bugün

"Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat sanmaktan vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sukutu, ne inkisar kalır.."

Kürk mantolu madonna/ sabahattin ali
Sayfa 93
görsel
görsel
görsel
tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver.
onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak… haydi bunların hepsini yapayım. fakat, onlar gibi nasıl düşünebilirim? nasıl onlar gibi hissedebilirim?

yakup kadri karaosmanoğlu-yaban
Acaba Nil'in bu müthiş, bu öldürücü girdap ve akıntıları, bu zavallı Dilber'i, bu talihsiz esiri nereye götürüyor?

Tabii ki hürriyetine...

(bkz: Sami paşazade sezai) (bkz: sergüzeşt)
insanların babalarını öldürebilirsin ancak mallarını alamazsın. Nitekim insanlar babalarının ölümünü unutur ancak mallarının gidişini asla unutmaz.
insanoğlu uygarlıkla birlikte çok daha kan dökücü olmamışsa bile sanıyorum ki, en azından onun hunharlğıı eskisinden daha kötü, daha iğrenç bir hal almıştır. insanlar evvelinde hak uğruna kan döker gönül rahatlığıyla önüne geleni öldürürlerdi. Günümüzde ise kan dökmeyi iğrençlik olarak görüyor yine de kan dökmeye devam ediyoruz. Üstelik eskisinden de fazla yapıyoruz bunu. hangisinin daha kötü olduğuna kendiniz karar verin.
depresyon, net olarak sağlığın bozulması, sevilen birinin kaybı ya da bir iş başarısızlığı gibi belirgin bir stresin ardından ortaya çıkmışsa, buna reaktif depresyon diyoruz. bazen, bu dönemi tetikleyen stresli olayı belirlemek daha zor olabilir. bu tip depresyonlara genelde endojen denir çünkü, belirtiler havadan gelmiş gibidir. her iki durumda da depresyonun nedeni benzerdir -çarpıtılmış ve olumsuz düşünceleriniz. hiçbir uyumlu ve olumlu fonksiyonu olmadığı gibi, acı çekmenin en kötü türlerinden biridir. bundan sıyrıldığınızda elinize tek kalan, bu deneyim ile biraz daha yıpranmış olmanızdır.*
“kimse özgür olduğuna inanan birinden daha iyi köle olamaz”
johann wolfgang goethe den gelsin.
Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkında varmadan harcamak için neler yapmayız?

Ahmet Hamdi Tanpınar- Saatleri ayarlama enstitüsü
louvre müzesi'ni yakmak istiyorum. elgin mermerleri'ni balyozla parçalamak, mona lisa'yla kıçımı silmek istiyorum. gerçekten.

(bkz: fight club)
Sanayi Devrimi'nden çok önce, Homo sapiens en çok bitki ve hayvan çeşidini ortadan kaldıran tür olma rekorunu elinde tutuyordu. Biyoloji tarihindeki en ölümcül tür olmak gibi şaibeli bir özelliğimiz var.
-hayvanlardan tanrılara sapiens
Merhamet ne güzel şeydir değil mi? En çirkin insanı güzel, en yoksulunu zengin eder. Allah tüm canlıların kalbine merhamet tohumlarını ekmiştir. Önemli olan hangimizin bu tohumları büyüttüğü, hangimizin su bile vermeden kurumasını izlemesidir. Halil Cibran’ın bu alıntısı ise birine yardım ederken onun onurunu düşünerek el uzatan kişi, asıl merhametlidir diyor. Birine yapılan yardım onun gururunu incitecek ölçüdeyse, o insanda ne merhametten söz edilebilir ne vicdandan.

Kum ve Köpük – Halil Cibran
“Adam bir yılın hesabını yapıyor, oysa akşama kalmadan öleceğini bilmiyor.”

(bkz: tolstoy)
"tanıştığıma hiç memnun olmadığım kimselere durmadan ‘tanıştığıma memnun oldum’ demek beni öldürüyor. ama hayatta kalmak istiyorsanız ille de bu zırvaları söylemek zorundasınız."
"Bazen gördüm iyi bir orkestra çoşarken pis bir tiyatronun dibinde, bir peri tanyerini ateşe verdi birden göğün cehenneminde"

C.baudelaire
Bütün dünyayı sevmeye hazırdım, değerlendiren çıkmadı; böylelikle de nefret etmeyi öğrendim. Renksiz gençliğimi, kendime ve dünyaya karşı giriştiğim savaşta tükettim. Alaya alınmaktan korktuğum için en iyi duygularımı yüreğimin derinlerine gömdüm, orada silinip gittiler. Hep doğru söyledim, inanılmadım. O zaman kandırmaya başladım. Kibarların dünyasını, toplumun işleyişini iyiden iyiye kavrayınca, hayat biliminde ustalık kazandım; başkalarının bu ustalığı kazanmadan mutluluğa nasıl ulaştıklarını gördüm; benim hiç yılmadan erişmeye çalıştığım önceliklerin tadını, onlar kendilerini hiç yormadan çıkarıyorlardı. O zaman içimi bir karamsarlık kapladı; tabanca kurşunuyla giderilecek türden bir karamsarlık değildi bu: Soğuk, çaresiz, sevimliliğin, iyi niyetli bir gülümsemenin altına gizlenen bir umutsuzluktu. Ruh yönünden sakat olmuştum. Ruhumun yarısı yoktu; solmuştu, uçmuştu, ölmüştü. Ben de o yarıyı kestim attım.

Mihail yuryeviç lermontov - zamanımızın bir kahramanı
Bir gün bütün işçileri toplayıp Elini asi çifçinin omzuna atarak,
"Artık Tekvinhanedeki halifem bu zaddır, o ne dediyse ben demişimdir" dedi.
Ancak Ateşçi, “O bir çiftçi ve onun işi toprakla, benim işim ise ateşle.Bu yüzden ben ondan üstünüm!” dedi.
Buna içerlenen sahip, "öyleyse dön ateşine ve sana uyanlarla beraber orada kal!"dedi.
"Bir kültürü yok etmek için kitapları yakmak zorunda değilsiniz. Sadece insanların kitap okumasını durdurmanız yeterlidir."

Fahrenheit 451- Ray Bradbury

Son zamanlarda dolar kuru yüzünden olsa gerek kitap fiyatları bir hayli arttı ki aklıma bu söz geldi.Cidden üzüntü verici bir durum.
görsel
Düşmanını affedebilmek... muhteşem bir olay.
“Daha yirmi üç yaşıma girmedim; yüzümden, vücudumdan çocukluğun izleri silinmedi; halbuki gönlüm, baştan başa bütün sevdiklerimin ölüleriyle dolu.” Çalıkuşu
kimseyi yargılamak konusunda acele etmek istemem; ama düşündüğümü de her zaman söylerim.*
umarım google'a kitap alıntısı yazarak paylaşmıyorsunuzdur.inşallah okuduğunuz kitaplardaki alıntılardır.
Peki...