bugün

merhamet ve şevkati ile kullarını çok seven ve lütuflandıran allah'ın adıyla.

uzun zamandır çeşitli enrty'lerle siz tüm güzel insanlarla paylaşmaya çalıştığım yazılara, tüm alemlerin rabbi allah'ın yardımıyla bir yenisini daha ekleme gayretindeyim. allah'ın aciz bir kulu olarak, paylaştığım yazılar ve enrtylerde, allah'ın dininden anladığımın kalbimde yeşeren çiçeğidir. yaptığım doğruysa allah'ın yardımı sayesindedir! eğer yanlışsa benim nefsimdendir. allah'a tevekkül ettim ve kendimi allah'a bıraktım. düşüncelerimde bir hata varsa bu bendendir benim hatamdır. söze bu şekilde başlamayı uygun görüyorum, söylediklerimde bir hata varsa insanlar bu senin hatan, hatam yok ise bu da allah'ın takdiridir, onun mutlak bilginin kaynağı olması sebebiyledir. bu nedenle söylenen sözlerin allah'ı yüceltici olması kişinin kendi nefsine insanlardan bir alkış, tebrik, sırt sıvazlama beklemediğinin, kendisine varsa ortada yapılan iyi bir iş allah'tan bunu beklemektir. Rab allah'dır.
uzun bir yazı olacak, bu durumdan rahatsız olan insanlar var, lakin böyle bir konu kısaltılarak anlatacak bir konu değildir, inanan ve inanmayan herkesi kucaklayacak bir yazı olacaktır. müslüman bir ülkede (!) dünya'ya gelip allah'ın emrettiği "aklını kullan" "akletmez misiniz" uyarılarını fark etmemiş, allah'ın emri ve sınırlarının dışında bir insan inşaa etme eylemine girmiş nefeslerin kim olduklarını, elde edilen tüm verileri ve delilleri ortaya koyup kıyaslama yapacağımız bir yazı olacak. bu yazıyı uzunluğundan dolayı okuma zahmetine girmeyen "akletmeyen" "aklını kullanmayan" kişiler için söyleyebileceğim bir şey yok üzgünüm. hepimizi herşey den daha fazla ilgilendiren bir konu! hayat eşimiz olan kadın'ın ne hale getirildiğini göreceğiz. her zerresine kadar inceleyeceğiz kur'an bütünlüğünde. Kadınlarla ilgili Kuran’da geçmeyen uydurma izahlara değindikten sonra, yine bu uydurmaların etkisiyle yanlış değerlendirilen Kuran’daki bazı meselelere değineceğiz. daha sonra başörtüsü gibi günümüzün kadınlarla ilgili en çok tartışılan konusunu, ayrı ele alacağız. Bu bölümün iyice anlaşılması, o bölümün daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

Geleneksel din anlayışı en çok kadınlarla ilgili konularda dine ilaveler yapmıştır dersek, abartmış olmayız. Kadını köleden beter yapan, kadının erkek egemen toplumda sadece ev işinde ve cinsellikte kullanılmasını, hiçbir alanda kadına hak tanınmamasını savunan izahlar; toplum nezdinde kabul görsünler diye uydurma hadislere ve mezhep izahlarına dayandırılmış ve bu bakış açısı topluma "din" diye yutturulmaya çalışılmıştır. Saf dindar kadınların birçoğu, Kuran’ın anlattığı islam ile bu uydurmaları ayırt edemedikleri için Allah’ın rızasını umarak bu uydurmalara göre yaşamaya çalışmış ve kendilerini gelenekçi erkeklerin sınırlarını çizdiği kapkara bir dünyada bulmuşlardır. Gelenekçiler, "Peygamberimiz cennetin annelerin ayaklarının altında olduğunu söylemiş, kadınlar annemizdir, bacımızdır…" gibi laflar ederek, kadınlara çok değer verdiklerini göstermek istemektedirler. Oysa birazdan kadınlarla ilgili gelenekçi kaynaklardaki izahları incelediğimizde, gerçekte kadına ne kadar değer verdiklerini iyice anlayacağız.

