bugün

her sanat eseri gibi, kendisine zarar veren insanın bir mesajı vardır. bazen başkalarına, bazen kendisine verir mesajı... günler boyunca içersin, dövme yaptırırsın, kollarını kesersin ya da sadece düşünüp kahredersin; bunların hepsi bir günah çıkartmadır. olmadı intihar edersin; ama birileri kurtarsın diye girişilen bir intihar değil, ceset mesaj versin diye... sonuçta bunlar meydan okumadır, dünya beni okusun babında...
şu cümleyi akla getiren önerme:

"...ben bir hilkat garibesi, pis kokan bir yara, evlerinde yatırdıkları bir kabustum. buna rağmen yüzümdeki köpek ısırıkları kendimi tuhaf bir biçimde rahat hissetmemi sağlıyordu. bakımevinde, ilgi çekmek için kendine iğneyle yaradan dövmeler yapan kızı düşündüm. haklıydı; yaralar dışarıdan da görülmeliydi..." * *
kastedilen fiziksel zararsa bu sadomazoşizmdir. kişi çektiği acıyla içindeki tüm huzursuzluklardan ve yaptığı tüm kötülüklerden arınacağını düşünmektedir. eğer zarar manevi anlamdaysa evet bu, kişinin tüm pişmanlıklarının ve kendine olan tüm öfkesinin dışa vurumudur.
kendine faça atan, dövme yaptıran bir insan vücudundan çıkan kanla acılarını dışarı attığını düşünür. aynen kan emen sülüklerin tedavi amaçlı kullanılması gibi... maça gidip gırtlağının son sesine kadar bağıran ve ses tellerini zorlayan taraftar da bu şekilde kendinden kaçmaktadır... küçük acılar büyük acıları unutturmak içindir...
dincilerin köktenci inancı da bu kapsamdadır. kendilerini aç bırakırlar, zincirlerler; yani acı verirler... ama sorunlarının kökenine hiç inemezler.