bugün

başrollerini zuhal gencer ve taner birsel'in paylaştıkları, reha erdem'in senaryosunu yazıp yönettiği, 1999 yapımı film. filmde kendi halinde bir yaşantısı olan bir adamın günün birinde bindiği bir takside bulmuş olduğu dörtyüzellibin dolar ve kendiyle mücadelesinin sonucu olarak, küçük bir hayata giren, büyük bir paranın, küçük bir suçu, büyük bir trajediye dönüştürmesi anlatılıyor. ticari bir kaygı güdülmeden çekilen filmde, taner birsel ve zuhal gencer'in oyunculukları da dikkat çekicidir.
yapımcılığını ömer atay'ın yaptığı atlantik film yapımı olan filmdir.
pazarda duyulacak en sık sözlerden biri diğeri (bkz: gel abla gel)

- abla gel domatese gel
- kaç para kaç
reha erdem'in sıkı filmlerindendir. ayrıca, filmin sonunda taner birsel'in balkondan düşüşü teknik açıdan mükemmeldir. görülesi, alkışlanasıdır.
reha erdem'in 1988 yılında çektiği a ay isimli filminin üzerinden 10 sene geçtikten sonra giriştiği ikinci uzun metraj. istanbul devlet tiyatrosu'ndan taner birsel, bülent emin yarar ve ali düşenkalkar, şehir tiyatroları'ndan ise bennu yıldırımlar ve engin alkan gibi pek bi önemli oyuncular rol almıştır.
meydan okurcasına fiyat sorma cümlesi:
- bu hedeler ne kadar?
+ onlar çok kalitelidir, biraz pahalı tabi.
- kaç para kaç, sen onu söyle!
'takside unutulan para' temalı reha erdem filmi.
sevgili sermet yeşil' in de rol aldığı yapım.
başrolünü paranın oynadığı; türevleri taksit, kredi kartı, dolar, hırsızlık vb. kavramları bir çok kez rahatsız edici derece gözümüze sokan ortalamanın üzerinde film. aslında geçtiğimiz yıllarda çekilip gösterime girse daha çok ilgi görürdü. tünel civarında ki işyeri, devamlı gittiği lokanta ve diğer istanbul manzaraları ile izlenilesi bir yapıt. taner birselin arada kalmışlığı çok iyi oynayarak beğenimizi kazanmıştır. daha fazla filmde görmek isteriz kendisini.
kendi tekerine çomak sokmak.
sıradan bi hayata giren paranın nasıl da her şeyi mahvettiğini anlatan film.

çırağa davranışı yüzünden az bile sana denebilir.

sürekli gidilen lokanta haydarpaşa gar lokantasıdır aslında.

paranın bulunduğu sahne daha iyi kotarılabilecek film.
ara gülerin uyanık bir antikacıyı canlandırdığı film. çok kısa sürelide görünse, aksanlı konuşmasıyla filme ayrı bir hava katmış.
taner birsel'in ne kadar kaliteli bir oyuncu oldugunu tekrar gözümüze sokmus film.

sonu da ayrı bir sok eder.
(bkz: kim bilir kim)
(bkz: mustafa sandal)
trt 2'nin ısrarla verdiği film. 1 ayda 3 defa rastladım, tamam belki 2 defadır; ama trt de taktı mı takıyor be kardeşim.

filmde dikkat çeken taraf, çok keskin bir bitişin olması. karakterin komşu kadına niyetlendiği anda basılması ve o dalgınlıkla intiharı ağzını açık bırakıyor insanın. hatta yanınızda arkadaşınızla izliyorsanız "ne oldu, bitti mi şimdi?" demesi kuvvetle muhtemeldir.
(bkz: alismamis gotte don durmazmis)
Paranın başrolde olduğu bir film, ama bu öyle gözümüze sokulmuyor. Zaten gerek de yok, her sahnede para görsek de alışkınız, gerçek hayatta da hangi işi parasız yapıyoruz ki? Hiç yoktan eline yüklü miktarda para geçen kendi hâlinde bir esnafın değişimini anlatıyor film. Rahatsız edici bir dili var, kadro olması gerektiği gibi kaliteli yine. Reha Erdem filmlerinde hikayeyi destekleyen diyaloglar da görsellik de üst düzeyde. Olayların anlatım sırasında da serbest bir yol izliyor.

Böyle iç karartan bir film beklemiyordum açıkçası, o yönden şaşırdım. Derdini güzelce anlatan, birkaç eksikleri dışında başarılı bir film.
neredeyse her akşam trt 2 de yayınlanan film. tamam iyi film güzel film de trt bunu dizi mantığıyla her gün yayınlayarak adeta insanı filmden soğutuyor. reha erdem'e mi gıcıklar ne...
basit karakterli insanların eski sevgiliye söyledikleri sözlerin içindedir.

-kaç para kaç, söyle ne kadar ?
-sus artık kamil, sus
-kaç para lan, söyle vericem.
izledikten aylar sonra girilen bu entry, filmin bende senaryosuna ve oyunculuğuna dair çok derin bir etki bırakmadığını farkettirdi. ancak görüntü yönetmeni Florent Herry ve yarattığı istanbul büyüleyiciydi. halla unutamadığım gölgenin ıslaklığı ve renklerin pastelliği (çok iddealı olsa da bu sözler hissettiğim buydu, evet) istanbul' un da böyle güzel soluklandırılabileceğini gösterdi bana.
bende bıraktığı etki ile ondan sonra izlediğim basit türk filmlerinden tad alamamama sebep olmuş film. *
taner birselin inanılmaz oyunculuğu *, filmin kurgusu, yönetmenin olayı oldukça net bir biçimde anlatması ve kamerayı iyi kullanışı ile seyri zevkli bir film olmuştu benim için. izleyeli 3 yıl oldu ama etkisinden hala kurtulamadım ve kendi listemde yerli sinemanın en iyi filmleri arasına koyduğum film. keşke yerli sinemacılar aptal saptal komedilerle, gişe peşindeki saçma salak filmlerle uğraşıp türk sinemasını katledeceğine kaç para kaç gibi seviyeli ve kaliteli filmler yapsalar da son dönem sinemamızla gurur duysak.
Sonu kesinlikle küt diye biten, Taner Birsel'in oyunculuğuna hayran kalınan ama ikinci kez izlemeyi bünyemin kaldıramayacağı harika film.
bariz mantık hataları olan, taner birsel için izlenebilecek reha erdem filmi.
taner birsel'in oyunculukta devleştiği kurgusu güzel film. zuhal gencer ise fettan komşu rolünü fazlasıyla katmış filme. izleyicileri dahi baştan çıkarıyor yelloz. * *
oyunculuk, senaryo, kurgu... hepsini çok beğendim. ve tabi reha erdem'in yönetmenliği harika. bir solukta izlenebilecek bir film.
--spoiler--
filmde kırılan melek biblosuna ayrıca dikkatinizi çekmek isterim. para geldikten sonra melek kırılıyor daha sonra paraların arasında kalıyor.
kırmızı; suçu,tedirginliği ifade etmek amacıyla kullanılmış. para çantası, adam paraları alıp yatağa uzandığında yatak örtüsü, komşu kadına aldığı elbise kırmızı.
--spoiler--
(bkz: run money run)
(bkz: run forrest run)
güncel Önemli Başlıklar