bugün

sol gazetesi genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı kemal okuyan'ın "istediğin kadar tazyikli su sık... Korkma sönmez!" diyerek köşe bitiren "idol" yazarlardan çok daha fazla şey anlattığı yazısıdır.

"haklısın kardeşim de..." başlıklı yazı şu biçimde:

“Ülkeyi bölmek isteyenler var” diyor Kemalist. Haklı. Az bile söylüyor, gitti çünkü… “Ben zaten dışlanmışım bu Cumhuriyet’te” diyor Kürt siyasetçi. Haklı. Dili yok sayılmış, kimliği yok sayılmış…

“Ülkeyi bölmek isteyenler var” diyor Kemalist. Haklı. Emperyalistler yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada aynı stratejiyle hareket ediyorlar. “Asıl bölücülüğü bizi y
ok sayanlar yapıyor” diyor Kürt siyasetçi. Haklı. Kendi ülkesinde bir yabancıya dönüşmüş, dönüştürülmüş milyonlarca insan.

“Kürt sorununu yabancı güçler kaşıyor” diyor Kemalist. Haklı. Emperyalistler, hem sorun üretir hem de mevcut sorunları kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirmek ister. “Bir sorun yıllarca çözülmezse, birileri elbette kaşır” diyor Kürt siyasetçi. Haklı. Siyaset boşluk bırakmaz, Kürt sorunu yoktan var edilmedi, bu ülkeye ait bir sorundu, çözülemedi, kangrenleşti.

“Kürtler batılı devletlerle görüşüyor” diyor Kemalist. Doğru. Farklı örgütlerden Kürt siyasetçiler ABD, Almanya, Fransa gibi ülkelerin yetkilileriyle görüşüyor, hatta yardım istiyorlar. “Türkiye yıllardır bu ülkelerle müttefik, her konuda işbirliği yapıyor, biz görüşünce neden olay oluyor” diye soruyor Kürt siyasetçi. Bu açıdan haklı. Emperyalist ülkelerin bölücülüğünden söz edip Türkiye Cumhuriyeti’nin aynı emperyalist ülkelerle “dostluğu”nu çağdaşlık diye selamlayanların sayısı az mı!

“Kürtler AKP ile işbirliği yapıyor” diyor Kemalist. Haksız sayılmaz. Geçmişte yakın durup desteklediler, şimdi de “sorunu çözenin yanındayız” demekteler. “Kürtlere karşı MHP’den farkları yok” diyor Kürt siyasetçi. Haksız sayılmaz. Hâlâ MHP’yi AKP’den koparmaya çalıştıklarına göre!

“Türkiye’de adalet kalmadı, hukuk yurtseverlere karşı çalışıyor” diyor Kemalist. Haklı. AKP döneminde siyasi davaların tamamı hukuksuzlukla malul. “Türkiye’de adalet hiç olmadı, Kürtler hep zindanlarda” diyor Kürt siyasetçi. Haklı. Adaletsizlik, haksızlık yeni başlamadı bu ülkede ve çoğunlukla Kürtlerin başına çöktü.

Bilmiyorum devama gerek var mı?

Bütün Kemalistleri bir tutmuyorum, zaten başı sonu belli bir Kemalizm hiç olmadı. Bu yazıda muhayyel ama belli bir ortalamayı temsil ettiğini düşündüğüm bir Kemaliste yer verdim. Bütün Kürtlerin aynı ideolojik-siyasal çizgide olması ise zaten olanaksız. Liberali var, milliyetçisi var, devrimcisi var, gericisi var… Zengini ve yoksulu olduğu için! Öte yandan bu yazıdaki muhayyel Kürt siyasetçinin de oku tarafından yadırganacağını düşünmüyorum. Hepiniz az çok bu argümanlara kulak misafiri olmuşsunuzdur.

Yüzünü sola dönen Kemalistle yüzünü sola dönen Kürt’ün birbirini anlaması, birbirini dinlemesi ve giderek ortak bir zeminde hareket etmesinin bu ülkenin geleceği için çok önemli olduğunu düşünenlerdenim. Burada sosyalistlerin özel bir rolü olabileceğine de inanıyorum. Öte yandan böyle bir “buluşma”yı temel siyasi misyon olarak belirleyenlere hiç katılmıyorum.

Dahası, Türkiye sosyalist hareketinin ağırlığı olan bağımsız bir güç haline gelmediği koşullarda, bırakın buluşmayı, bu iki kesim arasında diyaloğun bile artık mümkün olmadığı noktasındayım. Gündemler farklı, öncelikler farklı, dil farklı… Bölgesel gelişmeler de cabası…

Ortaklık emperyalizme karşı mücadelede sağlanabilirdi. Başka? Ortaklı gericiliğe karşı mücadelede sağlanabilirdi. Olmadı. Zaten “sınıf” mantığı olmaksızın aydınlanmacılık da emperyalizm karşıtlığı da kalıcı, tutarlı bir pozisyon üretmiyor.

Daha önce de söyledim, milliyetçiliklerin birbirine karşı yumuşatılması siyasi bir öncelik olmaktan çıkmalı. Ahlaki bir yükümlülük olaraksa, bu zaten hiç gündemden düşmeyecek coğrafyamızda. Ama siyasetin kuralları farklı.

Türkiye solunun iki milliyetçiliğin arasında sıkışıp kalmasına kesinlikle izin verilmemeli, sol bu iki kesimin hassasiyetlerini gözeterek değil, kendi doğruları, ilkeleri ile hareket etmelidir. Herhangi bir konuda ne yapılması gerekiyorsa onu yaparak…

Bu ülkede kendini “ulusalcı” pozisyonlarla tarif etmeyen, tarif etmek istemeyen geniş bir kesim var, onları sürekli olarak bu pozisyonların hassasiyetleri ile uğraştırmak, ülkenin önümüzdeki dönemki biricik umudunu da yok etmek anlamına gelecektir."