bugün

emre kongar'a tekrar tekrar ve tekrar saygı duyduran yazıdır.
(http://www.kongar.org/makaleler/ızmir_konusmasi.php)

vurgulanması gereken* yerler -genişçe vurgulanması gereken- şöyle olabilir:
"
(1)
Demokrasiyi sadece çoğunluk yönetimi olarak tanımlamak ve savunmak çok ciddi bir saptırma. Çünkü bu saptırmanın sonu ırkçı faşizme veya dinci şeriata gider.

"Türkiye'nin % 99'u Müslüman olduğuna göre hukuk kuralları da şeriata göre düzenlensin" biçimindeki bir mantık demokrasi değildir.

(2)
"Laik devlet, herhangi bir inanç grubunun başka inanç gruplarına baskı yapmasını önleyen devlettir".

Bu görevi yapmayan bir devlette laiklik olamaz çünkü çoğunluktaki inanç grubu azınlıktaki inanç gruplarına baskı yapar, kafasını kırar, kendisine dönüştürür.

Laiklik din devlete karışmasın, devlet dine karışmasın ile başlayacak ama laik devlet herhangi bir inanç grubunun, özellikle de çoğunlukta olan inanç grubunun azınlıkta bulunan inanç gruplarına veya inançsızlara baskı yapmasını da önleyecek.

Laik devlet bu demek. Laik devlette, nüfus kağıdında din hanesi olmaz çünkü laik devlet vatandaşının dinine imanına bakmaz, o devletin vatandaşı isen; Müslüman da olsan, Hıristiyan da olsan, Alevi de olsan, Sünni de olsan, Hanefi de olsan, Şafii de olsan, Katolik de olsan, Ortodoks da olsan, Süryani de olsan, Nasturi de olsan, Allahsız da olsan, sırf o devletin vatandaşı olduğun için herkesle eşit hakka sahipsin.

Dolayısı ile senin inancını ya da inançsızlığını o devlet koruyacak, laik devlet bu demek.

(3)
(...) islam devletlerinde egemenliğin iki simgesi vardır:
Bir lider başa geçtiği zaman, adına hutbe okutur ve sikke bastırır.
Yani siyasal egemenliğini ve mali iktidarını böylece ilan eder.
işte Osmanlı imparatorluğu, Düyun-u Umumiye'nin kurulmasıyla, artık bağımsızığını yitiriyor.

(4)
Osmanlı niye çöktü diye şöyle bir düşünün. "Din gelişmeyi engelledi" denilir. Doğru ama temel neden o değil. Dünyanın her yerinde değişime karşı gelenler "din maskesi" altında bunu yapıyorlar. Hıristiyanlık da çok uzun yıllar gelişmeyi engellemiş. Engizisyonu ve Galile'yi anımsayın.

"Padişahlar çocuk yaşta veya deli olarak tahta çıkmaya başladı da ondan" denilir. Bu da temel neden değil.

Osmanlı'nın çöküşü, Fatih Sultan Mehmet istanbul'u zaptettikten sonra, diyalektik olarak, yani bu olayın tepkilerinin gelişmesi ile başlayan bir süreç sonunda ortaya çıktı:

Fatih Sultan Mehmet'in istanbul'u fethetmesinden sonra, Müslüman Türklerin Doğu ile Batı arasındaki ticaret yolları üzerindeki egemenliğinden bunalan Batılı ülkeler, yeni yollar bulmak üzere Atlantiğe açılarak Amerika'yı keşfettiler ve bilinen dünyanın sınırlarını genişlettiler. Osmanlı bu süreç içinde aktif rol alamadı ve yeni oluşan dünya içinde, egemenliğini yitirdi.

(5)
Osmanlı 1453' te dünyanın en ileri teknoloji ve ideoloji ülkesi. Teknolojide en ileri, Bizans surlarını yıkan topları döktürüyor, ideolojide en ileri, Hıristiyan Ortodoksları alıyor himayesine.

Bu ideolojik ve teknolojik olarak devrinin en güçlü devleti nasıl çöküyor?

Endüstrileşmeyi kaçırıyor.

Neden endüstrileşmeyi kaçırıyor?

Yeni dünya oluşumu içinde coğrafi yeri yeterli olmadığı için. Oralara gidemiyor Osmanlı, başkaları gidiyor.

Osmanlı sonuç olarak coğrafi keşifler ve yeni bir dünyanın oluşması sonucu çöküyor.

Kapitülasyonlar bile bunla bağlantılıdır. Çünkü güçlü ülke kapitülasyonlardan zarar görmez. Tam tersine, güçlü ülkenin ekonomisi kapitülasyonlardan yarar bile sağlar.

(6)
Küreselleşme (...) iki kaynağı var: iletişim-bileşim devrimi ve Sovyetlerin çökmesi. Üç ayaklı bir olay: Siyaseten Birleşik Amerika'nın liderliği ve jandarmalığı, ekonomik olarak uluslararası sermayenin egemenliği ve kültürel olarak iki kolu var, tek düze tüketim kültürünün empoze edilmesi ve kültür farklılığı olan her gruba ayrı siyasal özerklik verilmesi.

(7)
Toplayıcılık, avcılık, tarım, Orta Çağ. Din eşit siyaset. iktidarın dininden olmadın mı mezhep kuruyorsunuz. O mezhepte de canına okuyorlar.

"Osmanlı, dini nedenlerle adam yakmamıştır" diye yalan söylüyorlar. Osmanlı da dini nedenlerle adam yakmıştır. Hem de Fatih Sultan Mehmet döneminde, hem de Edirne müftüsü Fahrettin Acemi'nin fetvasıyla. Benim Hoca Efendi'nin Sandukası diye bir kitabım var. Fatih döneminde geçiyor ama günümüzü eleştiriyor. Orada anlatıyorum. Osmanlı, Hurufileri cayır cayır yakmış. Neden yakmış? Çünkü Hurufiler çok güçlenmişler, saraya nüfuz etmeye başlamışlar. Fatih'in annesi ve karısı aracılığıyla saraya nüfuz etmeye başlayınca tehlike olmuşlar ve yakılmışlar. Din, mezhep eşittir siyaset. Bunlar tehlikeli olunca almışlar fetvayı Edirne Müftüsünden Orta Çağ'ın engizisyonunu yaktığı gibi yakmışlar.

Asla ayıp günah değil. Çünkü imparatorluğun bir arada tutuluş nedeni, kimliği din. Bütün dünyada, bütün Orta Çağ imparatorluklarında böyle.

Bu uygulamaları bugünkü insan hakları anlayışı ile elştiremezsiniz. Gülünç olursunuz.

Bugünkü siyasal islamcı anlayışla tarihi saptırarak Osmanlı'yı korumaya kalkışırsanız gülünç olursunuz.
"
Hadisenin yaşandığı yer Türkiye...
Ankara.

Çaça, Azeri.
Müşteri, Türk.
Orospular, Ukraynalı, Rus.
Alışveriş, ABD Doları'yla.

Telefon diyalogları şöyle...
- Japon istiyorum, var mı?
- Kırgız var.
- Japon yok mu?
- ikisi de çekik gözlü, fark eder mi...
- Geçen günkü Moldovalı orada mı?
- işe çıktı... Zenci var, istersen.

Dinlenen cep telefonu, isveç malı.
GSM operatörü, ingiliz.
Sabit telefon, Arap.
Dinleme cihazı, israil.

El konulan otomobil?
Alman.
Ele geçirilen tabanca?
italyan.
iş bitirilen otellerden biri?
Amerikan.
Para istiflenen bankalardan biri?
Belçikalı.

Küreselleşme diye buna derim ben.

Sanırım onun için, bundan önceki sauna baskınına da "küre" operasyonu demişlerdi herhalde...

yılmaz özdil
http://www.sabah.com.tr/yaz1365-40-128.html
güncel Önemli Başlıklar