bugün

gazetelerde belirli aralıklarla makale yazan, en kısa zamanda kitap da yazması beklenen yazar.
duvara yazmayan wc kapılarına da yazmayan gazete ve ınternet sayfalarında yazan yazar modeli
güzide medyamın hafta sonları özellikle,
- şurda puf börek yedim içinde dağlardan otlar vardı.( hayatında dağ görmemiş)
- şurda balık yedim kazbacağında marine edilmişti.( kaz bacağı ne ulan)
- şurda şusi yedim içinde ördeğin gözü vardı. ( ördek de göz varmış!)
gibi yanyana dizilmiş cümlelerle yapılan, üstüne üstlük para kazandıran iş.
la havle la havle!
(bkz: köşe yazarı)
(bkz: okunası köşe yazarları)
girdiği polemiklerle (gerekli gereksiz), güncel ya da değil, her hangi bir konuya bakış açılarıyla, yaklaşımlarıyla, gazetelerde, internet sitelerinde, dergilerde ya da bilmem nerede kendilerine ait köşelerden, insanların tercihlerini/bakışlarını doğrulamayı amaçlayan veya kökten ya da kısmen değiştirmeyi planlayan kişi.
(bkz: erol köşe)
ülkemizde gazete tirajlarının yerlerde süründüğü bu zamanlarda, kendilerini tiraj objesi gören ve yazdıklarının sanki herkes tarafından okunuyormuş gibi kasılarak caka satan insan güruhu.
zamanında erken davranıp köşe sahibi olmuş kişiler.

hayır arkadaş köşe yazarlığınında suyu çıkmış. yanlış yazıyorlar. sürekli araştırmadan yazanları gırla piyasada var. biz okuyup adama , kadına mail atıyoruz. ertesi gün düzeltiyor yazısını. ya da ona göre bir şey yazıyor. lakin be adam bari okuyucuna bir mesaj at , teşekkür et. tamam sen çok yoğun olabilirsin . anlıyorum .mailden de vazgeçtim bari bari bir okuyucumdan aldığım bilgi ile de, ya da bir okuyucumun yönlendirmesi ile araştırdım de, bunu yazdım de.

eskiden böyle yaparlardı.şimdi aşağılık kompleksi mi ne görüyorlar bu durumu. kendilerini çok cahil mi hissediyorlar ne.
ben okumuşum bak seni. ben okuyorum yani. ben okumasama o okumasa sen biraz zor kalırsın. kalanları da var ya neyse.

ama olmaz böyle zamanında bir köşe tutamadaık ki. yalan yanlış yazıyorsun birde ne teşekkür ne okurlarımdan aldığım bilgi .
"Mantıksız saçmalıklarla zaman kaybına yol açan, yazdıkları iki satır karşılığında büyük meblağlar kazanan, tatlı bir hayat yaşayan şanslı insanlar." demişler. kimler ? sözlük yazarları demiş. yaa.

http://www.hurriyet.com.t...rtesi/10683756.asp?gid=66

edit; iş bu entry yazılırken aramaya üşenilmiştir.
iyisi sizi uçururken, kötüsü tiksindirir.

en iyilerinden birisi için:
(bkz: umur talu)
bu sabah otobüste aklıma geldi, köşe yazılarının ortaya çıkardığı karakterleri eşliğinde bir ilk 11 çıkarsak, kimler olurdu?

kaleci:

kalede büyük bir çekişme yaşanabilirdi, ama açıkcası kaleci olarak baş yazarları düşünmemiz gerektiği hissine kapılarak oktay ekşi'yi seçtim. naif yapısıyla zaman zaman yaptığı sert çıkışlar, onu dünya çapında olmasa da türkiye standartlarında bir hayli iyi bir kaleci haline getiriyor.

defans hattı:

sol: ilhan selçuk. açıklama yapmanın manası yok, sol kimliğini her fırsatta masaya vuran ilhan selçuk defansın solunu en çok hak eden isim.

orta ikili: zaman zaman siyasi, zaman zaman feci magazinel yazılarıyla - ki zaman zaman da futbolla - gündeme gelen reha muhtar ile kendi tabiriyle bir dönek olan ahmet hakan defansın ortasında birbirlerinin hatalarını örterek iyi bir performans sergileyebilirler...

sağ: kesinlikle ama kesinlikle ali bulaç'ın sert çıkışlarla gündeme gelmesi bu formayı hak ettiğinin göstergesi. ben de antrenmanlardaki performansını düşünerek formayı ahmet çakır ile ikisi arasında getir götür yöntemiyle pay etmeyi düşündüm... maçlarda 70. ve 80. dakikalarda yapılan klasik değişiklikler misali...

orta saha:

sol: bekir coşkun'un zaman zaman forvet hattına da yakın oynayacak olması bu kanadı iyi kullanabileceğinin göstergesi, uzaktan vuruşlarla kaleyi 90'dan vurabilecek olan tecrübeli yazarımız takımda ağabeylik görevini de yapabilecek konumda...

orta ikili:

ibrahim altınsay ve selahattin duman ikilisi de aynı defanstaki ikilimiz gibi birbirlerinin hatalarını giderip bir de forvete top çıkardıklarında çoğu maçı kazandırabilecek potansiyeldeler...

sağ: iktidarın gözbebeği, sağ kesimin bir numerosu fehmi koru'dan başka kimse sağ kanadı toparlayamazdı...

forvet:

tek vuruşlarda gol bulabilen yılmaz özdil ile yılların tecrübesi, göbekli kaptan ekolünün son temsilcisi melih aşık ile yırtıcı bir forvet hattımız olacağından şüphem yok!

edit: tanım şart! gazete veya dergi gibi ortamlarda - internet de olur - belli bir sütuna, sayfaya sağa sola görüşleri doğrultusunda belli periyotlarla yazı şeyeden insana denir.
yandaş ise çekilmez olan yazar tayfası.
köşe yazarı, o hep bildiğimiz 'köşede yazma' durumu, öyle değil ama. adını koymuş biri, sonra vazgeçmişler köşede yazmaya. bakın göreceksiniz, ki bir çoğu ortada yazıyor artık. 'lan kendi köşesi yok mu, bunun?' diyesi geliyor insanın.
birileri bir şeylere isim buluyor, kanıksıyoruz. sonra değişiyor dünya, ama isim aynı kalıyor.

afrikada çölün ortasında evlerini bambu çubukları ile yükselten, merdivenlerle çıkılan, sağında solunda oltalar asılı olan evler görüyoruz. araştırıyoruz ki, çölün ortasındaki bu dünyanın bulunduğu yerde, eskiden bir göl varmış ya da nehirler taşarmış. bu sebeple evler yükseltilmiş yerden ve olta kültürü de o zamandan kalmış. kabile reislerinin beceriksizliği olsa gerek, inmemişler yere.

