bugün

Serdar Özkan'ın roman türündeki kitabı.Çevresinde büyük beğeni toplayan Diana'nın hayatı, annesinin ölümüyle aniden değişecektir. Annesinin vasiyeti üzerine hiç tanımadığı ikizini aramaya başlar.Bu da yabancısı olduğu bir dünyaya adım atmasına neden olur. Doğan Kitap'tan çıkmıştır.
29 dile çevrilmiş serdar özkan kitabı. ilginç!
türklerin küçük prens'i olarak lanse edilen, serdar özkan'ın güzel kitabı. gerçekten bir küçük prens, bir martı olabilir mi? bence olamaz ama yine de zevkle okunan bir kitap.

--spoiler--
Hatırlıyor musun, güneşli günlerde sana akın akın koşanlar güz gelince bir bir terk etmeye başlıyorlardı seni. Kış iyice bastırınca da hiç kimseyi bulamıyordun yanında. Gururun seni yalnız bırakıyordu ve o kuru gururun yüzünden ağlayamıyordun bile.
--spoiler--
Serdar özkan'ın 2003 yılında Türkiye'de basılan ama kendi ülkesinden çok dünya genelinde ses getiren ve 30 dile çevrilen ilk kitabı. ikiz kardeşinin izinden San francisco'dan sultanahmet'e güllerin ve hayallerin dünyasında mistik bir yolculuğa yelken açan Diana'nın öyküsü. Yazara göre romanı farklı kültürlerden bu kadar çok insanın beğenmesinin nedeni, romanın benlik, ego ve sevgi üzerinden kurgulanması.
türk edebiyat tarihinin en büyük balonlarından biridir.
reklama kananların yazarını zengin ederken, edebi olarak pek bir şey bulamayacakları bir kitap. metrolarda boy boy afişleri var. satın almadan önce mutlaka okuyunuz,
http://www.hurriyet.com.t.../12887668.asp?yazarid=341
güya "best seller" olan kitap. 30 farklı dile çevrilmiş, dünya onu okuyor falan filan.
hürriyetin çiçeği burnunda gazetecilerinden ezgi başaran tarafından farkedilene kadar herkes de yutmuştu bu hikayeyi.

(bkz: Bir Bestseller nasıl yoktan var edilir)
bir günde okunup, bitirilen ve sonra kitapla ilgili hiç-bir-şey hatırlanmayan; masal desen değil, roman desen değil türü bir kitaptır.

güllere ait hiç akılda kalmayan sözler vardır.
ne bir duygu vardır ne de bir mantık vardır.

zamanı olan, canı sıkılan, okuduğundan birşey beklemeyenler için tavsiye edebileceğim kitaptır.

ps: kitabın iki kapaklı olması ve kapağına göre fiyat uygulanmasıda gayet saçmadır.
serdar özkan kitabıdır. şişirilip pohpohlanmış bir kitap olduğunu düşünenlerin sayısı hiç az değil.

işte kitaptan veciz, olmadı leziz, olmadı adını sen koy bir paragraf pardon iki paragraf, iki ısırık veya bir kuple veya neyse ne,

'hatırlıyor musun, güneşli günlerde sana akın akın koşanlar güz gelince bir bir terk etmeye başlıyorlardı seni. kış iyice bastırınca da hiç kimseyi bulamıyordun yanında. gururun seni yalnız bırakıyordu ve o kuru gururun yüzünden ağlayamıyordun bile. bahardaki övgüler seni ne kadar yükseltmişse, sonbahardaki düşüşün de o denli yüksekten oluyordu. havanın değişmesi yerle bir ediveriyordu seni... oysa bir gül için bu böyle mi? bir gül için, güz demek, yağmur demek. güz demek, bahara hazırlık demek...

üzgünüm dostum ama, sana tutkuyla bağlananlar bir gün seni terk edecekler. çünkü onlar sana değil, kendi tutkularına tapıyorlar yalnızca. ve bir gün gelecek, o tutkuları başka bir tanrıça bulacak. senden daha güzel, daha güçlü bir tanrıça! işte o zaman sen unutulacaksın. kendini onların övgüleriyle var ettiğin için de, unutulduğun zaman yok olup gideceksin.'

