bugün

içindeki bir karakterin ismi nedeniyle okuduğum roman.. okuduğum harika roman.. adayı hem sevdim hem de ondan nefret ettim.. tunayı sevmedim, acıdım ona.. meriç en akıllılarıydı, azmini takdir ettim.. arasın ölümüne ağladım, canımı acıttı..

--spoiler--
"bir deli ırmaktı memleketimde, adını oğluma verdim, tuttu ırmağa benzedi... bir deli oğlan o!"
--spoiler--
yillar önce okuyup hala etkisinden kurtulamadiğim, 15 ay öncesine kadar kaybettiğimi sanip üzüldüğüm fakat bir gün ansizin gözümün önünde duran bir yerde tekrar karşima çikan, ve tekrar "öylesine" göz gezdirdiğimde sessiz sedasiz gözümden süzülen damlalari farkettiğim kitap..
aras öldükten sonra kitabı 2 gün elime alamamıştım. o kadar samimiydiki karakterler.. olaylar sanki gerçekten yaşanmış hatta benim sevgilim ölmüş gibi hissetmiştim. kitap bittikten sonra da üzerimden atamamıştım etkisini üstüne bi de mabel sakızı arayışlarına girmiştim.
aras'ın ölümü insanın kanını dondurur. bu ölüm sadece "küt" diye bir sesle anlatılır.
Not: sabaha karşı 4'e kadar elimden bırakamamış, ertesi günü 8'de işe gitmek için kalmışımdır.
buket uzuner in en başarılı kitabı. diğer hiç bi kitabı okunduğunda dimağlarda böyle güzel bi tat bırakmaz.
(bkz: iki yeşil su samuru)
ilk okuduğum anda taptığım roman.

ayrıca;

"bilmez kimse soylemem
pek mahremdir aslinda
kacisim her kendimden
bir donustur
buzlu aydinligima
kopekler ulur, itler pusuda
sisli sokaklarda kalles cigliklar
hem yalnizim, hem korkuyorum,lakin erkeklik var
serde susuyorum

susuyorum ada
sen orada
bildigini biliyorum ada"

şiirini okuduğum anda bir kağıda aktarıp ezberimde olsada hep yanımda bulunduran şiirin bulunduğu kitap.
ada, yıllar sonra çok uzak ülkelerin birinde, yıllar sonra işte, aras öldükten, o güzel atlara binip gittikten sonra;
bir çocuğa rastlar izbe bir kenar mahalle kaldırımında, fotoğraf çekiyordur işte yoktur başka yaşama katlanacak yergisi.. aynıdır, arastır, aynadır çocuk; dudakları aras'tır, gözleri aras'tır, burnu aras'ın ki gibi, havaya kalkıktır işte ucu..
fotoğrafın adı, fotoğrafın aras'ı, fotoğrafın arabı, fotoğrafın arafı:
"ah, çocuk!.."
Kapaginda deniz ve marti resmi olan okunasi kitap.
okurken insanın ulen fazla okudum bugün, daha çabuk bitecek allah kahretsin dediği okumaya kıyılamayan kitap. şair dayının attila ilhan olduğu söylenmektedir. Kendisine siz ada mısınız diye sorulduğunda ise hayır tunayım şeklinde cevap vermiş ve kalitesini gözler önüne sermiştir.
okunduktan yıllar sonra yenıden ızlenılmek ısteyen ama eskitileceginden korkulup geri bırakılan bir filmi andıran kitap. bir nevi büyü. tuna yı hiç unutmadım. kurbağa suyu içmesini. sanırım okudugum zaman buna anlam veremeyeceğim bir yaştaydım.
bir ada ve etrafini saran uc irmagin (tuna, aras, meric) hikayesini anlatan mukemmel, hatta mukemmelin otesinde kitap. acik konusmak gerekirse ben buket uzuner'i fazla sevmem, iki kitabini daha okumuslugum var, didik didik edilmis gibi gelen ozturkcesi, "ben bilirim ama siz anlamazsiniz" diyen o epigraflar, dna'li genetik sifreli metaforlar...bana hep yapay geldi. ama bu kitap her bir karakteriyle benim oldugum ve/veya olmak istedigim kisileri temsil ediyor sanki.

<alinti>
sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim...yüreğimde sana ayrılan yer herkesinkinden büyük. yalnızca bir arkadaş, bir kan kardeş, bir sırdaş, pek çok yakın dost değil, bir büyük sevgisin sen...yanında sonsuz şımarabileceğim ve hala korkmaktan kaybetmeyeceğim tek kişi...yani biraz annem, biraz babam, hatta hiç görmediğim dedem, belki hiç doğmayacak oğlum...sonra daimi hayranım ve tabii dokunulmamış sevgilim...sen benim masumiyetimsin...benim en yakınımsın! aslında belki öbür yarımsın? bütün bunlar ne demek anlıyor musun? hı?
</alinti kusagi sona erdi>

aglatir evet. cunku askin binbir turlusu vardir ve her cesidi acitir.
yazılabilecek hiçbir şey bu kitabı, kitapta anlatılanları, kitapta yaşayanları tam olarak anlatamaz. çok uzun zaman oldu okuyalı hala ve hala aras dendiğinde içim acır. ölümün bir küt sesi kadar net olması, bu netliğin bu kadar çok can acıtması ve bir anlatımın bu kadar gerçek olması müthiş.. hiç beklenmeyen anda, gecenin kör saatinde tek bir küt sesi yetmişti, bu hayatın ne kadar boktan olduğunu anlamama.. geriye kalan, benim yüzümü güldüren ayrıntı ise iyi ki kumralım dememdir.*
7 sene oldu okuyalı ancak hala her sayfası aklımdadır. Aras'ın ani ölümü, Tuna'nın Aras'a ve Ada'ya olan aşkı, tutkusu. Ada'nın mahallenin en kumral kızına olan bağlılığı ve tarif edemediği sevgisi... Ve mabel... mabelim...
bir buket uzuner romanı.

insanın kendi iç çatışmalarının ileri seviyelerini bir aşk üçgeni çerçevesinde oldukça başarılı bir ve yalın bir dil ile anlatmayı başarmıştır yazarımız bu kitapta. oldukça uzun olmasına rağmen akıcılığı nedeniyle çabucak bitmesin sizi şaşırtabilir. kitabın içindeki duygusal yoğunluğun ve betimlemelerin duruluğunun yansıtılması kitabın artılarından sayılabilir. ancak oldukça hayalci bir ilişki (tuna nın ada ya olan aşkı) kurgulanması da kitabın samimiyet kısmındaki dezavantajıdır diyebilirim.

yine de okunurluğu yüksek olan, başarılı bir roman.
"bir kitap okudum; hayatım değişti" sözünün bende can buluşudur.

adını hep duyup ,merak ettiğim ; isli puslu bir sonbahar günü arkadaşımın kitaplığında görüp bir solukta okuduğum ki sanırım okuma eylemi kiyafetsiz kalıyor; kelime kelime içime işlediğim romandır.
ertesi gün hemen kitapçıya koşup kendime 1 adet satın aldım. o gün bugündür odama girip kitaplığa yönelenlerin eline ilk onu tutuştururum. tabi beyinlerini de ada,tuna,aras diye yıkarım önce. halime acır ve kitabı alırlar. ve beğenerek geri getirirler. şöyle kaba bi hesapla dokuz kişiye okutmuşum.hızlanmalı en yakın zamanda iki basamaklı hatta üç basamaklı sayılara ulaşmalıyım. ha gayret!,

vel hasıl kelam; bence buket uzuner romanlarının en iyisidir. ayrıca kitap mabel sakızının görüldüğü yerde alınmasına vesiledir.

ah tuna ahhhh! yaktın beni!
yıllar önce okuduğum, ama hala etkisinde kurtulamadığım ve her pastaneye gidişimde mabel ciklet almama sebep olan, buket uzuner'in hayran olunası kitabı.**
Ada'dan Tuna'ya : sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim...
ölümü en kısa ama en vurucu şekilde anlatan buket uzuner romanı...
korkma insancik korkma ile birlikte, son 10 yilda okudugum tum romanlar arasında en iyi iki romandan biridir. cagan irmak in, filmlestirmesini istedigim romanardan biridir.

edit: unutmadan editlemek istiyorum, uludag sozlugun belki de en guzel basligidir bu.
konu oldugu kitabiyla, buraya entry giren yazarlarin hemen hepsinin yazdiklari muthis entryleriyle, okurken insana kitabı hatırlatan, okumus kadar yapan guzel basliktir.
buket uzuner in en güzel romanıdır. insan ele ilk aldığında bir nefeste bitirmek ister.
mis gibi bir kitaptı. duyguları ciddi ciddi yaşattı okuyan ve beğenen/beğenmeyen her insana.

--spoiler--
kitap boyunca ada gibi olmak duygusu içimi kemirirken aras'ın ölümünden sonra ben olsam tuna'ya yan gözle bakardım galiba düşüncesiyle kendimi harap ettim..
--spoiler--
önyargılı bakarak elime aldığım ama aradan yıllar geçmesine rağmen etkisini hatırladığım, çok güzel bir roman.
kitabı yeni bitirmiş biri olarak fazlasıyla beğendiğimi, ancak ada karakterinin abartılı çizgilerle yansıtıldığını söyleyebilirim. belki de böylesine karşılıksız aşkların yaşanmadığı günümüzde kitapta anlatılanlar çok farazi geliyor. bunun yanısıra kitapta işlenen iç savaş olgusu yer yer bıktırsa da manevi olarak görülürse kitabın lezzetini arttırıyor. yaşananlarının hiçbirinin gerçekliğini kabul etmeyen tuna gibi ben de iç savaşı kabullenemedim. hala da o konuda tereddütlerim var.
dizisi çekilecekmiş. ah be buket abla, ne yaptın sen?
Buket uzuner başka kitap yazmasaymış gözümdeki yazarlık değerinin yine de %90 ını bu kitap sayesinde elde edermiş sanırım. geri kalan %10 için 20 kitap yazmaya değer miydi, bir fikrim yok doğrusu.
bir kadının gözünden bir erkeğin iç dünyası ancak bu kadar güzel anlatılır sanırım.