bugün

(bkz: hastayım diyorsun balkaymaktan dondurma yiyorsun)
kafanın orta kısmının sabiha gökçen havalimanı gibi olmasına karşın, yanlarda bulunan saçları orman mertebesinde gören ve kafanın orta kısmını ağaçlandırma amacı güdülerek bir yandan alınarak diğer tarafa kadar sık bir tarakla yapıştırma eylemi.
bu ne perhiz what is this, aman ismail can't touch this.

şarkının can alıcı yeri.
akla grup vitamin klasiğini getirir:
kel başa şimşir tarak,
bu ayakları artık bırak.
ne işin var ki diskoryumda
yanında bir kız sarımtrak...
(bkz: ismail)
ense bırakan erkek tipine eğer bir çift laf edilecekse işte bundan iyisi şam'da kayısıdır.
türkiye insanının alım işlemini çok güzel anlatan atasözü. 800 tl maaş 1500tl telefon.
Devamında da keşke öyle g*te böyle y*rak olsa desirten vecize. Müthiş uyum oluyor.
Gözü yüksekte olanların, kendi haline ve ahvaline bakmadan, Elindeki nimeti, basit ve hor görmesi neticesi söylenmiş bir sözdür. Hikayesine gelince;

bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış. Oğlan evine, adet olduğu üzere, bohça bohça hediyeler gitmiş. Kayınvalide, iki görümce ve eltilere, yaş ve aile içindeki durumlarına göre; altın, gümüş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş.
Küçük elti ağır ve ateşli bir hastalık geçirdiğinden saçları dökülmüş. Aile içindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş.

Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, küçük eltinin çok canını sıkmış. Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış:

"Herkese altın, gümüş tarak, bana da şimşir öyle mi? Yeni gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladı..." Oğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve üzüntü duymuş. O kızgınlıkla çıkışmış: "Senin ki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile" deyivermiş.

Bu atasözü, yoksul, ya da durumu kötü bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması gibi durumlarda kullanılır.
güncel Önemli Başlıklar