Bu uydurmaların yapılışındaki en temel hedef, kadının erkeğine kayıtsız ve şartsız itaatini sağlamak olmuştur. Uydurma hadislerle, kadının erkeğe itaati bir ibadet gibi sunulmuştur:

Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, erkeklerin kadınlar üzerinde olan haklarından dolayı kadınların erkeklere secde etmelerini emrederdim. (Tirmizi, Rada 10/1159; Ebu Davud, Nikah 40/2140; Ahmed b. Hanbel, Müsned 6/76; ibn Mace, Nikah 4/1852)

Kocanın vücudu irin ile kaplı dahi olsa ve karısı onu yalayarak temizlese, yine de kocasının hakkını ödemiş olmaz.
(ibni Hacer El Heytemi 2/121; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/239)

Ey kadınlar! Eğer kocalarınızın size olan haklarını bilseydiniz, ayaklarının tozunu yüzlerinizle silerdiniz.
(Hafız Zehebi, Büyük Günahlar)

En titiz hadis çalışmalarında alıntılanan hadisleri görmemiz, "Kuran, yalnız ve yalnız Kuran" diye niye defalarca tekrar ettiğimizin anlaşılmasını bir kez daha sağlayacaktır. Yukarıdaki uydurmaları Peygamber’e fatura edenler, ne yazık ki bu uydurmaların reddi olan Kuran’ın anlattığı islam’a uymayı Peygamber düşmanlığı, bu uydurmaların kabulü olan hadislerin, mezheplerin, geleneklerin islam’ını ise Peygamber’i sevme göstergesi ilan ediyorlar. Böylece kadınları eksik akıllı ve eksik dinli ilan edenler, dine büyük zarar vermiş oluyorlar.

Kadınların dinleri ve akılları eksiktir. (Buhari)

Çok lanet ediyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı başında bir erkeğin aklını sizin kadar çelebilen, aklı ve dini eksik başka bir varlık görmedim. (Müslim, iman, 34/132; ibn Mace, Fiten 19/4003)

Kadınları erkeğin kölesi yapan zihniyet, bununla yetinmeyip; kadınların çoğunu cehennemlik, dinen eksik ilan edip, Kuran’ın açık izahlarıyla da çelişir:

Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir. (Buhari)

Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz ve çok istiğfar ediniz. Çünkü ben, Cehennem halkının çoğunun sizler olduğunu gördüm.
(Müslim, iman 34/132; ibn Mace, Fiten 19/4003)

kadın hakkında her şey'e erkek karar veriyor, lanetli ve veba'lı muamelesi yapılıyor kadın'a, bu nasıl bir izahtır, bu nasıl bir tanımdır. kadının cennete gitmesi bile erkeğe bağlı;

Bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse Cennet’e girer. (Riyazus Salihin)

Kadınların hayırlısı, erkeklerin yaramazlıklarına ve kötü huylarına sabredendir, bu sabır onların cennete girmesine sebeptir.(Kadınlara Dini Bilgiler)

Müslim de, Buhari de, Tirmizi de, Muvatta da, Şii kaynaklar da; Emevi ve Abbasi döneminde uydurulmuş, bazı kişilerin kadına kendi bakış açılarını dinselleştirmeye çalışmalarının ürünü olan bu tip uydurmalarla doludurlar. Oysa Kuran’ın hiçbir yerinde, biraz önce örneklenen tipteki hadisler gibi kadınların çoğunun kötü, cehennemlik, dinen eksik olduğu geçmez. Kuran, üstünlüğü erkek veya kadın olmaya değil, Allah’a yakın olmaya, Allah’ın dininde titizliğe bağlar.


