bugün
- düşün ki o bunu okuyor10
- ganire paşayeva12
- para bok huzur yok11
- kitap alıntıları9
- recep tayyip erdoğan12
- yazarların olmak istediği süper kahramanlar19
- iphone 15 pro max13
- kendi kendine verilen sözler14
- öldükten sonra unutulmak8
- kadınınıza kalem etek diker misiniz13
- durduramazsınız ak parti geliyor9
- sözlüğe yön veren bayan sayısındaki azalma11
- herkesin sevmeyip sizin sevdiğiniz şeyler8
- mesaj bekleyen yazarlar veritabanı12
- istanbul10
- üstad kadir mısıroğlu16
- ak partililer olmasa ülke elden gitmişti19
- dinin akıldışı bir durum olması17
- 28 eylül 2023 fenerbahçe başakşehir maçı15
- avrupalıların çok zengin olması9
- ilk sevgilinizin adı14
- bana aşık olan var mı13
- tek kelime ile yaşadığın yeri anlat17
- porselen bardakta kolanın gazı neden kaçar10
- bacak uzatma egzersizleri11
- gelmiş geçmiş en güzel dizi müziği11
- üstteki yazarla evlenir miydin8
- true'dan ayrılmak11
- sinan oğan12
- türk düşmanı yazarlar14
- l l l15
- yazarların ruh halini anlatan görsel11
- ups boobs'un götündeki 3 çıban8
- israil8
- her sey ups boobss icin9
- bir kızdan kibarca nasıl domalmş fotoğrafı istenir8
- true'nun nickaltını sol kısma kapattırması8
- sünnet olmanın saçmalığı11
- islamın nuru tamamlanacak8
- pirinç pilavı kelliğe yol açıyor9
- tüm dünyanın türk düşmanı olması9
- yazacağım kitaba isim önerileri9
- elysium0110
- saraca silsüpüroğlu17
- dinsiz kitapsiz kafir özele gel21
- eloria32
- frenk üzümünün feyk hesapları11
- iş yerinde insanı çileden çıkartan şeyler17
- simge sağın9
- tarikat kuruyorum katılmak isteyen var mı9
MEHMET AKiF ERSOYUN ÇANAKKALE SAVAŞINDA NEiDÜ BELiRSiZ iNSANLARA KARŞI SÖYLEDi SÖZ.
BU ŞiiRiN BiR DiGER ÖZELiGi iSE KIYAMET ALAMETLERiNDE ALLAHIN RESULU "SEKSEN HAYE iLE GELECEKLER" SÖZÜNÜ ANLATIGI RiVAYET EDiLiR.
(bkz: GAYE)
SÖZLERiNiDE YAZALIM TAM OLSUN.
çanakkale şehitlerine
şu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyada eşi?
en kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
tepeden yol bularak geçmek için marmara'ya
kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
nerde -gösterdiği vahşetle- "bu bir avrupalı!"
dedirir: yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
eski dünya, yeni dünya, bütün akvâm-ı beşer,
kaynıyor kum gibi... mahşer mi, hakikat mahşer.
yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
ostralya'yla beraber bakıyorsun: kanada!
çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
sâde bir hâdise var ortada: vahşetler denk.
kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
kustu mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
öyle müdhiş ki: eder her biri bir mülkü harâb.
öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
o ne müdhiş tipidir: savrulur enkâz-ı beşer...
kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
çünkü te'sis-i ilâhî o metin istihkâm.
sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
bu göğüslerse hudâ'nın ebedî serhaddi;
"o benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
işte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
o, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilâl uğruna, yâ rab, ne güneşler batıyor!
ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhid'i...
bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"bu, taşındır" diyerek kâ'be'yi diksem başına;
ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
yedi kandilli süreyyâ'yı uzatsam oradan;
sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
şarkın en sevgili sultânı salâhaddin'i,
kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran...
sen ki, islâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
o demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... heyhât!
sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
sana âguşunu açmış duruyor peygamber.
mehmet akif ersoy
BU ŞiiRiN BiR DiGER ÖZELiGi iSE KIYAMET ALAMETLERiNDE ALLAHIN RESULU "SEKSEN HAYE iLE GELECEKLER" SÖZÜNÜ ANLATIGI RiVAYET EDiLiR.
(bkz: GAYE)
SÖZLERiNiDE YAZALIM TAM OLSUN.
çanakkale şehitlerine
şu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyada eşi?
en kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
tepeden yol bularak geçmek için marmara'ya
kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
nerde -gösterdiği vahşetle- "bu bir avrupalı!"
dedirir: yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
eski dünya, yeni dünya, bütün akvâm-ı beşer,
kaynıyor kum gibi... mahşer mi, hakikat mahşer.
yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
ostralya'yla beraber bakıyorsun: kanada!
çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
sâde bir hâdise var ortada: vahşetler denk.
kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
kustu mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
öyle müdhiş ki: eder her biri bir mülkü harâb.
öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
o ne müdhiş tipidir: savrulur enkâz-ı beşer...
kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
çünkü te'sis-i ilâhî o metin istihkâm.
sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
bu göğüslerse hudâ'nın ebedî serhaddi;
"o benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
işte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
o, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilâl uğruna, yâ rab, ne güneşler batıyor!
ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhid'i...
bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"bu, taşındır" diyerek kâ'be'yi diksem başına;
ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
yedi kandilli süreyyâ'yı uzatsam oradan;
sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
şarkın en sevgili sultânı salâhaddin'i,
kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran...
sen ki, islâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
o demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... heyhât!
sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
sana âguşunu açmış duruyor peygamber.
mehmet akif ersoy
mehmet akif'in "çanakkale şehitlerine" adlı unutulmaz şiirinde çanakkale savaşı'nda karşı cephedeki emperyalist devletlerin sömürgelerinden toplayıp getirdikleri kuvvetleri betimlemeye çalıştığı bir ifadedir.
(bkz: emperyalizmin marifetleri)
(bkz: emperyalizmin marifetleri)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar