bugün

nasıl bir hatadır cidden? çağımızın din alimlerince (ki biri amerika da yaşıyor.) irdelenip ek cilt olarak ilave edilmesi gereken durumdur. bu ek cilde türbanda bir şekilde eklenmeli hatta namaz vakitleri yeniden 7 vakit olarak ayarlanmalıdır.

yazarın notu: başlığı açan şerefine sıçtığım, entry'sini sildiğinden konu bana kalmıştır. ek cilt konusunda hala daha fikrimi değiştirmedim hatta bunu okuyarak anlayamayacaklar için ek ders bile bverilmeli.
Kuranın hiç bir yerinde Muhammedin öz annesi Amine ve öz babası Abdullah'ın adına rastlanmaz. Onlardan bahsedilmez, adlarına rahmet okunmaz, cennetliklerden olduğu müjdelenmez. Yokmuş gibi davranılır.
Hadislerde ve sünnetde de bu konunun yoksayıldığını görüyoruz. islam ulemaları ve tarihçileri de bu konuya dikkatle, kaygıyla yaklaşırlar. Bilindiği gibi Muhammedin babası Abdullah, daha Muhammed ana karnında iken, annesi Amine ise Muhammed 6 yaşında iken vefat ederler.
her ikiside islamın gelişine tanık olamamışlardır. Bunun sonucu olarak da
oğullarının ağzından şu cümleyi duymak zilletini neyseki yaşamamışlardır
:''Benim babam da...Cehennemdedir'' (Müslim'in: Ashab'tan Enes ibni malikten aktarması). Zaten Kuran da bu gerçeğin altını Tevbe suresi 113. ayetiyle kalın olarak çizmektedir:''....Akraba bile olsalar müşrikler lehine mağrifet dilemek Peygambere ve müminlere yakışmaz''. (Ma ğ r i f e t:
Tanrının kullarını bağışlayarak onları cennetlere almasını dilemek).
Mekkeyi ftehettikten sonra anası Aminenin kabrini Muhammed ziyret ediyor fakat tanrısından Anasına mağrifet dilememiştir. Sebep olarakda tanrının kendisine bu izni özellikle vermediğini söylemiştir. Temel Arap kaynaklarında (Müslim; Süneni Erbaa sahipleri; ibni Sad=Kitabut Tabakat;
Beyzavi=Envarüt tenzil & Esararut tevil; Beyhaki; Kurtubi; Sabuni; Taberi..vb) aktarılan bu 'de facto' ebeveynlerini kafirlerin saflarında sayma durumunu kurtarmak; hadisenin vahametini gözlerden saklamak ; hatta konuyu topyekün 'Bühtan' ilan etmek isteyen fundementalistler ne diyor bir kulak kabartalım mı?
1)Taciddün fakihani: ''Fecri Münir'' adlı yapıtında Resulu Ekremin ebeveyninin halini Allah bilir demektedir.
2)Diğer bazıları ''Hiç bir müslüman için peygamberin anne babasının küfrün veya imanın saflarından olup olmadıklarından b a h s e t m e k haddine değildir'' derken
3)Hulvani: ''Mevakib'' adlı eserinde Muhammedin anne ve babasının imanından şüphe edenleri kafir ilan eder ve ekler:''Peygamberin ebeveyninin küfürlerine hükmetmek akıldan yoksu eden ağır bir zelledir. Böyle bir hükmün ağızdan k a ç ı r ı l m a s ı bile küfre kadar varır. Çünkü peygambere de eza vermektedir''
4)Abul Gazi bahadır:''Tarih'' adlı yapıtında şöyle yazılıdır:'' Muhammedin babası putperest olup Abdullah adıyla çağrılırdı. Anası ise yahudi olup Amine adını taşırdı''
Suyuti ise ne Kuranı, ne hadisleri, ne tarihi, ne icmayı, ne kıyası h i ç b i r ş e y e dayandırmaktan yoksun bir halde Muhammedin ana ve babasının
''Ehli Nar'' -cehennemlik- olmayıp; ''Ehli Necat'' -cennetlik- olduklarını söyler. Ama bu iddiasını dayanak yapabildiği tek referans kendi temiz kalbidir, ve bir temenni olarak söylendiği anlaşılmaktadır. Suyuti gibi islamın dev sacayaklarından birinin, bu hassas konunun 'güzellikle' anılmasını diliyor olmasını anlamak zor değildir.
Halbuki Muhammedin bizzat kendisi ''Annemin mezarı başında tanrıdan mağrifet dilemek için izin istedim, izin verilmedi'' diye konuşmuştur. Eğer annesi yahudi ya da putperest değise Tanrı mağrifetini neden esirgesin?
Mağrifete layık olmak için Muhammede ve islama ve Allaha göre: a n a olmak değil m ü s l ü m a n olmak gerekmektedir. Tevbe suresi 84 ve 113. ayetlerinde Müşriklerin ve munafıkların ölülerine namaz kılmaktanda men etmektedir, Mümini. ''Cennet anaların ayaklarının altındadır '' hadisi şerifindeki 'Anne' den kasıt: a) kocasına itaatkar b)Hizmette kusur etmeyen
c)Kocasını mutlu etmek için pervane olan d)Kocasının şehvet gailesini gideren d) Müslüman Anne'dir.
Aslında sadece anne ve babasından allahtan mağrifeti esirgemiş de değildir. Arap kaynaklarının açıklamasına göre Ona bir ana ve baba kadar emeği dokunanlara, örneğin süt annesine, büyük babası Abdülmuttalibe ve amcası Ebu Talibe karşı da aynı tutumu sürdürmüş ve dualarında adlarını zikretmemiş, hayırla anmamıştır.

daha fazla bilgi için http://www. turandursun. com/forumlar/archive/index. php/t-716.html.
gayet normal, olağan bir durumdur. bazı aklı evvel arkadaşlar bu tip mevzuları sanki bir açık yakalamış gibi, sanki kuran'da bir bug bulmuş gibi lanse ediyorlar onlarıda burdan bilahare mıncıklayacağımı belirtmek isterim. neyse.. basit örnekle açıklamaya çalışayım;

kuran insanların sosyal hayatlarını düzenlemeleri için gönderilmiş anayasa niteliğinde bir kitap olduğundan içeriğinde masal tadında olaylar, duygusallık içeren ibareler yoktur. içerik toplumun bütün fertlerini ilgilendiren hadiselerden oluşmuştur. misalen;

aişe'nin ifk hadisesi hepimizin namus kavramını taşıdığından hareketle tüm insanlığı ilgilendirdiği için kuran'da yer almıştır. buna karşın aişe'nin peygambere tebessümü, hatıraları, cilveleri vesaire bunların kuran'da yeri/işi olmaz. çünkü aşikardır ki bunlar bizi ilgilendirmez.

hz amine mevzuda bu şekilde ele alınmalıdır. kuran peygamberin annesi şudur der ve bitirir. gerisi sünnetin işidir. peygamberin hayatı incelendiğinde annesi ile ilgili bir çok hadiseye rastlanabilmektedir. bu hadiselerin az ve öz olmasındaki sebep ise hz amine'nin peygamber 6 yaşında iken vefat etmiş olması kadar basittir.