bugün

günümüzde yapılması gereken en doğru eylemlerden biridir.
(bkz: babana bile guvenmeyeceksin)
insanı ayakta tutar.
yapılası davranıştır.
olması gereken. (bkz: kendine güvenmek)
başına gelen hadiselerden ders alarak geliştirilen yara almak istemiyorsan yaklaşma yaklaştırma fikridir.
güvensizligin hat safhaya ulaştıgı andır..
yenilen kazıklardan, alınan darbelerden sonra ki oluşabilecek en ihtimal durumdur. yapabileni gerçekten tebrik ediyorum. şayet her zaman olamayabiliyor.
"ya hep ya hiç" felsefesiyle güvenilmeye ve güvenmeye değer insanları harcayan eylem, hatta eylemsizliktir. insanların aldığı ağır darbeler sonucunda "diğerlerini" daha iyi seçmek, onları daha iyi değerlendirebilmek ve hareketlerini sorgulamak yerine içindeki "güven" ihtiyacını kaldırıp çöpe atan savunma mekanizmasıdır.
en iyi bildigim seydir.
günümüzde bu kadar çok kazık yiyen ve atan insan olduktan sonra yapılması gereken doğru hareketlerden biridir. hem ne demişler bu hayatta babana bile güvenmiyeceksin güvenilcek insanı çok iyi seçmek gerek.
sonradan öğrenilir.
olması gerekendir, tamamen bir insana kesinlikle güvenemezsiniz , güvenmemelisiniz.
çağın gerçeğidir.
millet devleti, devlet milleti, kapıcı yöneticiyi, yönetici kiracıyı,
öğretmen öğrenciyi, yapımcı senaristi, televizyon yapımcıyı,
gazeteci okuru, kısacası herkes birbirini afiyetle sikmektedir.

Zaman, götü tutarak dolaşma zamanıdır.
Amına koyuum ben böyle uygarlığın.
hayattında birine güvenirsin zaten, diğerleri sadece sıradan şeylerini bilirler
ama ondan adam akıllı darbe yedikten sonra anlarsın tek bir insana bile güvenilmemesi gerektiğini, başkası yapsa koymazdı da birtek sen vardın benim olan,
söylediğin herşey havada kalır ama ne fayda anlamışsındır gerçeği yediğin darbede hayatın kadevesidir.
ama eğer kazık yemeden bu gerçeği öğrenirsen hayat senin sırtını yere getiremez.
Kimsenin kollarında yığılıp can vermek istemiyoruz...
Aşktan bunca korkmamızın sebebi bu yüzden... Çü...nkü zaten, her yanımız kılıç yaralarıyla dolu...
Ama bir şekilde kapanmış, kabuk bağlanmış yaralar onlar...
Nasıl yapmışsak yapmışız üstesinden gelmişiz... Ama biri, kabuk tutmuş yaraları okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve oluk oluk kanama başlıyor yeniden... Birine teslim olduğumuzda, anlatmaya başladığımızda, içimizi döktüğümüzde bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor...
O yüzden değil mi içimizi tutmamız?...
Birisine teslim olmaktan korkmamız?... Ortalıkta tedirgin ve gergin dolanmamız?...
"Anlatsam mı? anlatmasam mı?"; kararsızlığımız, "Bu sevgi beni acıtır mı?" kuşkularımız... Her zaman seni üzecek birileri olacaktır... Yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek...
Ve kime iki defa güveneceğini iyi seçmek... * *
¨
yıkmamız, aşmamız gereken durumdur aynı zamanda.

çünkü 'güvenmek'ten daha güzel bir şey yoktur kanımca.
ama önemli bir şartı var bunun tabi.
güvenmek istiyorsan, önce 'güvenilir' olacaksın.
o da göt ister, öle kolay diğil.
kişinin pantolonunun çıkarılmadan, donunun çalınabildiği şu dönemde gösterdiği normal tepki.
(bkz: bu devirde babana bile güvenmeyeceksin)
zamanında güvenilen en sağlam dostun attığı kazıktan dolayı insanın sarsıldığı en kötü durumdan ortaya çıkar.
beraberinde kimseye yüz vermemek, kimseyi adam yerine koymamayı getirir.
ağaca dayanma çürür, insana güvenme ölür demiş atalarımız.
kendine güvensizlikten kaynaklanır.
insanları tanıyan kişinin hayat anlayışıdır.
her seferinde yeniden denersin. tamam bu başka, önyargılı olma diye telkin edersin kendini. fakat bir süre sonra anlarsın ki o da farksızdır ve sen yine yara almışsındır.

bu olay birçok kez gerçekleşince insan hayatında, belki artık kendini korumak adına, güvenmemeye başlar karşısına çıkana.
* kime el atarsanız elinizde kalıyorsa çok normaldir.