"Ey insanlar! Biz sizi bir erkek, bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık. Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız takvaca en ileride olanınızdır."(Hucurat/13)

tüm varlıkların rabbi allah, Ayetten de anlayacağımız gibi Kuran, üstünlüğü bir ırka, bir kabileye veya erkek, kadın gibi bir cinsiyete değil, Allah’ın dinine titizlik ve Allah için hatalardan sakınma tipi manalara gelen “takva”ya bağlamıştır. Oysa buraya kadar gördüğümüz hadislere göre kadın olmak daha baştan cehennemlik olma ihtimalini arttıran bir unsurdur. Bu zihniyet, eksik ve cehennemlik ilan ettiği kadını, ezik karakterli bir varlığa dönüştürüp, kayıtsız şartsız erkeğin kumandasına verir ve kumandaya itaati de “din” diye insanlara dayatır. Kuran’ın anlattığı islam’ın bu uydurulmuş dinden neden ayrılması gerektiğini daha da iyi anlamak için “en itibarlı” uydurma kaynakları inceleyelim:

Namazı bozan şeyler kara köpek, eşek, domuz ve kadındır.
Müslim, Salat 265; Tirmizi Salat 253/338; Ebu Davud, Salat 110/720

Uğursuzluk üç şeyde vardır: Kadında, evde ve atta.
Ebu Davud, Tıb 24/3922; Müslim, Selam 34/115; Buhari, Nikah, 17/4805

Aşağıda kadını uğursuz ve namazı bozucu ilan eden mezheplerin çok itibar ettiği imam Şarani ve imam Gazali gibi düşünürlerin kadının neden evde tutulması gerektiği ile ilgili açıklamalarını, ayrıca kadınların süslenmesini haramlaştıran bazı hadisleri okuyacaksınız:

içinizden biri yaşı ileri, ağzındaki dişleri dökülmüş, görünüş itibariyle de çok çirkin olabileceği gibi aksine karısı da genç ve güzel olabilir. Bu genç ve güzel kadın, çarşıya çıktıktan veya davet edildiği düğün ve ziyafetten evine döndükten sonra dışarıda gördüğü yakışıklı erkeklerle yaşlı ve dişleri dökülmüş kocasını kıyas ederek kocasının yüzüne dahi bakmak istemez. Belki kocasının kendisini öpmesini ve cinsel ilişkide bulunmasını dahi istemez. işte genç kadının erkeklerin çokça bulunduğu çarşı, pazar, şenlik ve toplantı yeri gibi mekanlara gitmesinin kadın üzerinde yapacağı etki en azından budur. (imam Şarani, Uhudül Kübra)

Dövme yapan ve yaptırana, yüzündeki tüyleri aldıran ve estetik için dişlerini seyrelttiren kadınlara Allah lanet etsin.
(Buhari)

Takma saç takan ve taktıran, kaşları incelten ve incelttiren, dövme yapan ve yaptıran lanetlenmiştir.
Ebu Davud, Tereccul 5

Eğer bir kadın peruk takarsa, eğer kol ve yüzüne dövme ya da ben yaparsa, yüzünden ve kaşlarından cımbızla kıl aldırırsa, yüzüne güzellik vermek için şekil değiştirirse lanetlenmiştir.
imam Şarani, Uhudül Kubra

Bir hadise göre ashabı kiram karılarının pencere ve kapı aralıklarından dışarıyı seyretmelerini ve erkek görmelerini önlemek üzere evlerinin pencerelerini sıkı sıkıya kapatırlar, dışarıya bakanlara dayak atarlardı.
imam Gazali, ihyayı Ulumuddin 2/122

Kadınları zarar vermeyecek miktarda aç, aşırı gitmeyecek kadar da kıyafetsiz bırakınız. Çünkü kadınlar iyice doyar, güzelce giyinirlerse onlar için dışarı çıkıp gezmekten daha sevimli bir şey yoktur. Fakat onlar biraz aç, biraz da çıplak kalırlarsa onlar için evde oturmaktan hayırlı bir şey yoktur.
ibnül Cevzi, Mevzuat, 2; Suyuti, Lealil Masnua 2/154; ibn Arrak, Tenzihüş Şeria 2

Kadınlarınıza evlerinin kapısında oturmamaları için yeni elbise yaptırmayın, çünkü elbiseleri güzel ve yeni olursa kalplerine dışarı çıkmak arzusu gelir. imam Gazali, Kimyayı Saadet; ibn Ebi Şeybe, Musannaf 4

Dışarı çıkması kesin gereken kadın ise kocasından izin aldıktan sonra dışarı çıkacak ve şu kurallara kesin uyacaktır:

