bugün
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması9
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı10
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler12
- arda güler10
- karınıza range rover alır mısınız18
- ekşi sözlük9
- şu anda çalan şarkı9
- sözlük kızlarının ayakkabıları13
- icardi1905 silik olsun kampanyası20
- susmayan durmayan israile gemi ticareti10
- icardi190510
- ali erbaş11
- anın görüntüsü17
- bülent uygun15
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır10
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar10
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu21
- sözlük yazarlarının pankekleri14
- çirkin erkeği yakışıklı gösterecek şeyler10
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü23
- ismail kartal12
- akp seçmeni14
- sivasspor'a verilen penaltı27
- sinemaların batma aşamasına gelmesi22
- patiswiss17
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı14
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi19
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı31
- trollerin karışması8
- fenerbahçe12
- yoga eğitmeni uzun boylu motorcu şamatacı erkek9
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı8
- profesyonel fotoğraf makinası tavsiyeleri10
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi13
- inmesi binmesinden daha zor olan şeyler14
- stanleywhite10
- junkman8
- siklememenin getirdiği huzur9
- galatasaray9
- bakire misin diye soran erkek12
- xdearm8
- johnny bellington13
- icardi1905'in adam gibi adam olması15
- binali yıldırım'ın servet15
- mersinden kıbrısa yüzmek12
- sözlükte fake alacak kadar ezik olmak8
- güzel kızların size abi demeye başlaması11
MEHMET AKiF ERSOYUN ÇANAKKALE SAVAŞINDA NEiDÜ BELiRSiZ iNSANLARA KARŞI SÖYLEDi SÖZ.
BU ŞiiRiN BiR DiGER ÖZELiGi iSE KIYAMET ALAMETLERiNDE ALLAHIN RESULU "SEKSEN HAYE iLE GELECEKLER" SÖZÜNÜ ANLATIGI RiVAYET EDiLiR.
(bkz: GAYE)
SÖZLERiNiDE YAZALIM TAM OLSUN.
çanakkale şehitlerine
şu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyada eşi?
en kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
tepeden yol bularak geçmek için marmara'ya
kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
nerde -gösterdiği vahşetle- "bu bir avrupalı!"
dedirir: yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
eski dünya, yeni dünya, bütün akvâm-ı beşer,
kaynıyor kum gibi... mahşer mi, hakikat mahşer.
yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
ostralya'yla beraber bakıyorsun: kanada!
çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
sâde bir hâdise var ortada: vahşetler denk.
kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
kustu mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
öyle müdhiş ki: eder her biri bir mülkü harâb.
öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
o ne müdhiş tipidir: savrulur enkâz-ı beşer...
kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
çünkü te'sis-i ilâhî o metin istihkâm.
sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
bu göğüslerse hudâ'nın ebedî serhaddi;
"o benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
işte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
o, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilâl uğruna, yâ rab, ne güneşler batıyor!
ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhid'i...
bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"bu, taşındır" diyerek kâ'be'yi diksem başına;
ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
yedi kandilli süreyyâ'yı uzatsam oradan;
sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
şarkın en sevgili sultânı salâhaddin'i,
kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran...
sen ki, islâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
o demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... heyhât!
sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
sana âguşunu açmış duruyor peygamber.
mehmet akif ersoy
BU ŞiiRiN BiR DiGER ÖZELiGi iSE KIYAMET ALAMETLERiNDE ALLAHIN RESULU "SEKSEN HAYE iLE GELECEKLER" SÖZÜNÜ ANLATIGI RiVAYET EDiLiR.
(bkz: GAYE)
SÖZLERiNiDE YAZALIM TAM OLSUN.
çanakkale şehitlerine
şu boğaz harbi nedir? var mı ki dünyada eşi?
en kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
tepeden yol bularak geçmek için marmara'ya
kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
nerde -gösterdiği vahşetle- "bu bir avrupalı!"
dedirir: yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
eski dünya, yeni dünya, bütün akvâm-ı beşer,
kaynıyor kum gibi... mahşer mi, hakikat mahşer.
yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
ostralya'yla beraber bakıyorsun: kanada!
çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
sâde bir hâdise var ortada: vahşetler denk.
kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
kustu mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
öyle müdhiş ki: eder her biri bir mülkü harâb.
öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
o ne müdhiş tipidir: savrulur enkâz-ı beşer...
kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
çünkü te'sis-i ilâhî o metin istihkâm.
sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
bu göğüslerse hudâ'nın ebedî serhaddi;
"o benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
işte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
o, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilâl uğruna, yâ rab, ne güneşler batıyor!
ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhid'i...
bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"bu, taşındır" diyerek kâ'be'yi diksem başına;
ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
yedi kandilli süreyyâ'yı uzatsam oradan;
sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
şarkın en sevgili sultânı salâhaddin'i,
kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran...
sen ki, islâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
o demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... heyhât!
sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
sana âguşunu açmış duruyor peygamber.
mehmet akif ersoy
mehmet akif'in "çanakkale şehitlerine" adlı unutulmaz şiirinde çanakkale savaşı'nda karşı cephedeki emperyalist devletlerin sömürgelerinden toplayıp getirdikleri kuvvetleri betimlemeye çalıştığı bir ifadedir.
(bkz: emperyalizmin marifetleri)
(bkz: emperyalizmin marifetleri)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar