bugün

olayları oluş sırasına göre sıralayan bilim dalı
(bkz: timeline)
(bkz: zaman dizini)
takvim bilgisidir. tarihi olayların zamanlarını belirleyerek meydana geliş sıralarını düzenler.
kronoloji

Gidip gelmenin, gelip tekrar gitmenin, vedaların, öpüşlerin, öpüşmelerin, merhabaların, yorulmuş yolların, göze girmelerin ve de göze almaların zamanındayız şimdi. Yıllar tüm şehvetiyle ıslatıyor yüzümüzü. Neden diye sormuyoruz; neden aramaktan vazgeçtiğimiz için. Zamanın her gün bir önceki deli güne dönesimizin geldiği anlarındayız. Yaşamakla yaşamamak arasında kalmış bir telaşla, mecazen geçen günlerin içinde, ne olduğumuzu şaşırmışlığımızla, işte buradayız, hayatın tam da göbeğinde.

Birkaç sokak arasına sıkışıp kalmışlığımız vardı bizim. Geç öğrendik mesela akşam olunca, canavarlaşırmış ıslık çaldığımız sokaklar ve rehavet inermiş insanların ruhuna, haberimiz bile olmadı zamanında. Penceresinden ışık saçmayan evler vardı çevremizde ve biz geç anladık ışığın bakan gözlerde olduğunu. Arnavut kaldırımlı sokakların ahşap evleri olduk. Vergisini verdik aldığımız her nefesin, yüreğimizde ki kurşun yüreğimizde kaldı. Bize peşkeş çekilen günahları sahiplendik. Tek derdimiz aşklarımız ve aşk bozgunlarımızdı, onlar da bozuk para niyetine harcandı, bize kalan elde var sıfırdı. Soluksuz söylediğimiz şarkılar vardı, hüznün dibine vura vura, içip içip gebermeyi marifet sayardık. Çiçekler kuruturduk kalın kitaplar içerisinde, bir gün o sayfa açıldığında yeniden bulmak umuduyla. En kalleş gecelerin bile üzerine yıldızlar serpiştirirdik dua niyetine. Umudumuz vardı büyüttüğümüz. Yabancı şehirler tanıdık. Bizi bağrına basan şehirler, gerçeği yüzümüze vuran şehirler, ıssız istasyonlarıyla dost olduğumuz şehirler. O şehirlerde tanıdık hayatın coğrafyasını. Şair bu mısrada ne anlatmak istemiş diye düşünürken şairin ta kendisi olduğumuzu sandık. Soğuktan parmaklarımız donuyordu o zaman ama biz uzak türküler dinliyorduk, nalları diker gibi. isimler yazdık puslu camlara ve o isimleri gene biz sildik. Ağlatmadık güneşi, zehirlemedik saksıda ki menekşeyi. Gözleri gök yakut oldu sevdiğimizin, kirpiği ayın on dördü. insanlar tanıdık, her biri ayrı hikâyeye konu olmuş insanlar. Dert olduk, derman olduk. Çocukluğumuzun yakasına asılmış maşallah olduk. Gençliğimizi, başka hayatlarda ki gençliğin kafiyeleri süsledi, biz o kafiyelere ilham olduk. Ve bir gün büyüdük. Dokunulmamış, bakir yarınlarımıza açıldık kendi maviliğimizde.

Akrep mi yelkovanı takip ediyor yoksa yelkovan mı akrebi diye dert edinmiş, geçen zamanı saya saya yaşıyoruz şimdi. Âşık olduğumuz günler geride kalmış, yetişilesi yerlerimiz var ve birde kuyruk acılarımız. Anlamışız ki yangında ilk kurtarılması gereken yaşadığımız aşk değilmiş, biz artık aşka aşığız. Bataklığın içinden alacağımızı almış, özgür martıların kapı eşiğinde sürünüyoruz bu ara, cebimizde kalan sahibinden satılık ikinci el masallarla...
büyük ihtimalle yunan mitolojisindeki zeus'un babası ve zaman tanrısı kron'dan(chron) türeyen kelime.
cemil meriç'in bu kavrama karşı oluşunu anlamak gerek biraz. Batının aksettirmek istediklerini dayatması nedeniyle. Hakikaten de, müfredatımıza dayatılan batı öykünmeciliği şiddetli boyutlardadır. “yunanlı şair hesiodos der ki:…” “yunan filozof der ki…” gibi.. kronoloji sözcüğünü etimolojik olarak irdelersek bile yunanca kronos sözcüğüne ulaşırız.
Bu da, başımızda “demoklesin kılıcı” gibi duruyor. Aha da bakın! Demokles dedim.
Zaman bilimi, olayların gerçekleştiği zamanı bildirir.
Sıraya sokmada yardımcı olur.
takvim bilimidir.
başarılı bir film. oyuncu kadrosu epey güzel, minimal kafalar aslında.
"Aptalların tarihidir" der cemil Meriç.