1- Sıkı sıkıya örtünüp kötü giysilere bürüne,
2- Hiç çıkmamış gibi davrana,
3- Başını öne eğip kimsenin yüzüne bakmaya,
4- Kalabalığa karışmaya,
5- Erkeklerin bulunduğu yerlere yanaşmaya,
6- Herkesin dolaştığı sokaklardan uzak dura,
7- işini bir an önce bitirip evine döne,

imam Gazali, ihyayı Ulumuddin 2

Bu uydurma izahlarla, kendi görüşünü, kadınlara olan aşırı kıskançlıklarını dini bir buyruğa çevirip, topluma dini bu şekilde sunanlar; dinsizlerin dinimize saldırısı için ortam hazırlamışlar ve birçok kimsenin dinimize olan inancının sarsılmasına sebep olmuşlardır. Halkımızın bir kısmı ise bu izahları gösterip dinimize saldıranlara kızmakta, fakat bu izahları yapanları, örneğin imam Gazali’yi bu konuda eleştirmekten kaçınmaktadır. Biz Kuran’ı tek kaynak kabul edip, geri kalan izahları ve Şarani’nin, Gazali’nin bu tarz izahlarını eleştirmedikçe, bu izahlardan yola çıkarak din aleyhinde yazılar yazanlara kızmaya ne kadar hakkımız olabilir?

Bakın Gazali, kadının kaç çeşit olduğunu nasıl açıklıyor ve halkı nasıl bilgilendiriyor:

Kadının sıfatları şunlardır:

1- Giyim kuşam hevesinden maymun.
2- Fakir düşmeye razı olmadığından köpek.
3- Kocasına ve diğer insanlara kibrinden yılan.
4- Gece gündüz koğuculuk yaptığından akrep.
5- Evden eşya sattığından fare.
6- Erkeklere hile kurduğundan tilki.
7- Kocasına itaat ettiğinden dolayı koyundur.
imam Gazali, ihyayı Ulumuddin

Bu izahlardan sonra en makbul kadının koyun cinsi olduğu açıklanır. Her türlü özgürlüğü elinden alınan kadının, Allah’ın farz kıldığı hacca bile tek başına gitme özgürlüğü yoktur. Kadının 90 km’den uzağa yanında mahrem biri olmadan (baba, amca, dayı, kardeş, koca gibi) gitmesi haram ilan edilir. Bu yüzden kadınlar, mahremlerinden birini ikna edemezse, bu farzı bile yapamaz konuma gelirler. Oysa Allah haccı erkek-kadın ayrımı yapmadan ve böyle bir şart belirtmeden farz kılmıştır. Kadının camiye gidip namaz kılması da, camiye gitmek için kadınların evden çıkması gerektiği için engellenmeye çalışılmış ve bununla ilgili de hadisler uydurulmuştur. Bu hadislere göre kadının evde namaz kılması camide kılmasından daha sevaptır, hatta evde bile yatak odasında kılması oturma odasında kılmasından daha sevaptır.

"Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır."(tevbe/71)

Ayetten de anlayacağımız gibi Allah, iman eden erkek ve kadınların; cins, mahrem, namahrem ayrımı yapmadan dost olmalarını istiyor. Peki, camiye gitmek için bile evden çıkması, hatta birazdan göreceğimiz izahlara göre erkeklerle konuşması bile engellenen kadın bu dostluğu ne zaman ve nasıl kuracaktır? Hayat sahnesinde yanyana faaliyetin, yardımlaşmanın ve beraber hizmetin insan neslinin yarısı olan kadının dışlanması ve diğer yarısı olan erkeklerle irtibat ve dayanışmasının kesilmesiyle sağlanması mümkün müdür? Aynı ayetin devamında bu dostluğu sağlayanların Allah’ın rahmetini kazanacağı söylenir. Eğer bugün Müslüman olduğunu iddia eden toplumlardan rahmet kesilmişse, kanaatimizce, birçok sebebinden biri de bu ayetin gereklerinin yerine getirilmemesidir.

