bugün

kayserili tüccarların kahır ekserinin dönme ermeni ticaret erbabı olduğu hesaba katılırsa aralarında pek de fark olduğu söylenemez, kayseri ismi bile kayzerden, caesarea dan, sezariya dan geliyor!
Kayserili esnaflığı, yanında çıraklık yaptığı ermenilerden öğrenmiştir. Türk olan kayseri halkının aslı çiftçidir.
ikisi de sağlam kazık sokabilir dikkat.
Genellikle biri müslümanın, diğeri yahudinin yobazıdır.
Kayserili küçük çocuk, yolda giderken bir yüzük bulmuş. Olayı fark eden bir Yahudi, çocuğa: - O yüzüğü bana verir misin??demiş. Çocuk da;
- Eğer bir eşek gibi anırırsan veririm  demiş. Adam çocuğun istediğini yaptıktan sonra yüzüğü istemiş.
Çocuk da; - Sen eşekliğinle, bu yüzüğün değerli olduğunu anlıyorsun da ben niye anlamayayım!
Kayseri’ye gelen bir yabancı, 30 katlı yüksek binayı seyrediyormuş. Yanına yaklaşan bir Kayserili sormuş;
- Arkadaş, kaçıncı kata bakıyorsun?
- Niye sordun?
- Kaçıncı kata bakıyorsan, her kat için bir lira vereceksin.
Adam, “Beşinci kata bakıyordum” demiş ve çıkartıp 5 lira vermiş.
Uzaklaşırken, yanındakine “Otuzuncu kata bakıyordum. Kandırdım enayiyi..” demiş.
Küçük bir kasabada yaşayan Yahudi, daha büyük bir şehre yerleşip, ticaret yapmak için eşeğine binip Kayseri’ye gitmiş. Bir hana yerleşen Yahudi, getir-götür işlerine bakan çocuğu çağırıp, para vermiş ve;
- Oğlum, git bana öyle bir şey alıp getir ki, hem ben yiyeyim, hem eşeğim yesin. Hem de sabaha kadar eğleneyim..
demiş. Parayı alan çocuk, “Peki amca” diyerek, çarşıya gitmiş. On dakika sonra, kucağında bir karpuz ile gelmiş. Yahudi’ye;
- Al Amca, bu karpuzun içini sen ye, kabuğunu eşeğin yesin. Çekirdeği ile de sabaha kadar eğlenirsin..
demiş. Bunu gören Yahudi;
“Bu şehirden bana ekmek çıkmaz. Küçük çocuğu böyleyse, kim bilir büyükleri nasıldır?” demiş ve sabahleyin erkenden, eşeğine binip Kayseri’den başka şehre gitmek üzere ayrılmış.