşalan hayvanın
gözlerinin özlenen küfe dönüştüğü,
silikon dirsekleri mercana dayalı kadından
şatolara yitik 1 dul kanın cinayeti

çivi kentin demirden binalarında
bıçaktaki spermi yedi amadeus ve porsuk
ve sokaktan süvari general ilmühali
geçerken omuzlarında organik apoletler
aynaya ucukesik parmakla yazmıştı adını 2 cin

mor merdivenin ta başından fi sonuna
upuzun, karımtrak 3 martı tüyü, altmış dokuz hadisesi,
dalgalanıyordu o saralı çürükasker çocuğun
yaşlı kabaetlerinde
ayna manya alamanya bayrağı dövmesi

sarmal karanlığın kasıklardan
aralık bir caz makamına kayması,
tuzun içinde rakı
buzun yolunda kuyruklu 4 piyano
gibi sokuluyordu yüzüme porselen dudakları

şimdi limanda ve istasyonda
ve terminalde ve 'çıplak şose'de
secdeye varmakta alyans tırtılı,
-kim vardı orada, diyorsun
-avuçlarım kanıyor, diyorum
kerhanede bıçaklanan 5 safkan dönmeyle
arandaki ipekten g, öbekkordonuna
konmakta zemheri böcekleri

kanunla neyin içten teğetinde
dolanmakta bir lir maralı, ah şiş,
inşaat iskelesinde kendini asmış 6
kağıttan yelkenlide
çocukluğumun konvansiyonel aşk resitalleri

(ne kadar küçük mavinin gözleri
ne kadar kısa mavinin kirpikleri
ne ele gelmez bir menem hatıra şu
siyanür gömütü sürgün süitleri)

manzaralardan arta kalan bir arena bu
7 yerde kılıç içinde bir boğa burcu,
tahtının arkasına gizlenen bir defn-i hilal
taçta gotiğin yılanları, hepsi yarım çapulcu

otelin mimarının vücudunun
bir yanı gençmiş bir yanı mumya
lala, sütunların gerisinde öldü
köprücük kemiklerinin boşluklarında
8 siyah lavanta fırkateyni!
Cato Fone

Dallarımızdan şua salkımları sarkıyor durmadan;
yeis, bir aşk meyvesi!
jiletle kestiği bileklerini emiyor ölürken vampir!

Midyesinden uzak bakır bir inci gibi güneş
malikânenin camlarını tırmalıyor sabah şeytanları
bir hediye paketi değil mi tabut, toprağa uzatılan!

iki kişilik rezervasyon yaptırdım cehenneme!
Cevher Avı

ay: Tanrının karanlığa fısıldaması.
Fakat hangi ses o, beni şeffaf
mefhumlarda dillerden dillere
lisanlardan lisanlara
bir
zarif tanrıçanın ihaneti gibi
dolaştırabilecek ehemmiyeti taşıyor ki
bariz cehenneminde.

Tarifi imkansız, bedenin.
Kahraman olan kalbimiz.
Yeneceğimiz tek düşman
suretteki kendimiziz.

hiç kimse civar diye adlandırılmamalı
çünkü aşktan beter başka bir şey yok bu dünyada!
Christi Himmerfahrt

Olağanüstü bir kandili üfler gibi yarım bırakılmış bir semanın altında, hızlanan, hep hızlanan acılarla koruduk çoğunluğa gömülü çocuk mezarlıklarını. Oysa biz de oradaydık, kefenini dev bir mendile dönüştürüğ gözyaşlarını silen ejderhalar arasında: Çok sigara içiyorduk acılı. Çok içki içiyorduk bağışıklık sistemine baka baka. Bütün sinemaları kapatmıştık ölüm gelir bir film seyreder diye. Gördün mü, ne yükselmeyi becerebildik sanal sanal ne de toprağa girdik kök olmak, elmas olmak, petrol olmak için.

Arada kaldık: 'Gökyüzüyle yeryüzü arasına sıkışmış, kendisine bile sahte bir böcek tadında.'