Hanefiler’den bazıları kadının sesinin de avret olduğu görüşündedirler. (Fıkhus Siyre)

Bir hadis şöyledir: Ancak ve ancak mahremleriniz olan erkeklerle konuşacaksınız. (ibni Kesir 4/355)

Bırakın kadın erkek Müslümanlar’ın arkadaşlık etmesini, haremlik selamlıkla, kadınlar erkeklerden tamamen soyutlanmış ve kendi aralarında konuşan kadınların sesinin bile erkekler tarafından duyulmaması gerektiği söylenmiştir. Bu arada çok zaruret olursa, kadının ağzına çakıl taşı alıp sesi tanınmadan erkeklere (zaruret miktarı) bir şeyler söyleyebileceği izahını yapanlar da olmuştur.

Camiye gitmesi, tek başına hacca gitmesi, erkeklerle konuşması engellenen kadının, aybaşı olduğu zamanlarda namaz kılamayacağı, Kuran okuyamayacağı, oruç tutamayacağı izahlarıyla da bu ibadetleri engellenir. Oysa Allah, Kuran’da, sadece, aybaşı olan kadınla cinsel ilişkiye girilmemesini belirtmiştir. Eğer Allah, aybaşılı kadının namaz kılmasını, Kuran okuyup, oruç tutmasını istemeseydi hiç şüphesiz bunları da bildirirdi. Fakat aybaşılı kadını pis gören yaklaşım, (israiliyat kökenli uydurmalar aracılığıyla) Kuran’a aykırı bu uygulamayı da dinimize sokmuştur.

Sana kadınların aybaşı halini sorarlar. De ki: “O bir sıkıntıdır. Aybaşı halinde kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın.” (bakara/222)

Kuran her türlü detayı verirken, Kuran’da olmayan zorlukları dine sokarak ilaveler yapanlar, kadınların namaz kılmalarını, oruç tutmalarını Kuran okumalarını aybaşı durumunda engelledikleri gibi kadın-erkek ayrımı yapılmadan farz kılınan Cuma namazına gitmelerini de engelleyerek, dini uygulamalarda eksiltmeler de yapmışlardır. Oysa Kuran’ın dininde ilave gibi eksiltme de hoş karşılanamaz. Kadın bu kadar kötülendikten sonra hiçbir fikrine değer verilmeyen bir varlığa çevrilmiş ve “Kadınlara itaat eden helak olur” şeklinde Kuran’dan onay alamayacak uydurma hadisler, Kuran’ın ahlakıyla ahlaklanmış olan Peygamberimiz’e atfen uydurulmuştur.

Kadınlara danışmayın, onlara muhalefet edin. Kadınlara muhalefet edin, zira kadınlara muhalefet berekettir.
Kadınlara Dîni Bilgiler; Suyuti, Lealil Masnua 2; ibn Arrak, Tenzihüş Şeria 2

Kim ki karısına itaat ederse Allah onu yüzüstü Cehenneme atar.
ibn Arrak 2

Kuran kadınların hiçbir göreve talip olmasını engellemez. Kadın cumhurbaşkanı da, halife de, kadı da, yargıç da, imam da, müezzin de olabilir. Çünkü Kuran’da yasaklanmayan her şey serbesttir. Serbestlik asıl olan, yasak ise istisnadır. Yasak için vahye yani Kuran ayetine ihtiyaç vardır. Böyle bir yasak olmadığına göre kadın topluma namaz kıldırıp imam da olur, tüm milleti yönetecek cumhurbaşkanı veya başbakan da olur… Gerek Müslüman memleketlerde, gerek diğer ülkelerde kadınların neden devlet yönetiminde ikinci sırada kaldığı tartışılması uzun bir konudur. Fakat şurası açıktır ki Kuran’ın anlattığı dinde buna hiçbir engel yoktur.

