bugün

bir insanın bir meslekte duayen kabul edilmesi için çalıştığı yıl sayısından çok o mesleğe neler kattığının önemi vardır. mesela ajdar'ı 5 yıldır tanıyoruz. 30 sene daha bu adama katlandıktan sonra ileride bir gün ölünce "sanat güneşimizi yitirdik. türkiye büyük bir duayeni kaybetti" mi diyeceğiz? ya da yine spordan örnek verirsek adnan aybaba'nın ardından da "türk futbol tarihi asırlık çınarını kaybetti" falan mı dememiz gerekiyor?

bu muhterem de günahıyla sevabıyla bir şeyler yapmaya çalıştı ama çoğu zaman spor yazarlığından çok şaklabanlıktan öteye geçemedi. değil 35, 535 sene yaşasa bu böyle olacaktı. duayen falan değildir yani çocukça triplere gerek yok.
35 yıldır mesleğin içinde olan, Beşiktaş konusunda ayrıntılı yazılar yazan, Spor dergilerinde Yazı işleri Müdürlüğü , Hürriyet, Sabah ve Akşam gazetelerinde muhabir ve spor müdürlüğü yapan, 4 adet kitabı olan, yıllardır televizyon kanallarındaki, spor programlarında yorumculuk yapan bir insanın duayen kabul edildiği spor medyasıdır. pele'yi mi duayen sayalım türkiye'de ?
aynı zamanda evrendeki en güzel futbolun oynandığı ligle aynı ülkededir.