bugün

*

dünyanı/dünyayı yıkmaktır, kendi elinle, kendi başına.

kendini kurmak gibi kümülatif bir edimin son merhalesi/dir/midir. tutunduğunuz ait olduğunuz ne varsa geriye yaslanıp bir çırpıda yok oluşlarını seyretmeye hazır mısınız/hazır olmalısınız. çünkü bir gün sur üflenecek ve bir büyük boşlukta bozulacak büyü. hazır mısınız?

elinize aldığınız tüm o dünyevi şeylerin aslında sizi kendi kendinize hapsettiğini anladığınız anda özgürsünüz aslında. belki bir bardak su içmek gibi kolay/zor/saf/kirli olan bu yıkmak devinimini ait olduklarınızla başlatacaksınız. her şeyi/şeyinizi yok ettikten sonra gidip bir elma yiyin, girdiğiniz tek günah bu olsun.

aslında yüksek binaların tepesine çıkıp aşağı bakmak kadar rasyonel değildir yıkmak ama chaplinin modern times'ı kadar rasyoneldir. bunu bilmek bile sizi sanayileşmekten koruyabilir.

kendini yıkmak kendi özünü sahiplenmektir/öz farkındalıktır. kendini kurmakla başlayan serüven kendini yıkmak safhasına gelince ait olduğunuz hiçbir şeyi sevmeyeceksiniz/sevemeyeceksiniz. grotesk kahkahalarınızı sona saklayın çünkü film bitmek üzere. tyler durden öfkesini modern zamanlara savurmak için işaret bekliyor israfilden/israfil allahtan.

Tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş...
bir nevi durvarlarını yıkmaktır.
(bkz: kendini kurmak)
küçük bir öykü,benden selam olsun bolu beyine;

birini sevdi genç kadın tüm samimiyetiyle açıldı ona, adam da kadını seviyordu ama oyun oynamaktan vazgeçemiyordu bir türlü...kadın, bu adamın onu sevdiğini biliyordu ama adam söylesin istiyordu.bu yüzden devam etti oyuna gel zaman git zaman adam kendini bile inkar eder oldu,son kez sordu sevdiği adama;

-sen misin?
-hayır...
-galiba ben herkesi sen sanıyorum dedi kız, artık görüşmesek daha iyi olacak!
-bence de !

ve uzaklaştı adam...

sahne karadı birden,ışıklar tekrar yandığında kadın tek başınaydı sahnede ve çirkin bir gülümseme yapışmıştı dudaklarına, önce yazdıklarını koydu kutuya,ardından masumiyetini,sonra adamın inkarlarını,onu sevdiği rüyayı sonra da uykularını bir tek gidişini aldı yanına,aşkını da o kutuyu koymuştu ve hiç olmadığı kadar rahattı içi...o anın gelmesi için uğraşacaktı yaşadığı tüm acıların bitişi olacak o anın...unutma bahçesinde bir sigara yaktı kadın...ve içinden gelen şeyi yaptı bütün acılarını bir dumana bindirip üfledi havaya...hiç dinlemek istemediği şarkılar ezberinden dökülüyordu...valizi elinde hatıra otobüsüne bindi ve kendine ait olan hiçbirşey bulamadı...

kahkaha barında bir bira yuvarladı ve o sırada kötü biri olabileceği geldi aklına, bunca zamandır onu seven adamın onu sevmeyebilme ihtimaline takıldı ayağı ve değiştirdi barın ortasında gömleğini...herkes gördü içindeki çelişkinin memelerini...ve kadın iyi biri olmaktan bir anda vazgeçti...sevilmediğine inanmak için adamın gözünde kendini yıkması gerekti...kadın artık sevilmeyen bir kadın olduğunu bilecek ve yakınmayacaktı bu yoksunluktan. üstelik hak verecekti bu gelmeyişe çünkü o kovulmamıştı cennetten, cehenneme gitmek için haklı sebepler yaratmıştı kendine o kadar...

bir daha örülmemek üzere kendini yıktı ve sahneye tekrar çıktı...
dibe vurmaktır.yeniden yapılanmak için atılan en güzel adımdır.inişler; zor ve acılı çıkışlar ; tecrübelerle yoğrulmaktır.hayat boyu sen olma yolunda yaşadıklarından bir parçadır belki.
siz bana kendini aldatmış biri gösterin, ben de sizi kendisini yıkmış birini göstereyim.*