bugün

bilinen yalın mekaniğin nesnenin konum ve momentumundan yola çıkarak ne şekilde hareket ettiğini saptamasından farklı olarak bu probleme dalga fonksiyonunu da katmış bir mekanik terimi. *
mühendislik bölümlerinin bazılarında müfredatta yer alan sağlam ders.
einstein'in dogumuna sebep oldugu, daha sonra ise olene kadar fizigin diger ana kolu olan "buyuk gok cisimlerinin mekanigi" ile celistigine hukmedip, bu teorinin pesinden gidenleri "tanri zar atmaz" diye terledigi, kisaca evlatliktan reddetmeye calistigi teorisinin ispatlanmis hali. yasayip kanitlandigini gorebilseydi ne yapardi, sarilip "sen de benim yavrumsun, gel barisalim" der miydi acep?
klasik mekaniğin tıkandığı sırada ortaya atılan fiziğin bir dalı. klasik mekanikte momentum ve zamanın aynı anda ölçülemediğinden mütevellit bu olay kuantum teorisi ile açıklanmaya çalışılmıştır.

(bkz: heisenberg belirsizlik ilkesi)
dört harf ve basit sayılabilcek bir teoriyle atomik orbitalaleri tanımlayan kuantum teorisinin, fizikçi akrabası olur kendisi.
temeli kuantum teorisiyle atılmıştır. atomaltı düzeyde taneciklerin dalga hareketi yapan kütleli tanecikler olduğunu savunur.
gelişmesinde önem taşıyan bazı kilometre taşları şunlardır:

karacisim ışıması - max planck
fotoelektrik olay - albert einstein
alfa saçılması ve atom modeli - ernest rutherford
atom spektrumunun kuantal açıklaması - niels bohr
madde dalgası kavramı - louis de broglie
dalga denklemi - erwin schrödinger
belirsizlik ilkesi - werner heisenberg

bu çok önemli fizikçilerin sayesinde, klasik fiziğin açıklayamadığı olayları kuantum fiziği ile açıklamayı başarmışlardır.
Postula denilen, herhangi matematiksel kanıtı olmayan varsayımları vardır.

1.Postula: iyi tanımlanmış her bir fiziksel gözlenebilire bir çizgisel Hermitsel operatör karşılık gelir.

2.Postula: Bir A gözlenebilirine karşı gelen Hermitlik operatör  ise A'nın kesin ölçümünün sonucu Â'nün kesikli veya sürekli özdeğerlerinden biridir. A'nın ölçümü Â'nün an özdeğerini verdi ise sistem bir özdeğere karşı gelen un özdurumlarındadır.

3.Postula: Sistemin herhangi bir tanımdaki durumu dalga fonksiyonu da denilen sürekli türevlenebilir ve gerekli sanal değerli olan dalga fonksiyonu ile verilir.

4.Postula: Dalga fonksiyonunun zaman içindeki evrimi, zamana bağlı Schrödinger Denklemi ile verilir.
(bkz: meantum kukaniği)
ulan sınavdan çıkınca tekrar otobüse binecek, marketten yoğurt alacak insana niye kuantum mekaniği çalıştırıyorsunuz. dr. who muyum ben aq? dediğim zikik derstir.
Anlamanın harbiden sağlam bir göt istediği mekaniktir.

Gözlemleyince tanecik gözlemlemeyince dalga girişimi falan filan da.. zikeyim öyle fotonu öyle kuanta yı.
güzel bir ambians oda masa falan çok şık, kahve yapmışım yanında bitter falan, su içsem tadı güzel geliyor o derece bir idealizimle fizik öğrenme aşkındayım.böyle şimdi klasik müzik eşliğinde önümde duran iki kitaptan birini rastgele aldım elime. sanki şehrin azizlerinde cinayeti çözen dedektifim... iki kalem oynattım ilk denklemleri anlıyormuşum gibi de oldu aslında. 4. sayfaya geldim güzel güzel rayleigh-jeans ne güzel denklem yapmış adamlar aferin derken sayfayı çevirdim ki (5.sayfa) tam olarak şu yazıyordu:
--spoiler--
bundan başka sadece kuramsal olarak baksak bile denk.(1.11) yanlış olmalıdır. çünkü bu ifadeye göre(...)

kuşkusuz bu sonuç anlamsızdır.
--spoiler--

böyle bir an tüylerim ürperdi gözlerim falan doldu. tepki vermedim hala sindirmeye çalışıyorum sözlük.

tanım: bir gecede* anlaşılmayacak bir derstir efenim. yanılıp yenilmeyiniz.
Üzerine yapılan belgesellere kıçımla bile gülmediğim hede. Ulan adamlar o kadar doktora yapmışlar, biraz bilimsel dürüstlükten yana tavır alıp da sizin kuantum mekaniği bilmeniz için önce hayvan gibi matematik kasmanız lazım diyemiyorlar seyircilere. Onlar da paranın derdinde. O belgeselleri izleyenler de entelektüel masturbasyon yapıyorlar, bazıları da topluca yapıyor masturbasyonu izledikten sonra bu belgeselleri tartışırken.

ileri matematik bilgisi gerektiren mekanik.
kendisine dair doyurucu bilgiler içeren bir belgesel https://www.youtube.com/watch?v=IjYEdJmcPro

Ha bu bana yetmedi daha fazla istiyorum derseniz, üniversitenin ilk yılında fizik ve matematik eğitimini tamamlamış şukelaya özel kırmızı kitabı da koyayım http://www.feynmanlectures.caltech.edu/III_toc.html
türbülansı akışkanlar mekaniğinden saymıyoruz galiba..

ayrıca navier-stokes denklemlerinin tam çözümlerini yapana kendimi veriyorum dilediklerini yapabilirler..

edit: ayrıca, viskozitenin hesaba katıldığı, laminer akış çözümleri non-linear terimler içermektedir.. dolayısıyla en kıytırık sabit viskozite, sabit yoğunluk, sabit dp/dx bi ton kabulle ve yine tek yönde akış bileşeni kabulüyle ancak tam çözüm yapabiliyorsun..

türbülans çok uç bir konu oluyor haliyle..

özetle, akışkanlar mekaniği örneği pek oturmadı.. ki bunlara biz fizik olarak klasik mekanik diyoruz.. biz klasik mekaniği elimizdeki matematikle çözemiyoruz ki daha..

bundan mütevellit eşşekler gibi nümerik çalışıyor insan oğlu..

hatta-ül hatta, amerika birleşik devletleri nükleer denemelerini nümerik olarak yapmayı düşünür durumda..

matematik-akışkanlar mekaniği-analitik çözüm..

mesele meseleler bunlar.. kuantum mekaniği canavarının altında değillerdir..

fourier transform vsleri mühendislikler komple görüyor mesela ama onlarla da laplace denklemi, türbülanslı akışlarda spektral analiz için kullanıyorsun.. ama yine tam çözük maalesef.. kuantum mekaniği aynı matematikle farklı setup sunuyorsa eyvallah tabii lafım yok..
Yerbilmezlik ile bi aralar kafayı bozduğum anlaması çok kolay bi o kadar da anasının amı zor olan fizik.

Aslında her şey basit ama gündelik hayatın kurallarına kafayı takmış beynimizin kıvrımları, kardeş o öyle değil böylr, hem öyle hem de böyle, dendiğinde haliyle cortluyor.
bence Newton fiziğinden daha zevkli olandır. abi çok güzel bi şiy bu lan.

-e=mc.c e=h.f
-m.c=h.f/c
-momentum=h.f/c

ya da
-e=mc.c e=hc/lamda
-m.c.c=h.c/lamda
-m.c=h/lamda
-momentum=h/lamda

vs vs. formülleriyle uğraşmak güzel.
zamanında okulda fizik bölümü koridorlarına uğradığım bir sırada asılan panoda herkesin 100 üzerinden 10 5 0 2 7 15 10 5 -1 5 şeklinde notlar aldığına tanık olduğum bir fizik dalı. şöyle de bir gerçek var ki, okulda öğretilen aslında dalın en yüzeysel hali.
farklı yorumlamalar içeren mekaniktir.

kopenhag yorumu için (bkz: #39908410)
penrose yorumu için (bkz: #40218070)
pilot dalga teorisi için (bkz: #39908862)
hiç şüphe yok ki 20. ve 21. yy ın en büyük şarlatanlığı olarak, önümüzdeki asırlarda ders kitaplarında okutulacak safsatadır.

yok belirsizlikmiş yok dolanıklıkmış. bunlar bilim değil. bunlar metafizik yahu metafizik.
newton fiziğinden farki gözlemci etkisi denen seyin de isin icine girmesidir. Yani gozlemledigin bir olayda sen yalnizca bir gozlemci olmayip ayni zamanda gozlemledigin olaya dahilsindir. Bu da gozlemledigin seyi etkileyecegin anlamina geliyor. Etkilediginde ise olay degisiyor. parcaciklarla etkilesmeden onlari gozlemleyemezsin. bu etkilesimi de fotonlarla gerceklestiriyorsun. fotonlar olaylarla etkilesiyor, hatta olay yalnizca gozlemciyle degil tum cevre ile etkilesiyor ve senin aslinda gormek istedigin olay degistiriyor, yeni bir olay ortaya cikmis oluyor. yani decoherence denen sey oluyor. kisa ismi bu. eger gozlem yaparken decoherence yerine coherence durumu olsaydi parciklari süperpoziyon halinde gorecektin. yani dalga fonksiyonunun cokmemis haline bakacaktin. bakamazsin ama. gozlemleyince decoherence gerceklesiyor sorun da bu.

