bugün

Karantina günlerine şiirdir
Biz yok olurken virüslü dünyaya şiir de bırakırsïn
Kalırsın
Can sıkıntısından
Baka kalırsın
Kaçarsın, kaçamazsın dünya açık hava hapishanesidir
Bilemezsin, bilemedin de ...
buzlu dünyanın karantnalarıdır bu, üşürsün kalamazsïn
bir gece daha da biter
hüznün karanlıklarında
içinde sıkılır, bağıramazsın da
ellerin de kavrulur saçların dökülür
insanlarla yan yana gelmen de yasaklanır, sesin sıkılır
binbir çilelerde.
uçak yolcuğu da yasaklanır, otobüs yolculuğu da
covid19 darbeleri de
virüs dolaşır
kalbin de ağrır, dünya açık hava hapishanesidir
çile rüzgarında rüzgarındadır
virüslü dünyanın ölümlerinde
aç kalırsın, susuz kalırsın
yan yana gelmez gelemez cümlelerin
ah hayat yaşam biçimimiz de yok oldu!
kahroldu
covid19 darbelerine, sars, mers derken, kuş gribi derken
saçınız da bitlendi
dünya kilitlendi
bitti ...
Ah hayvanlar yaktınız bizi, kuş gibi de derken
Erkenden sizi sizi de, bitti
Evlerde de kaldık
Mahpus kaldık
Açık hava hapishanesidir, dünya
Şimdi de covid19'ları
Yazık oldu, kuş gribi domuz gribi her şeyiyle öldürdü de bizi
Yazık da oldu hayatımıza...
Zaman dediler ilaçmış her derde
Kimse bilmez ilaç sendin yareme
çayıma iki şeker de sen atsaydın

Karıştırırdım öylece...

Garip akımı gibi yapalım dedik inşallah Orhan Veli paşa mezarda dört dönmez.*
Karantina
Bulaşıcı hastalık
Düşünüyorlar
Nereden aldınız
Çok da uzun sürdü

Çocukluk gençlik
Kaldığınız evler
Bilinen yerler
Hangisinden aldınız

Karayalnızlık
Olabilir diyorlar
Geçer diye çekindiklerinden
Yıllardır burdasınız
Behçet Necatigil.
ne güzeldi günlerimiz
kararlı ve karlı, bembeyazdı ortalık
şimdi karardı günlerimiz
evine kapandı herkes, tenhaladı ortalık

belki bir kız bir erkeğe, aşık olacaktı sokakta
fakat wuhan’dan gelen şu illet, korona
aşkları mahvetti bir anda
yalnız genç aşkları olsa iyi
dedeler nineler de mahvoldu evlerinde
kimi dans etti oturma odalarında
kimi hâlâ sokaklarda el ele..

âşık süleyman etti kelâm
ulan korona, bırak da hayatta galam
eğer olur da yapışırsan hücrelerime
ben senin ta ..... goyam.
evdeyim bayım ah karanlıklarca
31ler çekiyorum hayalsizce
yalnız tren camı soğukluğunda
ve boşaltıyorum içimdeki zehiri...
"Bu bir türkü:- 
toprak çanaklarda 
güneşi içenlerin türküsü! 
Bu bir örgü:- 
alev bir saç örgüsü! 
kıvranıyor; 
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor 
esmer alınlarında 
bakır ayakları çıplak kahramanların! 
Ben de gördüm o kahramanları, 
ben de sardım o örgüyü, 
ben de onlarla 
güneşe giden 
köprüden 
geçtim! 
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi. 
Ben de söyledim o türküyü! 

Yüreğimiz topraktan aldı hızını; 
altın yeleli aslanların ağzını 
yırtarak 
gerindik! 
Sıçradık; 
şimşekli rüzgâra bindik!. 
Kayalardan 
kayalarla kopan kartallar 
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını. 
Alev bilekli süvariler kamçılıyor 
şaha kalkan atlarını! 

Akın var 
güneşe akın! 
Güneşi zaptedeceğiz 
güneşin zaptı yakın! 

Düşmesin bizimle yola: 
evinde ağlayanların 
göz yaşlarını 
boynunda ağır bir 
zincir 
gibi taşıyanlar! 
Bıraksın peşimizi 
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar! 

işte: 
şu güneşten 
düşen 
ateşte 
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor! 

Sen de çıkar 
göğsünün kafesinden yüreğini; 
şu güneşten 
düşen 
ateşe fırlat; 
yüreğini yüreklerimizin yanına at! 

Akın var 
güneşe akın! 
Güneşi zaaptedeceğiz 
güneşin zaptı yakın! 

Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk! 
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız, 
toprak kokuyor bakır sakallarımız! 
Neş'emiz sıcak! 
kan kadar sıcak, 
delikanlıların rüyalarında yanan 
o «an» 
kadar sıcak! 
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak, 
ölülerimizin başlarına basarak 
yükseliyoruz 
güneşe doğru! 

Ölenler 
döğüşerek öldüler; 
güneşe gömüldüler. 
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya! 

Akın var 
güneşe akın! 
Güneşi zaaaptedeceğiz 
güneşin zaptı yakın! 

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor! 
Kalın tuğla bacalar 
kıvranarak 
ötüyor! 
Haykırdı en önde giden, 
emreden! 
Bu ses! 
Bu sesin kuvveti, 
bu kuvvet 
yaralı aç kurtların gözlerine perde 
vuran, 
onları oldukları yerde 
durduran 
kuvvet! 
Emret ki ölelim 
emret! 
Güneşi içiyoruz sesinde! 
Coşuyoruz, 
coşuyor!.. 
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde 
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor! 

Akın var 
güneşe akın! 
Güneşi zaaaaptedeceğiz 
güneşin zaptı yakın! 

Toprak bakır 
gök bakır. 
Haykır güneşi içenlerin türküsünü, 
Hay-kır 
Haykıralım!"
Nazım Hikmet
Karantinaya devam:

"Boynuma sarılma, gülüm,
benden sana geçer ölüm."

Nazım Hikmet
Karantina günlerinde şiir, ölümü anlatırken bile yaşam kokmalı:

"Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma!
Çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında."
Nazım Hikmet