anladık dostum! anladık...
Kitaba dün başladım ve bugün de bitirdim.
Kitabın güzel olup olmadığı, kaliteli olup olmadığından önce ne kadar saygısız bir okur kitlemiz var ilk önce.
Bir kitabı beğenmek göreli bir kavramdır. Beğenirsiniz beğenmezsiniz. Ama bu kadar aşağılayıcı ve "ben daha iyisini yazarım" şeklinde hakarete varan yorumlara ne gerek var. Yaz ulan o zaman!
Popüler kültürü aşağılıyorsun madem hem neden alıp okuyorsun? Bu insanın kendi kendisiyle çelişmesi değil midir? Ama bu kitabın beğenilmemesinin - en azından bu başlığa yazan sözlük yazarları tarafından- en birinci sebebi yazarının Türk olması. Biz her nedense kendi içimizden çıkan bir değeri aşağılara çekmek için normalin üstünde bir çaba sarfediyoruz. Bu kitabın yazarı Serdar Özkan değil de Sergei Ostan olsa bu tepkiler gelmezdi. Kendi içimizden genç birinin bir çok dile çevrilen bir kitap yazmış olmasını kabullenemiyoruz ne hikmetse. Kendi içimizden biri bir şey başardı mı ilk önce bir çapanoğlu arıyoruz. Bir bok atma hevesi geliyor. Mutlaka bir puştluk vardır diyoruz. Bu sadece bu kitap için değil her alanda aynı. Yıllar önce adamın biri zakkumdan kanser ilacı ürettim dedi adamı neredeyse hapse atacaklardı. Adam çareyi yurt dışına kaçmakta buldu. Sonra ne oldu. Gitti ilacın patentini isviçrelilere sattı. Şimdi bu ilacı dünyanın parasını ödeyerek ülkemize sokuyoruz. Kendi insanımızın ürettiği bir ilacı neden yurtdışından ithal etmek zorunda kaldık kimse merak etmiyor artık. Bilir misiniz ki yengeçleri yakalamak için yengeç sepetinin içine bir tane yengeç bırakılır. Bu sepet ağzı kocaman bir kovaya benzer ve aslında yengeçler için çıkıp kurtulması kolay bir tuzaktır. Ama ne zaman bir yengeç sepetten özgürlüğüne doğru tırmanmak istese aşağıdan bir yengeç onu tutarak dibe doğru çeker. Çıkmasına izin vermez. Bir kitabında inan kıraç bunun doğu kültürünün bir özelliği olduğunu söylüyordu. Doğru işte, kanıtı da bu. Ben teker teker her ülke dilinde arattım. Evet, basılmış kitap, satılıyor ve hayret ki beğenilmiş. Günümüzde her yazarın kitabı sanki bir başyapıt olarak çıkıyor da... Biz ne bekliyoruz yazarlarımızdan anlamıyorum. O kadar çok yazarımız var ki (!) kitapları yurtdışında da basılan aralarından en iyilerini mi seçmekte zorlanıyoruz.

--spoiler--
spoiler
--spoiler--

Kitap genç bir kızın hayatın anlamı ve gerçekte neye önem vermesi, ne olması yönünde bildiklerini anlatıyor, verebildiklerini de veriyor. Etkileyici yerleri var. Özellikle genç okurların fazlasıyla etkilenmesi muhtemel. Annesini ya da babasını yitirmiş olanlarında... iyi niyetli, hayalleri ertelemenin bize fazla bir şey kazandırmayacağını aksine bir çok şey alıp götüreceğini anlatıyor. Seni var gücüyle kendi istediği şekle sokmak isteyen bir dünyada kendin olarak kalabilmenin önemini ve bu savaşımın her bireyce verilmesini tavsiye eden bir kitap. Ve en önemlisi medyada çıkan onca yazıda, söyleşide yazarın hiç bir zaman bir başyapıt ortaya koyduğuna dair biz izlenim edinmedim. Serdar özkan aynı kitabında olduğu gibi parlak, dikensiz, kabarık ve olağanüstü bir gül ortaya koymamış. Sade, kendi halinde ve kendine has kokusu olan bir gül çıkmış ortaya da.
hiç bir kitap küçük prens olamaz hele kayıp gül asla olamaz. tüm kitabı toplasan ilk cümlesi etmez yahu. o derece. böylesine şişirilmiş bir kitap görmedim. nasıl bir reklam stratejisidir onu da anlamadım. ama iyiymiş demekki ki 40 ülkede tutmuş.helal olsun.

