bugün

kitabini okumussaniz "cogunlukla" sizi hayal kirikligina ugratan filmlerdir. cunku kitapta "genelde" resim/fotograf yoktur. roman, hikaye neyse farketmez. karakterleri, mekanlari vs. kendi kafanizda canlandirirsiniz, hayal gucunuzu konusturursunuz. kitabin filmini kendi kafanizda cekersiniz zaten. ama gelin gorun ki bu kitabi okuduysaniz ve filme uyarlandiysa kendi kafanizdakiler ile az da olsa bir fark olacaktir. filmi izleyince "bu muymus amina koyim ?!" diyeceksinizdir buyuk ihtimalle. ama guzel uyarlanan sinema filmleri, diziler de yok degildir. * *
(bkz: 1984)
(bkz: nineteen eighty four)
(bkz: high fidelity)
ne kadar iyi olursa olsun, kitabı okuyanları tatmin etmeyen filmler. çok beğenilen bir kitabı film olarak izlemeyi istersin ama film düşlediğinden çok uzaktır, çünkü herkes farklı düşler...bu yüzden hayal kırıklığı yaratır. kitap okunduktan çok sonra filmi izlemek hayal kırıklığını hafifletebilir.
(bkz: the godfather)
(bkz: the last don)

(bkz: mario puzo)
kitap okurken kendi hayal gücünde en kusursuz filmi çeken bünyeyi hayal kırıklığına uğratan filmlerdir.
kurtlar imparatorluğu
(bkz: yüzüklerin efendisi)
golden compass
catch me if you can de kitaptan uyarlama filmlerdendir ve bir film ne kadar başarılı kurgulanırsa kurgulansın asla kitabın yerini tutamayacağı gerçeğine güzel bir örnektir. bunun sebebi de insanın kitabı okurken olayları ve karakterleri kendi zihninde farklı oluşturmasından kaynaklandığı kanaatindeyim...
chuck palahniuk'un kitabından uyarlama fight club kitabından daha çok ses getirmiş ve kült mertebesine ulaşmıştır.
kitaptaki bircok ayrintinin yer almayacagi durumdur.
fakir baykurt

yılanların öcü...
taş meclisi
monte crito
fark edilecek bir durum daha var ki filmi çıkan her kitabın,kitap kadar zevk vermemesi.
frankenstein
genelde kitabıyla uyuşmayan ve kitapta pek çok önemli noktanın geçiştirildiği filmlerdir.
(bkz: sis ve gece)
fahrenheit 451 - 1953 de kitabi basildiktan sonra 1966 yilinda filmi cekilmistir. kitap filmden daha basarilidir.
stephen king'in bütün kitapları örnek olarak gösterilebilir.
her iyi kitap iyi film olur ya da her iyi romandan kötü film yapılır diye bir kural yoktur elbet.

"film, üstüne kurulduğu yapıtın ne kölesi olmalıdır, ne de yıkımcısı" diyor bir yazar. büyük romanların başarılı film olabilmesi, yazınsal olanı 'görüntülemek' yerine, 'yorumlamayı' yeğleyen yönetmenlerle ilişkilidir aslında.

konuyla ilgili bir not var düşmek istediğim,bir kitapta okumuştum woody allen'dı sanıyorum , hayatınızı yeniden yaşamak mümkün olsaydı neyi değiştirirsiniz diye soruyorlar. o da şöyle yanıtlıyor:" magus (büyücü) adlı romanın filmini izlemezdim"!

yapıtı ve yazarı incelemiş, anlamış yönetmenlerin onlara sadık kalarak ama kendi yorumladıklarını da perdeye aktararak çektikleri filmler, izleyenleri memnun edebilenlerdir sıklıkla.
genellikle kitaptaki dengelerle biraz oynayan filmlerdir. Buna örnek olarak Akıl Oyunları filminde, kitapta üzerinde fazla durulmamış olan hayali kahramanların, filmin en önemli unsurunu oluşturması gösterilebilir.
(bkz: perfume the story of a murderer)
otostopçunun galaksi rehberi*
Kızıl Nehirler, Taş Meclisi, Kurtlar imparatorluğu gibi bilumum Jean-Christophe Grangé romanları.
- guguk kuşu
- kelebek (papillon)
- lolita
- esaretin bedeli
- uyanışlar
- kızarmış yeşil domatesler
- tess
- çikolata
(bkz: no country for old men)