Zarif delilik ağaçların yapraklarını döküp döküp meyve verdiğini sanmasında kaldı. Hayalde kaldı. insandık. Ot bile olamadık aslında.
Civangir L

yalnayak alkol kamplarında
hayatımız bir komplikasyon

bir o adada bir bu adada karaya vurdu yüzün
ah bir gözü dönmüş hüzün
gibi üzerime sıç'rayan okyanus yunusları
bir dalıp çıkmaları acı karşılaşmalar
gibi sularında köpük köpek ömrümüzün

ben buruşuk ipek mendil kaldım
bileklerimin iç kısmını öpemez kimseler
tuttu sürükledi beni ibne ince sülün bir maytap
matrak bir tanrıyla salaş bir kulun şakalaşması
gibi siktiri boktan ayrılıklar.
onlar bir duble rakı daha söylediler
onlar bir duble rakı daha anlatılar
bir elimi götürüp saçlarına taktım ben senin
bir elimi götürüp siyah eldivenlere astım
dudaklarına hafif deydirdiğin ben mendil kaldım

ter içinde uyandım ben sana
topuklarım göğsünde tıknaz güllere bükülmüş
dirseklerim senden uzanıyor sarsılıyor boşlukta
bir uçaklar düşüyor seviştiğimiz yatağa
bir uçaklar havalanıyor sen savruldukça yatakta
sonra kalkıp iniyoruz merdivenlerden
topluyoruz çözülen hislerimizi

son anda
geçen günlerin hatırına bir erguvan iniltisi
Co

Hiddetin asit tekamülünde istikrarsız
yağmurun ayağı altında yürüyen firuze kız
geriye dönüp bakamayacak kadar çok o

Belli kentin sokaklarında H' için kaldı
sudan neyi dilenirsen dilen sensin işte
dönüşte otelde oda bulamazsın. bulma zaten

saten. saten diyordum, satendir bazen elem
Cubuk

Adiyla cagiracak kadar samimiydik sonbaharla
Örtuler geldi ruzgarla orterek ruzgari
Sen bir tek bana yoksuldun o sira

Yapilirken icine irmak karismis bir ayna
Bunu durmadan kanitleyecek sana,
Aynaya bakarken,yalnizca bana baktigini unutma!

Ayrilip giderken,sakin!sakin aynayi geceye ters tutma!
Çalıntı Bir Aşktan Alıntı

hacivat adamlar zülfikar kemiğiyle lades tutuşurdu
denize kusarlardı; yosun tutuşur, karides tutuşurdu
elele tutuşurduk, kimse susmazdı, susmak olmazdı
istanbul'da bir asit şişesi kırılırdı
bir çocuk kapıyı açıp laciverde girerdi
dudaklarından öperdim, başım derde girerdi
ve bir ayna şarkı söylemeye başlardı olduğu yerde
örneğin sarıyer'de: Bir börekçi aniden küçümsenirdi
çay bardaklarıyla asya'nın en eski haritası çizilirdi
seni düşlerdik tüm belleğimizle
acı çizilirdi, et çizilirdi, kafatası çizilirdi!

bir vapura binerdik, yüzümüz üstümüz limon ağacı
her iskele biraz daha uzak, her aşk biraz daha latince
iki parmak daktilo yazar gibi kopuk kopuk
iki sözcükle gözlerine yazardım kendimi
acemice!

ve bayram harçlıklarımı, açlıklarımı düşürmüş olurdum böylece!

sen ise
gençliğini, hep çocukluğunu düşürmüşsün
diyelim gece, diyelim alelacele yalnızsın
diyelim ki oturup beni düşünmüşsün
ağlamışsın gride biraz siyah, biraz beyaz arar gibi
yeşilde mavi yok oysa, sarı hiç yok!
beni düşünmüşsün saçlarını akordeonlarla tarar gibi
küçücük bir kız gibi
küçücük bir delikanlı gibi
küçük bir yaradaki büyük bir kabuk gibi
büyük bir yaradaki küçük bir kabuk gibi
kanar gibi, kanatır gibi, birlikte kanar gibi beni düşünmüşsün!

ecel olur gelirim sana artık adressiz bir zarf gibi
zarfı yalayıp kapatırken dudaklarımı kağıtla keser gibi
çünkü ben orda celladım, biraz katil
seri haldeyim sana, paralel haldeyim
bütün suçlar üstüme yıkıldı, hataların altında kaldım
hayatım hayatına düşüp patlamayan
hayali bir bomba gibi!
güncel Önemli Başlıklar