Başlarına bir kadını geçiren bir kavim asla iflah olmaz.
Hanbel, Müsned 5; Tirmizi, Fiten 75; Nesai, Kudat 8; Buhari, Fiten 18

Birçok hadis kitabına girmiş yukarıdaki uydurma, Kuran’ın getirmediği hükümleri kadın aleyhine uyduran gelenekçiler tarafından dinimizin içine sokulmuştur. bu uydurma, Hz. Aişe’nin Cemel olayında orduya kumanda etmesi üzerine karşı tarafta yer alanların uydurduğu siyasi kaygıdan kaynaklanmış bir uydurmadır. Bunu gören Süleyman Ateş şu açıklamayı yapar: “Şimdi bu hadiste taşlanan Hz. Aişe’dir. Peygamber Aleyhisselam gerçekten öyle söylemiş olsaydı, Hz. Aişe’nin Cemel olayına katılmaması, Talha ve Zübeyr’in de onu başlarına geçirmemeleri gerekirdi. Kuran’a ters, olaylara aykırı olan bu hadisin doğruluğu şüphelidir. Diğer sahabilerin bilmediği ve uygulamadığı bir hadis, nasıl din hükmü olur?” (Süleyman Ateş, Kuran Tefsiri, 6/399-400)

Siyasi kaygılarla bu tip hadisler uydurup Allah’ın dinine kendi görüşlerini katanlar, Kuran’ın Saba melikesini tarifini de gözardı ederler. Neml suresi 22. ve 44. ayetler arasında Saba kavminden ve onlara hükmeden kraliçelerinden bahsedilir. Ayetlerin açıklamalarında Saba melikesinin zekasını, topluma doğruyu buldurmadaki becerisini, kavmini tehlikeye atmayışını, tedbirli yaklaşımlarını görürüz. Kadınların yönetici olamayacağına, kadınlara muhalefetin iyi olduğuna dair yüzlerce gelenekçi hüküm ve uydurmaya karşın Kuran’da bu manada tek bir ifadeye dahi rastlanmaz.

Kadınlara yazıyı öğretmeyin. Dikişi ve Nur Suresi’ni öğretin.
ibnü’l Cevzi, Mevzuat 2

Günümüzde geleneksel Ehli Sünnet yaklaşımı benimseyenlerin büyük bir çoğunluğu, kızlarının iyi eğitim almasını arzu etmekte, başörtülü kızların okutulmaması gibi zulümlere karşı direnmekte, bu yaklaşımlara haklı olarak tepki göstermektedirler. Bu elbette sevindirici bir gelişmedir. Fakat Ehli Sünnet adına yukarıda alıntıladığımız tipteki hadislerin uydurulduğu ve Kuran dışı islam zihniyetine bu yaklaşımların içkin olduğu da unutulmamalıdır. Kuran’ın anlattığı din ile uydurmaların anlattığı din arasında ayrımı gereği gibi yapmadan, tutarlı bir şekilde, kadınların önüne “din” adına çıkarılmış engeller kaldırılamaz. Dindarları kamusal alandan dışlamaya çalışan kişilerle mücadele gerekli olsa da; bizce, bu “dış” etkilerle mücadeleden daha önemlisi islam’ın içine sokulmuş uydurmalarla yapılacak “iç” mücadeledir. Bu “iç” mücadelede, Kuran’ın karşısına “din” adına dikilenler vardır; fakat bu “din” diye nitelenenin önemli bir bölümü uydurma hadisler, önemli bir bölümü ise geleneklerden oluşmaktadır.

cinselliği garanti'ye almak için hadis uyarmaca;

Kişi kadınını yatağa davet eder de kadın kaçarak eşi sinirli bir şekilde gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lanet eder. (Buhari 9/36)

Karısının cinsel ilişki teklifini reddedeceğinden korkanlar bu uydurmayı Peygamber’e fatura ederek karılarına; “Bak, Peygamber böyle demiş, sakın bana karşı gelme” diyerek, kadınları bu konuda da uydurma dinleriyle terbiye etmektedirler. Ezilen kadının boşanma hakkı da elinden alındığı için tüm zulümlere karşı kadının hiçbir sığınağı kalmaz.

Bir kadın kocasından boşanırsa, o kadına cennet kokusu haram olur.
(Kadınlara Dini Bilgiler)

tam teslimiyet! allah harici her şey'e tam teslimiyet! kendi cehennemine doğru sürüklüyor hayat arkadaşını, eşini, baıcısını, anasını.

