bugün

müslümanların kutsal kitabı kuranı kerimde hiç bir bilimsel verinin olmaması hepimizin dikkatini çekmiştir herhalde. ayetlerin tamamı öğüt ve aklımızın ve mantığımızın alamayacağı uhrevi olgular ve tehditlerle dolu. aksini iddia eden varsa buyursun.

kendisine inanmayanlar olacağından bu kadar emin olan ve kutsal kitabında tehditler savuran bir tanrı neden bütün insanların ve dünyanın kaderini bilmesine rağmen en ufak bir bilimsel bilgi vermemiş ya da verememiştir sizce?

yani 6666 ayeti olan kuranı kerimin sadece bir ayetinde bakın abartmıyorum sadece bir ayetinde dünya yuvarlaktır ibaresi açık ve tartışmaya mahal vermeyecek bir şekilde ifade edilseydi şu anda gerçek müslümanların sayısı %300 daha fazla olurdu.

edit: beyler yazdıklarınız güzel şeyler de onların hepsi meal. bakın ne demişim açık ve tartışmaya mahal vermeyecek şekilde. o yazdıklarınızın tamamı tefsir gözümde hiç bir değeri yok. arapça öğrenin arapça okuyup anlayın kuranı.
1. "Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti." (Ra'd, 13/2) ayeti göklerin dağlar sayesinde ayakta duruyor hurafesini ortadan kaldırmıştır.

2. Kur'an-ı Kerim'de evrenin yaratılışı şöyle açıklanır: " O gökleri ve yeri yoktan var edendir." (En'am, 6/101) bu ayet şimdiki ilim dünyasının ulaştığı son nokta olan -tüm evrenin zaman ve mekan boyutlarıyla bir sıfırdan, büyük bir patlamayla ortaya çıktığı- gerçeğini 1400 sene evvel haber vermiştir.

3. Kainatın daima genişlediği artık ilim ve bilim dünyasının kabul ettiği bir ilmi buluştur. Buna Kur'an şu ayetiyle işaret etmektedir. "Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik. Ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz." (Zariyat, 51/47)

4. 20. asrın bir buluşu da her yıldız ve gök cisimlerin bir yörüngede durduğu gerçeğidir. Bu duruma Kur'an "Geceyi, gündüzü, Güneşi ve Ay'ı yaratan O'dur. Her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor." (Enbiya, 21/33)

5. Güneşin sabit olarak durduğu zannedilirdi. Oysa Kur'an güneşin sabit değil, aksine daima hareket eden ve belirli bir hızla ilerleyen bir gök cismi olduğunu söylüyordu. Ve asırlar sonra da ilim onu tasdik edecekti. Şöyleki "Güneş de kendisi için tespit edilen bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan bilenin takdiridir." (Yasin, 36/38)

Kur'an'daki Jeolojik Mucizeler

Karaların Azalması

Yüce Allah on dört asır önce indirdiği Kur'an-ı Kerim'de kendi yaratışıyla ilgili bazı sırları haber vermektedir. Bu sırlar hem Kur'an'ın Allah sözü olduğunu kanıtlamakta hem de doğa bilimlerindeki gelişmenin önünü açmaktadır.
"Onlar görmüyorlar mi ki, gerçekten Biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz..."
(Rad, 41)

"... Fakat simdi, Bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mi?..." (Enbiya, 21/44)

Küresel ısınmayla birlikte kutuplardaki buz tabakaları erimekte ve okyanuslardaki deniz suyu seviyesi yükselmektedir. Artan su miktarı da daha fazla karayı kaplamaktadır. Deniz kıyıları sular altında kaldıkça, yeryüzünün toplam yüz ölçümü veya kara miktarı da azalmaktadır. (Dr. Mazhar U. Kazi, 130 Evident Miracles in the Qur'an, Crescent Publishing House, New York, USA, 1998, s. 115)

Ayetlerde geçen "onu çevresinden eksiltiyoruz", "etrafından eksiltmekte olduğumuz" ifadelerinin de, deniz kıyılarının sularla kaplanmasına işaret ediyor olması muhtemeldir.

New York Times gazetesinde bu konu ile ilgili yer alan bir haber şöyledir:
"Geçen yüzyıl boyunca, yeryüzünün ortalama yüzey ısısı bir Fahrenheit kadar yükseldi, ısınma oranı da son çeyrek yüzyılda artış gösterdi. Bilim adamları, 1950 ve 1960'larin denizaltı verilerini 1990'larin gözlemleri ile karsılaştırdılar ve Kuzey Kutbu havzasındaki buz tabakasının % 45 oranında inceldiğini ispatladılar. Uydu görüntüleri, bölgeyi kaplayan buzların boyutlarının geçtigimiz yıllarda önemli ölçüde azaldığını göstermektedir." (http://www.planetwaves.net/polar_NYT.html; New York Times, August 19, 2000)

20. yüzyıl sonlarında elde edilen bulgular, Enbiya Suresi'nin 44. ve Rad Suresi'nin 41. ayetlerindeki hikmetleri anlamamıza yardımcı olmuştur.

Kıtaların Sürüklenmesi

Yer kabuğu kendisinden daha yoğun olan manto tabakası zeminde adeta yüzer gibi hareket etmektedir. Ilk olarak 20. yüzyılın başlarında Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların dünyanın ilk dönemlerinde bir arada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını keşfetmiştir.

Yeryüzündeki kara parçaları yaklaşık beş yüz milyon yıl önce birbirlerine bağlılardı ve Pangaea ismi verilen bu büyük kara parçası Güney Kutbu'nda bulunuyordu.Yaklaşık yüz seksen milyon yıl önce Pangaea ikiye ayrıldı. Farklı yönlere sürüklenen bu iki dev kıtanın birincisinden Afrika, Avustralya, Antarktika ve Hindistan; ikincisinden ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya'nın Hindistan dışındaki kısımları oluştu.

Kıtasal hareketin yılda 1 ile 5 cm civarında olduğu hesaplanmıştır. Tabakalar bu şekilde hareket ettikçe Dünya coğrafyasında değişiklikler meydana gelir. Örneğin, Atlantik Okyanusu her sene biraz daha genişlemektedir. (Carolyn Sheets, Robert Gardner,Samuel F. Howe, General Science, Allyn and Bacon Inc.Newton, Massachusetts, 1985, s. 305)

Allah, dağların hareketini ayette "sürüklenme" olarak bildirmiştir. Bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları ingilizce terim de "continental drift" yani "kıtasal sürüklenme"dir.
"Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler..." (Neml Suresi, 88)

Yerin Yedi Katmandan Oluşması

Allah'ın Kur'an'da yeryüzü ile ilgili bilgilerden biri, yeryüzünün, yedi kat olan gökyüzüne benzerliğidir:
"Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı?." (Talak, 65/12)

Rabbimiz asırlar önce yerin ve göğün yedişer kat olduğunu bildirmiştir. Asırlar sonra uzun jeolojik araştırmalar sonucunda varılan netice de aynı olmuştur. Bilim adamlarının sıraladığı bu katmanlar şöyledir: Hidrosfer, Litosfer, Astenosfer, Üst manto, Alt Manto.

Dış Çekirdek ve Iç Çekirdek.

Hidrosfer, okyanus ve denizlerin en üst kısmı ile bunlardan etkilenen karaların kıyılarıdır. Litosfer, Dünya'nın en üst katmanını oluşturan katı kaya tabakadır. Diğer katmanlarla kıyaslandığında oldukça ince, daha soğuk ve daha katıdır; bu bakımdan yeryüzünde kabuk görevi görür.

Litosferin altında Astenosfer katmanı bulunur. Bu katman yüksek ısı ve basınca maruz kaldığında yumuşayıp eriyebilen, sıcak, yarı katı maddelerden oluşmuştur. Katı Litosfer tabakasının, yavaşça hareket eden Astenosfer tabakası üzerinde yüzdüğü ya da hareket ettiği düşünülmektedir. Bu katmanın altında yüksek sıcaklıkta, yarı katı kayalardan oluşan yaklaşık 2.900 km kalınlığında manto denilen bir tabaka vardır. Kabuktan daha fazla demir, magnezyum ve kalsiyum içeren manto daha sıcak ve yoğundur; çünkü Dünya'nın içindeki ısı ve basınç derinlikle birlikte artar.

Dünya'nın merkezinde de neredeyse mantonun iki katı yoğunlukta olan çekirdek yer alır. Bu yoğunluğun sebebi içeriğinde kayalardan çok metaller (demir-nikelalasimi) bulunmasıdır. Dünya'nın çekirdeği ise iki ayrı parçadan oluşur: Biri 2.200 km kalınlığında olan sıvı dış çekirdek, diğeri de 1.250 km kalınlığındaki katı bir iç çekirdek. Dünya döndükçe sıvı dış çekirdek Dünya'nın manyetik alanını oluşturur.

Her şeyden önemlisi, 20. yüzyıldaki teknoloji ile tespit edilebilen bu bilimsel gerçeklerin Kur'an'da yerelması Kur'an'ın çok sayıdaki mucizesinden sadece birkaçıdır.

Yarılan Yeryüzü
"Dönüşlü olan göğe and olsun. Yarılan yere de." (Tarık, 86/11-12)

Yukarıdaki ayette geçen Arapça "sada" kelimesi Türkçede "çatlama, yarılma, ayrılma" anlamlarına gelmektedir. Allah'ın yerin yarılması üzerine yemin etmesi, başka bir Kur'an mucizesidir.

1945-1946 yıllarında, bilim adamları mineral kaynaklarını araştırmak için ilk kez deniz ve okyanusların diplerine indiler. Araştırmaların da dikkati çeken en önemli noktalardan biri Dünya'nın kırıklı yapısı oldu. Dünya'nın dış yüzeyindeki kayalık tabaka; kuzey-güney ve doğu-batı doğrultulu olup, on binlerce kilometre uzunluğunda çok sayıda geniş çatlak (fay) ile yarılmıştı. Yeryüzünün bu kırıklı yapısı sayesinde, önemli miktarda ısı dışarı atılır ve erimiş kayaların büyük bir kısmı okyanuslardaki tepeleri oluşturur. Eğer yeryüzünün, kabuğundan yüksek miktarda ısının dışarı çıkmasına olanak veren bu yapısı olmasaydı Dünya üzerinde hayat imkansız olurdu. Çünkü bu durumda yer kabuğunun altından çıkış noktası bulamayan ısı, çok büyük miktarlarda olumsuz nükleer etki meydana getirecekti.
Yazmamasi iyi olmustur. Mesela E=mc² formulunu yazsaydi einstein i hic tanimamis olurduk. O zaman da "vekil 10 yasinda arkadaslari ona einstein diyor" kalibini kullanamazdik.
"Yeri bir beşik, dağları da birer kazık yapmadık mı?" (Amme, 6-7) ve
"Yeryüzünü ise yaydık; oraya sâbit dağlar yerleştirdik..." (Hicr, 19)
"Onları sarsar diye yeryüzünde (buna mâni‘ olacak) sâbit dağlar yaptık ve orada genişce yollar açtık. Tâ ki doğru gidebilsinler!" (Enbiya, 31)

Ve benzeri dağ ayetleri, dağların sabitliğinden, dağların kazık gibi yere çakılı olduğundan bahseden ayetler.

Tabi bu gözle görülen, gayet de gözle tayin edilen bir durumdur. Ne var ki bunda,

Sonra bir bakarsın bunca "sabitlik" vurgusunun tam zıddı bir ayet gelir;

27/NEML-88: Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanırsın. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler.

Bunlar birbirine zıt olduğu gibi kimi nakıs dimağlara ve cühelaya göre çelişkidir.

Ancak sonradan çok çok sonradan öğrenecektik ki evet dağlar sabitti ancak adeta suyun üzerinde yüzen bir tahta parçası gibi levhalar halinde yüzmekteydik de,

Bunu çıplak göz göremez, tahmin de edemezdi kimse değil 1400 yıl önce. 100sene önce bile.

Sadece bu atıflı ayetler bile iman tazelemeye kafidir arkadaşlar.

Elhamdulillahi rabbüs semavati vel ard.
ayet kırparak kendi dinine yamamaya çalışanları görmüş olduk.
zariyat suresi den alıntıdır.
47. Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.

48. Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!

49. Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.

ayetin devamında çift çift yarattık diyor, ama bakteriler bir varlıktır ve çift falan değildir.

şimdi sahtekarlıklar gelecek, yok orada öyle dememiş yok aslında tefsir okuman lazım, yok türkçeye çevrilince bozuluyor. ama kendileri sadece bir ayetin bir kısmını verince sorun olmuyor, hiç arapça bilmeye gerek yok, tefsire de gerek yok. türkçeye çevrilince de bozulmuyor.

bakın çift çift yarattık diyor ama alakası yoktur.

deistlerden bir çalışma gelsin o zaman.

http://dinsizdeist.blogsp.../04/hersey-2-cift-mi.html
toplumsal düzeni sağlamak ve insanlara bir misyon yüklemek amacıyla gönderilmiş kitaplarda bilimsel veriler aramak saçmalıktır.

bu kitabın sana vaat ettiği şey bu değil ki.

arkadaşlar yersiz bir biçimde aksini ispat etmeye ve örnek göstermeye çalışsa da gerek yok böyle şeylere.
Dinin bilimle hiç bir alakası olmadığı için olabilir mi? Allah sana neden düşünesin diye o beyni verdi?

Dini kurallar, ritüeller, hayata uygulanışı, cezalar, ödüller yer alır kuranda. Bilimsel verilerin dinde yeri yoktur.
Cahil ancak akıllı geçinen yazar afarizması!

Hiç bir din kitabında bilimsel veri açıklama gerekliliği yoktur. Din insanın vicdan, ahlak ve davranış ve ibadetleriyle ilgilenir.
Çünkü din insanın ruhen korumak, onarmak, iyileştirmek için de vardır.
Yine de anlayana dünyamız ile ilgili çok önemli bilgiler kur'an da verilmiştir.
Yıldız ve gezegenlerin varlığı, dünyanın etrafını saran atmosfer, gezegenin varlığı ve büyüklüğü buna örnektir.
Tabi anlayabilecek kapasite, ve gördüğünü anlamak isteyecek istek lazım!

Bilimsel gerçekliği olan kitap din kitabı değildir. Çünkü dinin böyle bir şeye ihtiyacı zaten yoktur.
Önce dini kitap nedir? Ne için vardır? Nasıl ortaya çıkar bunu bir araştırmanızı öneririm.
Modern astronomi alanındaki önemli gelişmelerden birisi de Halley kuyrukluyıldızı’nın 17.yüzyılda Edmund Halley isimli astronom tarafından keşfedilmesidir. Dolayısıyla bu kuyrukluyıldıza verilen Halley ismi 17.yüzyılda yaşamış ünlü bir bilimadamının soyismidir çünkü yıldızı ve 76 yıllık dolanım süresini bu bilimadamı keşfetmiştir. işte bu noktada çok dikkat çekici bir mucizeyle karşılaşıyoruz. Çünkü Kur’an indirildikten yüzyıllar sonra 17.yüzyılda keşfedilen ve ismi koyulan Halley Yıldızı ile 76 yıllık dolanım süresi asırlar öncesinden Kur’an-ı Kerim’de yazıyordu. Yani yıldıza ismi verilen Halley isimli bilimadamı Kur’an indirildiği çağda henüz doğmamıştı ve Halley ismi bilinmiyordu. Buna rağmen Kur’an-ı Kerim gelecek zamanı anlatırcasına Halley ismini ve 76 yıllık dolanım süresini bizlere yüzyıllar öncesinden haber vermiştir.
H-A-L-L-E-Y harflerinin Kur’an’da ilk geçtiği yer Enam suresinin 76.ayetidir. Bu ayette HALLEY kelimesinin hemen yanında YILDIZ kelimesi geçiyor (Arapça karşılığı: Kevkeba) Bu ayetin numarası olan 76 sayısı da yıldızın dönüş süresi olan 76 yıla işaret etmektedir. Ayetin numarası olan 76 sayısı Halley yıldızını temsil eder çünkü her 76 yılda bir Dünya’dan görülür yani yörüngesini 76 yılda bir tamamlar.
Nitekim Halley yıldızının keşfi de 76 yıllık dönüş süresinin bulunmasına dayanır. Edmund Halley bu yıldızın 76 yıl sonra tekrar görüleceğini açıklayarak kuyrukluyıldızların astronomik yörüngelerini de açıklığa kavuşturmuştur. Bu nedenle Halley yıldızının Kuran’da ilk olarak 76.ayette geçmesine mucize diyebiliriz çünkü Kur’an bu bilgiye yüzyıllar öncesinden işaret etmektedir.
Bu örneğe benzer şekilde diğer bölümlerde yer verdiğimiz Sirius yıldızı da Kuran’da sadece 49.ayette geçmektedir ve Sirius B’nin Sirius A çevresindeki dolanım süresi de 49 yıldır (Necm suresi 49). Üstelik Sirius B yıldızı teleskop olmadan gözlenemez ve teleskop Kuran’dan yüzyıllar sonra keşfedilebilmiştir. Dolayısıyla hem Halley hem de Sirius yıldızlarının ayet numaralarının dönüş yıllarıyla aynı olması rastlantı değildir.

https://omercelakil.wordpress.com/
var.

anlayana.

anlamak isteyene var.

boşuna demiyoruz kuran hikaye kitabı gibi okunmaz.

sen hikaye gibi okumaya kalkarsan hiçbir şey anlamaman çok normal tabi.

bazı düşük zekalı insanlar da yok bakteri yok çift değil diyerek akılları sıra ayet çürütmeye çalışıyor.

öyle olmaz o iş iyice bak.

artık cevap vermekten sıkıldık az da siz araştırın her önünüze geleni bilgi diye burda satmaya çalışmayın.
bakterilerin ne olduğunu nasıl çoğaldığını bilmeyen profane adlı yazar git az araştırma yap konjugasyon nasıl oluyor bi araştır.

sonra gel buraya o yazdığını editle ki daha fazla rezil olma.
konjugasyon değince havalı olsun diye yazanlar var. bana araştır demiş.

bakterilerde üç tür üreme var: 1) bölünme ki bu eş gerektiren bir durum değildir, zıttı olmasına gerek yoktur, kendi zıttını da oluşturmaz. ayrıca en geneli budur.

2) sporla üreme: Spor, döllenme özelliğinde olmayan, monoploit bir üreme hücresidir. Ancak her spor, başka bir hücre ile birleşmeden, tek başına yeni bir organizma oluşturabilir. Sporların dış yüzeyinde bulunan bir örtü, onları çevrenin olumsuz şartlarından koruma özelliği kazandırır. Uygun koşullara düşen her spordan, monoploit bir döl oluşur. Bazı tek hücrelilerde, mantarlarda, su yosunlarında, karayosunu ve eğrelti otu gibi yerleşik bitkilerde görülür. bu kısmı alıntı.

3) eşeyli üreme, bu dediğine bakteriler uysa bile. diğer uymayanları ne yapacağız?

ayette direk olarak çift çift yarattık diyor.

fark eder mi?

sonuçta hepsini diyor. ha şimdi mealde problem vardır, arapça bilmek gereklidir, hep türkçeye çevrilince bozuluyordur falan filan.
kuran bilimsel kitap değil diyor, adamlar yukarda iki üç ayet vererek bilimsel şeyleri dinine yamamaya çalışıyor ama.

nedense 1400 yıldır bu kitabı okuyan islam dünyası o kadar salak ki hiç fark etmemiş. oysa çokta açık yazılmış her şey.

burada sadece bilimi dine yamamaya çalışıyorsunuz, adam her şeyin kuranda yazdığına inanıyor bakterin bölünerek çoğaldığına inanmıyor.
Kur'ani kerim bir bilimsel veya gen bilgisi argümani değildir.

Mamafih kurani kerim hayatımız içinde var olması ve bizi rahata erdirecek her şeyi kapsar. Oyle bir şeydir akıl sahibi kimseler için en büyük bilimsel tanı:

Bir insanin şu ve et parçası ndan olmasıdır. Oyle ki insan önce Sperm ile var olur. Dollenir ve sonra embriyo olur m sonra bu bir kan pihtisi gibi Rahime yapışır. Ve orda kırk gün sonra ise ruh uflenir ve cenin olur yani et parçası...

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
(Sure No:55 Ayet No :18)
Mesela kuran sinekten bahsediyor ama uçaktan bahsetmiyor. Hakikaten dogru. Sinek gibi bir hayvandan bahsediyor da uçaktan helikopterden bahsetmiyor. Peki hangisi mucize hangisi bilim bakalim. Bugun tahminim onlarca yüzlerce ucak helikopter fabrikasi var ve yakitla dijitallerle is goruyorlar. Ama bu ucak firmalarının hepsini toplasaniz, bütün teknolojilerini de kullansalar, bilim ve sanat ve teknoloji harikasi sinagi yaratamazlar, gözünü yerlestiremezler, bir bagacini takamazlar.
adam haklı beyler.
(bkz: mucize yalanlari com)
bir karıncayı bile yaratmaktan aciz olan insanoğlunun
küstahça yaklaşımı ve cahilce yorumudur.

yukarda bir kaç arkadaş harika örnekler vermiş üstüne laf edecek değilim.

allah size akıl fikir ve hidayet versin.
kuran herhangi bir işin nasıl yapılacağına odaklı değildir. tamamen işin neden yapılacağına ve yaparken insanların kendi aralarında nelere dikkat etmesi gerektiğine odaklıdır. özünde bilimle bir sıkıntısı falan yok yani..
uzun boylu izahlarla girmek istemediğim bir tartışmadır.

ne var ki birilerinin "insanın karınca yaratamadığını" söylemesi, müminlere bilmedikleri bir gelişme konusunda bilgi vermemi gerektirdi.

bilindiği gibi müminler yeryüzünde tüm canlıları allah'ın yarattığını söylerler. dediklerini doğru kabul edelim. bilinmelidir ki tüm canlıların dna kodu 4 baz çeşidinden oluşur: a, g, c, t. "allah" daha fazla "harf" kullanmayı başaramamıştır.

bu kuralın istisnası yoktur... daha doğrusu insanlar el atana kadar yoktu. şu anda aramızda uzaylılar dolaşıyor. bunlar laboratuvarda oluşturulan ve dna'sı a, g, c, t ile yazılan ek kodların dışında, bilimsel tanımı d5SICS olan ve kısaca X olarak adlandırılan ve bilimsel tanımı dNaM olan ve kısaca y olarak adlandırılan iki ek bazla kodlanan suni bakterilerdir.

https://www.technologyrev...ynthetic-life-seeks-work/

bölünüp, çoğalabiliyorlar ve yeryüzündeki tüm canlılardan farklılar. zira dna'ları 6 harfle kodlanmıştır.
Kuranı her okuyan insanın yorumlaması mümkün değil çünkü altında yatan anlamlar başka. Bu yüzden alimler yorumlayabiliyor ancak. Bu arada din sadece kurandan oluşmuyor. Peygamber efendimizin davranışları dini tamamlayan etken. O zamanın şartlarında yaptığı davranışları bilim adamları bugün incelediğinde ne kadar doğru davranışlarda bulunduğu anlaşılıyor mesela sağlık açısından. (Ayakta su içmemesi, yemek yerken sol ayağını katlayıp sağ ayağını karna çekmesi gibi.) Kurandan şunu beklemek saçma olmaz mı sence de? '' Dünya güneşin etrafında döner. Su 100 derecede kaynar. Enerji skaler büyüklüktür.'' gibi şeyler beklemek pek de doğru olmaz. insanoğlunun bazı şeyler dışında (ölüm ve zamanı geri alma gibi) hayal edip de yapamayacağı şey yoktur. Bu şekilde yaratılmıştır. Hayal gücü insanı ileriye taşır ancak hayal kurması için bir şeyleri görmesi lazım değil mi? Şu an geliştirilen her bir teknolojik alet aslında doğadan esinlenerek yapıldı. Allah önümüze her zaman bir rehber koymuştur ama seçmek ya da seçmemek bize aittir. Bir kuştan ilham alıp kanat yapabilirsin de yapmayabilirsin de. Kuranda 365 kere geçen gün sayısını fark edebilirsin de fark etmeyebilirsin de. Bu nasıl ve neden baktığınla alakalı.
aynı önermenin mezardaki ilk gece münker ve nekir ikilisine karşı yapılması durumunda cesaretinizi göstereceğiniz fakat ardından alevde ızgara için yapılan hazırlıkları izleyeceğiniz bir gerçektir.
(bkz: ateş seni çağırıyoo)
Biz göğü genişletmekteyiz. Yerle gök bir iken onu ayırdık gibi ayetler var. Ne cahil adamsınız.
vardır.
örneğin deri yenilenmesi.
bildiğin deri nakli.
bu da belgesi.

görsel

not: deri yenilenmesi ve deri nakil işlemi bu dünyada yapılmayacaktır. kesin bilgi.
görsel
Kesinlikle doğru bir tespittir. Göğün genişlemesi muhabbeti olur kesin diye ayeti ararken yapılmış bile. Neyse buyrun işte, şöyle bileğine güvenen bir ayet bükücü varsa buraya bırakıyorum görseli. varmı başka bilimsel veri? Öyle bin dereden su getirilmiş, kırk farklı mana yüklenen ayetlerden yapılan çıkarım değil, bildiğin düz bilimsel veri? Okuyunca anlaşılan herhangi bir şey?
güncel Önemli Başlıklar