bugün

felaket mutsuzum.

kimlikler eskitiyorum, çevreler eskitiyorum, kadınlar, işler hayatlar eskitiyorum. yine de şarkıda geçen dinlendiğim bir reha bulamıyorum.

iyi de bana ne? değil mi? ama bu alanda yalnız olamam. hepiniz mi çok mutlusunuz lan? gerçekten hepinizin hayatı orta şeker mi?

hoş derinlerde diplerde yalnız olsam ne fark eder kalabalık olsan ne fark eder? bana faydası olmayan kilisenin papazlarından öteye geçmiyor hiçbirinizin rolü. şu maili de cevaplamayacağım o raporu da yazmayacağım amk desem hepiniz gaz verirsiniz ama işsiz kalınca dersiniz ki boş adam. sıkıntı yok ben de sizin kadar iki yüzlüyüm çünkü aksini hiç birimize öğretmediler.

adam vaktiyle ağladı, sesini duyamadık mısralarında ama o mısralarla karıya kıza yamandık di mi gençler? öfkemi yöneltebileceğim en kolay hedef sizsiniz çünkü tanıdıklarıma öfkelenemeyecek kadar korkak biriyim.

çok başarılı, hayalleri kurulan hayatlar kurdum kendime 1 sene 3 sene 5 sene yaşadım onları, ama en son neyi gözüm parlayarak istedim hatırlamıyorum. haz ile mutluluğu dahi ayıramıyorum. tuhaf tuhaf adamlar beliriyor zihnimde, hangisiyim? bilmiyorum.

yazmak tek çare kendi içimdeki kalabalığa balkon konuşması bu, hepsini kucaklarken kendimi tatmin ettiğim bir riyakarlık. sırtımda kırdığım kalplerin olduğu bir çuval üstümde şık bir takım, dünyanın zirvesinde evrenin en ufak noktasında olduğumu görüyorum.

sigaralar ciğerlerimin ömrünü gün be gün kısaltıyor, bundan sapıkça bir haz alıyorum.

ve nihayet, anlamsız varlığımla oksijeninizden yürüttüğüm pay için hepinizden özür diliyorum.
yaşamım boyunca siyasi görüş anlamında hiçbir şeye içerlemedim cumhurbaşkanının, kendi damadını hazine bakanı yaptığına içerlediğim kadar. sindiremiyorum.

liyakatı bile olsa -ki yok kanımca- olmaması gerekirdi. ortadoğu adetleri bunlar. düşünsene akşam evde çay içerken nalbur dükkanı idare eder gibi ülke ekonomisi muhabbeti yapıyorlar.

üzülüyorum ya.