Oysa Kuran’da geçen “boşanmış kadınlar” tipi ifadeler (2-Bakara Suresi 228, 241) hem kadının erkeği, hem erkeğin kadını boşaması manasına gelebilir. Kuran’da, “Bir tek erkek boşayabilir” tarzında, açık bir ifade kullanılmadığına göre, demek ki kadın da erkek gibi bu haktan aynen faydalanabilir.

Bir hadiste şöyle denilir: “Camiye gelirken kokulanan kadın, evine dönüp de cünüplükten ötürü boy abdesti alır gibi yıkanmadıkça, Allah katında onun namazı kabul olmaz.” Avnül mabül 11/230

Erkeklerin güzel koku sürmesinde sevap bulanlar, aynı şeyi kadın yapıp koku sürünce, hemen günah diye damgalarlar. “Erkek güzel kokudan tahrik olur” diye de açıklama yaparlar. Peki, kadın erkeğin sürdüğü güzel kokuyu koklayıp tahrik olamaz mı? Madem böyle tahrik sorunu var, neden Allah bu konuyla da ilgili bir ayet indirip, kadının koku sürmesini yasaklamadı? Cevabı aslında basit; çünkü Allah bunu yasaklamak istemedi.

Kadının yeri soğumadıkça erkek, kadının oturduğu yere oturmamalıdır.
(Kadınlara Dîni Bilgiler)

Bazen, otobüs ve minibüslerde gelenekçi din anlayışının uygulayıcılarının, bu hadisten kaynaklanan endişelerle sergiledikleri manzaralara şahit olabilirsiniz. Bu da Kuran dışı olup, “din” etiketiyle sunulan uygulamaların sayısız örneklerinden bir tanesidir.

Kuran’ın kadınla ilgili açıklamalarındaki yanlış anlaşılan bilgiler ilk insanlar Adem ve Havva ile ilgili konulardan başlar. Kuran’ın hiçbir yerinde Havva’nın Adem’i kandırdığı ve günaha soktuğu şeklinde bir izah yoktur. Araf Suresi 11. ve 28. ayetlerin arasını okursak; Adem ile Havva’nın her ikisini birden kandıranın şeytan olduğunu görürüz. Bu arada kadının, erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığına dair izah da Kuran’da yer almaz.

Kuran’la ilgili yanlış iddialardan biri Kuran’ın erkeklere hitap ettiğidir. Kuran ayetlerinin % 90’dan fazlası genele; yani erkek ve kadın karışık olarak tüm insanlara veya inananlara hitap eder. Bunun yanında sadece Peygamberimiz’e, sadece kadınlara, sadece erkeklere hitap eden ayetler de vardır. Kuran’ı insanlara ulaştıran Peygamberimiz erkektir ve erkekler topluluğunun bir alt kümesidir.

Erkeklere hitap eden bazı ayetlerdeki üslup, bu nokta gözönünde bulundurularak okunursa daha iyi anlaşılır. Kuran’ı eline alıp okuyan herhangi bir kişi, Kuran’ın genele hitabını, sadece bir cinse hitap etmediğini rahatça anlar. Kuran’ı şarkı kitabı gibi okuyan veya hiç okumayanların bu tip iddiaları, hiç şüphesiz cehaletlerinin bir ürünüdür.


"Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar, mümin erkekler, mümin kadınlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, korunup sakınan erkekler, korunup sakınan kadınlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça hatırlayan erkekler ve Allah’ı çokça hatırlayan kadınlar; bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ödül hazırlamıştır." (Ahzab/35)

Kuran’ın büyük bölümü genele hitap olsa da, bu ayette olduğu gibi Allah’ın kadın ve erkeği ayrı ayrı vurguladığı ayetler de mevcuttur.

(bkz: kur an a göre çokeşlilik)
(bkz: islam dininin kadınları hakir görmesi)
erkeğe yakışan tek mücevherdir.
kadının menstrüasyon döneminde oruç tutamaz, namaz kılamaz gibi bir kuralın kuranda yer almadığını gördüğümde şok olduğum durumdur.