işte onun gibi, bişeyler dünyayı değiştiriyor... kapalı zihinler ise 'hazır değişmişlerle' idare ediyor.
hayat öyle değil, belki birileri 'ben orta yazarıyım' diye bilince tabularımızı kırmış oluyoruz. hani tabuları kırmakta önemli değil tabi, ama hayata değer katan şeyler aranmalı ve bulunmalı...
işte bu, insanlığın en çok yaptığı şey, siz yapmasanız bile sizin yerinize birileri yapar.
Gazetelerde,dergilerde vb. yerderde aydın veya düşünürlerin yazıları olduğu köşelerdir.
(bkz: hasan pulur)
(bkz: köşe yozarı)
türkiye'DE adam akıllı bir köşe yazarı bulamadığım bir gerçek. hürriyet gazetesi hariç çok fazla köşe yazarını okumuyorum okusamda neymiş diye bir bakarım o kadar. nedeni ise samimiyetlerine inanmadığım. özellikle televizyon dünyasının içinde olduğu köşe yazarlarının yazılarını gerçekçi bulmuyorum. ordan buradan kopya edilmiş, aman birşey eleştireyimde param olsun diye yazılan yazılar. sevmediği yok o bana laf atmışdı dediği kişileri acımasızca eleştirip ona yalakalık yapanları ise göklere çıkaran köşe yazarları istemiyorum. puff, off, banel şeklinde yazanlarıda istemiyorum. köşelerinden deli gibi polemiğe girip belaltı saldıranlarıda istemiyorum. illa sevmediği birini rezil etme çabasında olan köşe yazarlarından tiksiniyorum. git yaptığı işi eleştir doğru dürüst başka başka bir hallere sokmanın ne lüzumu var. kanlı bıçaklı olmak köşenden ateş püskürmek mi yazmak. tabi acımasızca eleştirmeye hakkın var ama bunu intikam almak, onu küçük düşürmek rezil etmek amacında yaparsan nerde kalır samimiyetin, dürüstlüğün?
sibel arna'nın dadı olayından sonra kendilerine olan güvenin boyutları iyice ortaya çıkmıştır bunların. internetin gelişimi en fazla bu yazarların krallıklarına darbe vuracak. artık internette herkesin kendi köşesi olduğuna göre bunlar da artık sıradan birileri olduklarını anlayacaklar. bu aşamada fatih altaylı gibi internetle çatışanların kaybedenlerden olacağı kesin.
çağrışım güçleri iyidir. bir olay görürler, sonra bu olaydan etkilenenleri görürler. kimin kimi neyle etkilediğini anlarlar. mesela geçenlerde okuldayım, bir erkek var, zincir kolye takan biraz kasıntı, neticede iğrenç imajlı bir çocuk. bir erkek var arka sıralarda, bayılır insanlarla uğraşmaya, onun hizasındaki duvar tarafı arka sırada bir kız var, o da bayılır insanlarla uğraşmaya... uzatmaya gerek yok: imaj bozukluğuna atıf yapıldığını anlayan çocuk koca götlü inek sıra arkadaşıyla konuşur. cevap verse bir türlü, vermese bir türlüdür... vermezler cevap mevap; çünkü onlar "uğraşılanlardır". 1 kişi bunu izler ve anlar, bir başkası değil, zaten ortamdaki kimse ne duymuştur ne de takmıştır... işte köşe yazarlığı buradan gelir AMA eğer gözlerken gözlenirseniz işte köşe yazarlığı buradan gider. çünkü halkanın en ucunda olmaktadır marifet. ne kadar dıştan incelerseniz, olay o kadar kompleksleşir ve ilişkileri kurmak da o kadar zorlaşır.
ee si? köşe yazarları olayları en iyi algılayıp yorumlayabilecekleri kadar yakından, asla kendisinin yorumu yapılamayacak kadar uzaktan inceleyendir.
Güngör Mengi 26.12.2012 [Tüm Yazıları] Tahrik etmeyin!
Dilek Önder 26.12.2012 [Tüm Yazıları] Şipşak düzelir mi?
Ruhat Mengi 26.12.2012 [Tüm Yazıları] ‘Tek ses’ seven demokratlar!!
Mutlu Tönbekici 26.12.2012 [Tüm Yazıları] Bir Noel Kutlaması neye kadir
Reha Muhtar 26.12.2012 [Tüm Yazıları] Ulusalcılar ve solcular aynı şeyi protesto etmiyorlar!..
Sanem Altan 26.12.2012 [Tüm Yazıları] Yürekleri solda kafaları sağda...
Mustafa Mutlu 26.12.2012 [Tüm Yazıları] Üniversitelerden ne bekliyordunuz ki...
Selahattin Duman 26.12.2012 [Tüm Yazıları] Köyde yabayı bilmez.. Şehirde abayı bilmez..
Ruşen Çakır 26.12.2012 [Tüm Yazıları] Milliyetçi olmak tabii ki ayıp değil ama...
Can Ataklı 26.12.2012 [Tüm Yazıları] Vay canına, üniversiteleri ne hâle getirmişler
Kaan Kural 26.12.2012 [Tüm Yazıları]
(bkz: gazetecilerin servetleri)
okuldan bir hocam gözümü açmamı sağladı en sonunda. hiç olmazsa fırsat buldukça belli köşe yazarlarını okumaya çalışırdım. ama şu soruyu sormakta geç kalmışım kendime. neden okuyorum abi ben yazıları? bilgi edinmek için mi?
kesinlikle hayır. "hiç kimsenin fikri sizinkinden daha önemli değil" bunun farkına varabilmenin gerçek haklılığı var üzerimde.
ortalama akılla parayı götüren kimse. sağdan da soldan da olsa, yandaş da muhalif de olsa durum böyle. eliniz kalem tutuyor, ağzınız biraz laf yapıyor ve belli bir kitleye kendinizi kabul ettirmiş iseniz, siz de bir köşe yazarı olabilir, ardından köşe yazılarınızı topladığınız veya hakkında pek de fikir sahibi olmadığınız konular hakkında yazdığınız iddialı kitaplarla parayı götürebilirsiniz!

islam'ın beş şartını sayamadan siyasal islam incelemeleri yazanlar,

sosyal demokrat olduğunu söyleyip muhafazakârlık üzerine inceleme tezleri yayınlayanlar,

edebiyattan mezun olup tarihçi edasıyla enteresan yazılar ve kitaplar yayınlayanlar,

siyasî pozisyonunu değiştirerek politikacılara danışman olanlar,

işte hep köşe yazarlarıdır. akademisyenlerin her gün bedduasını almaktadırlar. ne yazık ki, bir yılmaz özdil'in veya mustafa armağan'ın söyledikleri, alanında uzman profesörlerin söylediklerinden daha değerlidir bu ülkede.
çok söz etmelerine rağmen hiç bir sözleri ezberlenmeyen meslek grubudur.

"Şu bizim gazetecilik mesleği ömürsüz bir meslektir.
Bir şair, bir mısra yazar, asırlarca söylenir.
Biz, sütunlarca makale yazarız, ancak 24 saat yaşarız."
Süleyman Nazif
gazete okursam mutlaka kafama göre bir yazarın köşe yazısını incelerim.
güncel Önemli Başlıklar