not: serdar özkan ismindeki kimseler neden tutunamıyorlar yahu. böyle bir sorunsal var.*
yazarı, sanattan sike derman olacak kadar bile anlamayan ticari bir deha, aynı zamanda türkçeden haberdar olmayan dil fukarası bir ameledir. (bkz: full time romancılık ne lan)
Küçük prens ve Martı tadında olduğu iddia edilerek kitleleri peşinde sürüklemiş ve bestseller okumaktan haz etmeyen beni dahi sırf merakımdan ötürü kısa bi süreliğine de olsa tutsak etmeyi başarmıştır.
Nitekim ne kadar başarılı olmuştur tartışılır yalnız ne küçük prens ne de martıyla boy ölçüşmek şöyle dursun yanyana bile duramaz kanaatimce.
Bir kere orjinalitesi tam bir fiyaskodur,ciddi her okuyucu neler olabileceğini tahmin etmekte asla zorluk çekmez çünkü.
Ayrıca oldukça basit bir dille anlatılmakta kendisi,
yazarının Türk olmasına rağmen (emin değilim fakat) yabancı dilde kaleme alınıp sonrasında Türkçe'ye çevrildiğini hissettirmiştir bana.
son olarak ise bitirdiğimde; okusam da olurmuş(çünkü süratle okunabildiğinden kaybedilen zaman az) okumasam da(kattığı çok farklı birşey olmadığından) yorumunu yaptırmış kitaptır.
bestseller'ların başarılı reklam kampanyaları ya da sansasyonel konularla öne çıktığını bile bile, kendimle de çelişerek almış olduğum serdar özkan kitabı. kitabın ortalarında tüm gizemi çözmüş, sonunun ne olacağını anlamış olmam büyük ihtimalle benden değil, yazarın süprizsiz ve sıradan anlatımı nedeniyle vuku bulmuştur. masal tadında, sonu başından belli, girizgahı dışında enterasan bir yanı olmayan, okumayanlara tavsiye etmeyeceğim bir kitaptır. hoş kabahat yazarda değil elbet, küçük prens'e benzediğini bile bile bu kitabı alan bendedir.
29 dile çeviri yapıldığı için mükemmel bir roman sanılan kitap.
Temel konusu şudur :
-Diana annesini kaybeder ve var olduğunu düşündüğü bir hayali kardeşi vardır.
Diana kaybettiği annesiyle konuşmak için güllerle konuşmayı öğrenmek ister ve istanbul'a
Zeynep hanımın yanına gider.Çünkü güller aracılığı ile annesiyle konuşmayı ümit eder.
Bu sırada bir ressamla tanışır. vs... Güzel bir kitap,derin anlamlar içeriyor.

Fiyatı = 10 TL
hayır sandığın gibi değil
sen beni hiç kaybetmedin
her şeyle seslenirim sana
hatıraların ötesinden...
serdar özkan-kayıp gül
bazen sevinç kendini en güzel bir dost uğruna dökülen gözyaşında ifade eder...
serdar özkan-kayıp gül
yazarın türkiyeyi tanıtma sevdasını abartıp kitabı efese, yok meryem anaya sürüklemesinden çok hazetmedim açıkçası. okumalık, kapağı olan, kısa sürede okunulabilecek bir öykü. okumakta fayda var.
vasatın üzerinde bir kitap olmasına rağmen pazarlama stratejisi nedeniyle o kadar abartılmış ki başlamadan önceki beklentilerinizinin kitabı okuduktan sonra boş çıktığını görmek normal bir şey.kitabın kapağındaki martı,simyacı,küçük prens benzetmesi kesinlikle abartı kaçmış. simyacı nerde kayıp gül nerde.
hiç bir özelliği olmayan amaçsız kitap. yazar* tam olarak martı, küçük prens gibi kitaplara özenmiş. onlar gibi bir kitap yazayım demiş ama hiç olmamış. kapağındaki süslemeler, reklamlar başarılı bir pazarlama stratejisinden başka bir şey değil. ilginç bir nokta bulayım demiş ama bula bula güllerle konuşmayı bulmuş. martı'da hissedilen "evet, ben her şeyi yapabilirim" hissi veya simyacı'da gerçekten hissetmeye başladığımız evrenin ruhu gibi insanın hayata bakışını şekillendirebilecek bir öğe yok.
kitabı daha yeni aldım okumadım henüz ancak kitabın kapağında 'full-time yazarlık yapıyor' , 'dünyadaki bestseller' gibi cümleler yer alıyor ve kitabı daha okumadan hevesim kaçtı. abi sen türk dilin roman yazıyorsun peki bu ne? senin kelimelerine güvenip nasıl okuyayım şimdi kitabı? özentiyse eğer lise çocuklarının gayretine kaçmış ancak başka da bir ihtimal veremiyorum. bu adam neden kapakta ingilizce kullanır ki? amaç ne serdar özkan? ama okuyacağım kitabı herşeye rağmen.

(bkz: fuck seni)
Kitabın ana fikri: Eğer kişiliğimizden ödün vericek olursak biz de birer kayıp gül oluruz.Serdar Özkan ın Kayıp Gül romanı benliğini tam olarak bulamamış Diana adlı bir kızın annesinin ölümüyle kendini bulmaya çalışırken yaşadıkları anlatılıyor
kesinlikle abartılmış, kısa sürede biten, sonunda da "amaaan buraya mı bağlamışlar" dediğiniz gereksiz bir kitap. allahtan ince olmasından mütevellit kitaplıkta fazla yer kaplamıyor.

daha iyisini arıyorsanız kişisel gelişim okuyun.
--spoiler--
özet cem yılmazdan geliyor;

- mutuluk nerede?
- içinizde
- sevgi?
- içinde
- kdv?
- içinde içinde
--spoiler--
insanı kendinden şüphelendiren zira pohpohlandığı kadar güzel olmayan kitap. onca dile de çevrilmiş. acayiplik bende olmalı.
güncel Önemli Başlıklar