bugün

sabah ezanıyla beraber gelen bir mesajla uyanıp, dostların evine neşe içinde gitmektir ve en az bir insan yavrusunun doğumuna şahit olmak kadar kutsal bir an. bir o kadar da elinizden bir şey gelmeyişinin acısı kaplıyor içinizi, hem mutluluk hem acı karmaşık bir durum kısaca. nefesi hızlanıyor, kesik kesik ve hızlı nefes almaya başlıyor, ve işte yavrunun bir kısmı göründü. ancak o bir kısmının görünmesi demek hemen ardından geri kalanının da çıkması demek değil, bazen hemen bazen de o bebeğin çıkması 20 dakikayı filan bulabiliyor. tıpkı az önce şahit olduğum, 3. yavrunun geliş anındaki gibi. evet yavrunun bir kısmı çıkmış, ama diğer kısmı içerideydi. o sırada diğer iki kedi anneyi emmeye çalışıyor, anne de hem emzirmeye hem doğum yapmaya çalışıyordu. içim almadı kaldıramadı bünyem, onu kendi ailesiyle bıraktım ve eve geldim.
hep, hayvanların anneliği, insanların anneliğine göre çok daha kutsal gelmiştir bana.

bizler, bir şekilde karar verip de doğum yapıyoruz. yaşımızı, kariyerimizi, maddi durumumuzu, o çocuğun geleceği için neler yapıp yapamayacağımızı kurgulayıp hamile kalmaya karar veriyoruz. ancak hayvanlar öyle değil. bir iç güdüyle çiftleşiyor ancak sonuçlarını bilmiyorlar. ve günün birinde o bilnçsizlik içinde doğum başlıyor. hele ki ilk kez anne olan bir hayvan için bu durum çok karmaşık olmalı. içinden bir kaç tane birden kendisinin küçük hali çıkıyor ve biz insanlar bile doğumda, doğumdan sonra o bebeği nasıl tutacağımızı nasıl emzireceğimizi bilmezken, doktorlar hemşireler tarafından bizlere yardım edilirken, hayvanların hepsi bütün bunlarla kendileri baş etmek durumundalar. kendi plesentasını kendisi temizliyor, korkonunu kendisi kesiyor. bir yandan doğum yaparken, bir yandan da yeni gelecek yavru için ortamı hazırlıyor. ve o yavrunun kendi vücut sıcaklığına ihtiyacı olduğunu biliyor, ytavruyu karnından ayırmıyor, memeyi bulması için yardım ediyor, yanına kimseyi ama kimseyi yaklaştırmıyor. bir koruma iç güdüsü ki sorma gitsin. e be güzelim sen ki daha dün topla, iple oynuyordun kendin bebektin hangi arada doğurdun da annelik güdün bu kadar gelişti ki senin. bir yandan emziriyor bir yandan da çişini kakasını yapamayan yavrunun yalayarak çişini, kakasını yapmasını sağlayıp ortalığı temzliyorsun. senin anneliğin kutsal değil de benim ki kutsal öyle mi? hadi len derler adama. hadi leeen.

biz ki bunca düşünüp, taşınıp, ölüçüp biçip, tartıp karar veriyoruz ve bütün bunlara rağmen bir de kalkıp o çocuktan bir şekilde kurtulmnaya bakan canlılarız. onlar ki hiç bir şekilde hesapkitap yapmadan başlarına geleni yaşayan ve bunu en iyi şekilde yapmaya çalışan canlılar. biz kendi doğurduğumuzu cami avlusuna bırakabiliyoruz, ama onlar yavrusunu altından almaya kalktığında aslan kesiliyorlar.

şimdi kim daha çok anne?
kesinlikle bizlerden daha çok anne olduğunu söyleyebilirim. Bunu kimse yanlış anlamasın. Herkesin annesi kendine göre kutsaldır. Benim annemde benim dünyamdaki en önemli varlığım. Ancak bu tüm insanlığı kapsamıyor ne yazık ki. Kapsasa çocuk esirgeme kurumlarındaki çocukların sayısı her geçen gün azalacağına artmaz. Yada cami avlusuna, çöp kutusuna, oraya buraya bir paçavra gibi bırakılmaz efendim. insanlar ister zinayla olsun, ister herhangi bir yolla şayet bir çocuğu doğurdular ise bakmak zorundalar. O çocuğun suçu günahı yok iken ırzına geçemezsiniz. Bu size verilmiş hak değil. Düpedüz şerefsizliktir.

Hayvanlar insanlardan daha anne. evet. Hayvanlarda annelik duygusu bizlerden daha gelişmiş. Sahiplenme, koruma, zarar vermeme. Biz de yavrusuna tokat atan, ulu orta döven kaç annenin vurduktan sonra yüreği sızlıyor? Yada kaç anne çocuğunun fikirlerini çocukluğundan beri önemseyip dinliyor? Bastırılmış kişilikler yetiştirilmesinden ülkemizde aileden uzaklaşan tüm çocuklar sapıtıyor. işte bu yüzden hayvanlar daha anne. Kuşlarda bile sürüye katmadan önce anne kendine bir görev edinmiş, yavrusuna hayatta kalabilmesi için karnını doyurmak ve uçmayı öğretmek. Hangi kuşun bana ne deyip yavrusunu bırakıp yuvayı terk ettiğini gördünüz? işte o yüzden tekrarlıyorum "hayvan"lar bizlerden daha insan. Düşünme yetisi kazanmakla olmuyor sadece insanlık efenim. insanlık insanın içinde yüreğinde olmalıdır.
(bkz: kendinin doğum anına şahit olmak)
(bkz: veteriner hekim)
yurt bahçesinde gerçekleşen hadisedir. doğurur. keselerin içindeki yavruları ağzıyla çıkarır. biraz iğrençlik, biraz mucize, biraz da şefkat vardır.