bugün

yıllardan beri gizliden gizliye zihnimize şiddeti, çıkarcılığı, dedikoduyu, hırsızlığı, yeşile değer vermemeyi empoze eden şeytani bir tekerlemedir*. bu tanım olsun, tekerleme şöyle,

-komşu, komşu !
-hu, hu!
-oğlun geldi mi?
-geldi
-ne getirdi?
-inci, boncuk.
-kime, kime?
-sana, bana.
-başka kime?
-kara kediye
-kara kedi nerede?
-ağaca çıktı
-ağaç nerede?
-balta kesti
-balta nerede?
-suya düştü.
-su nerede?
-inek içti.
-inek nerede?
-dağa kaçtı.
-dağ nerede?
-yandı, bitti kül oldu.

tahminimce bu iki bayan balkondan balkona konuşan dul ve yaşlı ev hanımları. soruları soran çıkarcı, hırsızlığa yatkın, hayvanları sevmeyen, sigara kokan, uzun tırnaklı, şeytan gibi bir teyze. soruları cevaplayan ise zar zor oğlunu okutup iş sahibi yapmış masum ama mal teyze.

tekerlemeyi derinlemesine inceleyecek olursak eğer durum daha da ilginçleşiyor. tekerleme iki bölümden oluşuyor. ilk bölümde şeytan teyzemiz daha ''oğlun iyi mi, yolculuğu nasıl geçmiş'' bile demeden çıkarcı tarafını kullanarak boncukları ve boncukların kimler tarafından ele geçirildiğini araştırıyor. boncuklardan birinin mal teyzemizde olduğunu öğrenince yan basıyor. oysa o boncukların hepsine sahip olmak için deliriyor. sonra çirkefliğini kullanıp mal teyzeye baskı yapıyor, tekrar soruyor, bir isim daha istiyor ve işlerin gidişatını değiştirecek olan ''kara kedi'' yanıtını alıyor. işte tekerleme burada farklı bir hal alıyor, şeytan teyzemiz sherlock holmes edasıyla kara kediyi, yani boncuğu bulacak olan basit ama etkili sorularını sormaya başlıyor. niyeti belli, kediyi öldürüp boncukları çalmak*.

kara kedinin ağaca çıktığını öğrenen şeytan teyze tam sonuca yaklaştığını hissederken birden ''ağaç nerede ki la?'' diye aklından geçirmiş olacak ki ağacın konumunu sorar mal teyzemize. ama öyle görünüyor ki mal teyzemiz aslında o kadar da mal değildir. şeytan teyzenin niyetini sezen mal teyzemiz aniden lafı değiştirir, tüm ilgiyi ağaca yöneltir. ağacın kesildiğini ve baltanın da suya düşüp kayıplara karıştığını söyler. oysa mal teyze bilir ki kara kedimiz ağaç kesildiği an otomatik dört ayak üstüne düşme sistemiyle kurtulmuş, mutlu mesut çimenlikte koşturmaktadır. hırsından kudurmuş olan şeytan teyzenin aklı karışmıştır, artık o da mala bağlamış, baltanın peşine düşmüştür. oysa teyzemiz demiyor mu ''ulan balta mı alacak boncuğu, kedi ne alemde?'' diye. diyemiyor anlaşılan, yaşlılık.

sonlara doğru iki teyzemizin de beynine giden oksijen azalmış olacak ki dünyadan kopup fantastik bir diyara gitmişlerdir. baltayı sandozdan yapılma sanan şeytan teyze baltanın suya karıştığını düşünür ve suyu sorar. mal teyzemiz anlaşılan o ki mizah seviyor, basıyor espriyi, ''inek içti ayoool canıım*'' diyor. fakat işler düşündüğü gibi gitmiyor, şeytan teyzenin espriyi ciddiye alıp bu sefer de ineği öldürmek istediğini anlayan mal teyze masum ineği sözde dağa kaçırtıyor. aslında mal teyzemiz istese kafadan bir dağ adı atar ve şeytan teyzeyi o dağa yollar, yıllarca o ineği arattırır, o dağı şeytan teyzeye mezar eder lakin anlaşılan o ki mal teyzemiz aynı zamanda merhametlidir. bundan dolayı dağı yakıp kül eder ve tüm meseleyi kapatır.*

şeytan teyzenin +1 boncuk hayalleri bitmiştir, üzgündür. hırsına yenilmiş, balta tuzağına düşmüş, kediyi gözden kaçırmıştır. somurtur, ojeleri çıkmış uzun tırnaklarıyla yakar bir cigara.*

mal teyzemiz ise kara kediyi kurtarmış olmanın verdiği huzuru yaşamaktadır. o hem tek boncukla mutlu olabilmiş, hayvanların hayatını kurtarmış, kötü emelleri olan komşusunu ölüme yollamamış, hem de ona boncuk hediye etmiştir. hikayenin sonunda mal teyze yoldan gelen oğluna yemek hazırlarken kara kedi boynundaki boncukla ayaklarının arasından geçer, mal teyzenin gözleri dolar. mutludur. tekerlemenin asıl kahramanı mal teyzedir.

oha lan aslında harika dersler veren bir tekerlemeymiş.

edit: tekerleme uğruna bu kadar yazıp saçmalanır mı yahu?