tabii farkli yorumlari var bu mekanigin. kimisi dalga falan cokmuyor diyor. paralel evrenler var, diger olasiklar orada gerceklesirken biz sadece bir tanesini burada yasiyoruz diyor. kimisi de parcaciklari yonlendiren baska dalgalar var ama onlari gozlemleyemiyoruz diyor. fizikciler tarafindan en cok desteklenen yorum ise simdilik kopenhag yorumu.
kuantum mekaniğine dair zıt olarak görünen iki yorum vardır, einstein ve bohr yorumu. bu yorumların içeriğine girmeyeceğim ama bilmeyenler için de genel olarak fikirler üzerinden çok kısa bir aktarım yapacağım için anlarsınız diye düşünüyorum.

klasik, yaygın bir söyleyiş vardır, der ki kuantum mekaniği hakkında işte artık evren deterministik değildir, her şey olasılıklara bağlıdır hatta belirli yorumlara göre dış dünya bizim algımız tarafından yaratılır. işte bu yorumlamada mantıksal hatalar mevcuttur.
ilk olarak newton fiziğindeki hesaplamalar sayesinde nesnelere dair matematiksel denklemler sayesinde onların gelecekteki eylemlerini kesin olarak belirleyebiliriz, yani çok basitçe elmayı yere bıraktığımızda düşer ve biz kesin olarak elmayı bırakmadan gerekli parametreleri bildiğimizde elmanın yere düşme hızını hesaplayabiliriz.
kuantum mekaniği ile beraber işler bu şekilde yürümedi. elma gibi makroskobik nesneleri yine aynen %100'e yakın bir kesinlikte hesaplamaya devam ettik ancak atom altı parçacıklar hakkında ancak olasılık hesaplarına sahip olabildik. yani elektronun şu noktada olma olasılığı %80 dedik. yani biraz abes bir örnekle şu an buraya bol küfürlü bir yazı yazsam %80 tepki alırım gibi. işler olasılığa çevrildi.
bu noktada bazı bilim insanları iddia etti ki evren deterministik değildir, indeterministiktir. şimdi ilk olarak şunun farkına varalım, determinizme göre kesin olarak öngörüyoruz, indeterminizme göre ise kesin olarak öngörmüyoruz ama yine olasılıklarla öngörüyoruz.

ikincisi de determinizm ve indeterminizm insana bağlı kavramlardır, pistemolojiktir, yani bizim bilgi anlayışımızla ilişkilidir.doğada olasılık var değildir,doğada olaylar vardır. misal; küfürlü yazılar yazdım, tepki aldım, tepki alma olasılığım yoktur doğada tepki almam vardır, edimsellik vardır, olasılık değil. olasılık insan aklının bir ürünüdür. tepki almayabilirdim de ama aldım, tepki almama olasılığı diye bir şey var değil, bu bir hayal gibi, rüya gibi insan zihnine bağlı ve onun ürünü olan bir şey.
işte bu noktada doğa deterministik değil demek doğru bir yargı değil, jaynes'in belirttiği üzere doğru yargı bizim epistemolojik anlayışımızda, bizim doğayı anlama ve öğrenme şeklimizde kesinlik yoktur, düşük ya da yüksek olasılıklar vardır. ancak bu doğada her şeyi belirleyen deterministik bir yasanın var olmadığı anlamına gelmiyor. bu ya elimizde yeterli parametreler bulunmaması nedeniyle kuantum mekaniğindeki olasılıklara maruz kaldık demek oluyor ya da bizim gerçekliği algılayışımız şekline içkin bir durum anlamına geliyor.

ikinciyi derken neyi kastetmek istiyorum?
yine oldukça basit bir şeyi kastetmek istiyorum. nasıl ki hayatımızdaki olayların neler olacağını, hayatın bize neler olacağını kesin olarak bilemiyorsak çünkü bütün parametreleri bilme olasılığımız yoksa, yani zihnin şeylere bütünsel olarak bakması değil de kısmi olarak bakması ona içkin ise kuantum mekaniğinde de bu ya da bunun benzeri bir şey geçerli. yalnız bu noktada kuantum mekaniği tamamlanmamıştır diyen einstein'ın yorumu pek doğru görünmüyor ancak şunu diyebiliriz bizim algı şeklimiz, bizim matematiğimiz olasılığı zorunlu olarak barındırıyor kuantum mekaniğinde gördüğümüz üzere ya da einstein ileride haklı çıkacak ve kesinliğe ereceğiz. netice olarak birinci durumda şunu anlamış oluyoruz, olasılık doğada var olan bir şey değildir, insan aklının soyutlamasıdır bu nedenle doğa olasılıksal değildir, insan aklı öyledir ve doğayı öyle algılar diyebiliriz. ikincil olarak da kuantum mekaniği yetersizdir, ileride kesinliğe ereceğiz denebilir. her iki durumda da doğaya olasılık özelliği bahşedemiyoruz, doğa olasılığa sahiptir diyemiyoruz.
kuantum mekaniği notunda şöyle bir anektod var; “kuantum mekaniği kör bir adamın, karanlık bir odada, kara bir kediyi yakalama çabasıdır.”
lan adam körse kedi isterse fosforlu olsun ne farkeder?