bugün

bu adamı 21. yüzyıl yarattı. adamımızı, bu ülkenin "arkanı döndüğün anda çizerler" koşuşturması ve burnu havada insanlardan hiç göremediği sevgisizlik yarattı. uzun kuyruklarda hep önüne geçtiler. sınav kağıdı hocaları tarafından hep düşürüldü ve bu yüzden güzel not beklediği sınava bir daha girmek durumunda kaldı ve bu kez sıçış bir not aldı. "baba dışarı çıkıp yaşayayım mi?" sorusu babası tarafından hep, "durbakalımhelesende" şeklinde geri püskürtüldü. aç olduğunda tok olduğuna, aşık olduğunda takıntılı olduğuna, yazmak istediğinde her şeyi gözünde büyüttüğüne inandırmak istediler onu.

ve o karanlık bir odada şimdi. bütün gününü dört duvarın içinde geçiriyor. kapının açık olmasına tahammül edemiyor! evde yalnız olsa bile kapıyı hep kilitliyor. kapının açık olmasına tahammülü yok. perdeler gündüzleri dahil hep kapalı. masasının üzerindeki küçük lambadan başka bir ışığa ihtiyacı yok. yaşamak için de fazla bir şeye ihtiyacı yok: sessizliğe ihtiyacı var onun. ince duvarlardan ötürü yan daireden gelen konuşma seslerini duymamak için gece gündüz müzik dinliyor. müziksiz tek bir saniyeye bile tahammülü yok, sessizlik olunca düşünmeye başlıyor ve bu çok korkutucu oluyor. bazen beethoven'dan 9 nolu senfoniyi dinleyerek senfoninin koro bölümünde masturbasyon yaptığı bile oluyor ama bunu neden yapıyor kendisi de bilmiyor, içinde hiçbir sevgi ya da ümit yok. bazen üst kattan bir fülüt sesi gelince müziği daha da çok açıyor.

cep telefonun bataryası bittiğinde telefon günlerce kapalı kalıyor, aklına telefon gelmiyor, kimse aramaz onu. duvarlarına resimler asıyor bazen, bu resimlere kolaj şekli vererek bunlardan sadece kendisinin anlayabileceği özel mesajlar ve manalar çıkarıyor. odanın dışarısını bok götüyor evin içini, ama karanlık odadaki her şeyin bir yeri var: bazı kutuların içine geçmişten notlar, kağıtlar kartlar oyuncaklar yığmış, canı gibi değer veriyor onlara, fakat her şey geçmişte kalmış, o kutuların içine koyacak güzel bir şey yıllardır bulamıyor artık.

odanın içi sigara dumanından nefes darlığı çekiyor. karanlık odadaki adam sigarasız kaldığında panik geçiriyor. fantastik ve bilim kurgusal şeylerle oldukça yakından ilgileniyor, çünkü o hayali şeyler onu bu dünyadan alıp hak ettiğini düşündüğü gerçek yuvasına götürüyor ve kafka, albert camus, antonin artaud, murat gülsoy, hayalet gemi, küçük iskender gibi şeyler okuyarak kafasındaki rahatsızlığa ve fazla abarttığı birey olma sevdasına ve ışık görmek sıkıntısına iyi gelecek bir şey arıyor. hiçbir şey iyi gelmiyor ona. öyle bir durumda ki, günümüz müziğini bile dinleyemiyor, sürekli geçmişe, ot kokulu yumuşak sesli 70lere dönüp ordan seçiyor dinleyeceğini.

ama 70lerde yaşamış olmayı dileyemecek kadar da sıkışmış bir durumda. karanlık odadaki adam internet olmadan 5 dakika var olamayacak bir durumda artık. hiç umursamadığı bir ülkenin haberlerini nedense düzenle okuyor. evinden çıkmayı sevmediği için asla gidemeyeceği ülkelerin resimlerine bakıp iç geçiriyor. 4chan'in sitesine girdiğinde huzur buluyor! 4chandeki pislik içini rahatlatıyor, deviantarta girdiğinde insanların sürekli kedi patisi convers ayakkabı çeken gerizekalılar olduğunu söyleyip dışarıda bir hayatın olmadığına kendini ikna ederek rahatlıyor, "dışarıda benim gibisi yok" diyor, "yalnız kalmak en iyisi". sözlüğe yazıyor bazen, okyanusun ortasında batan bir gemi imdat diye bağırıyor sözlüğe yazdığı yazılarda. rahatlayamıyor, metallica'dan one çalarken darknesslı bölüm geldiğinde olasılıkla gözlerine gözyaşları hücum ediyor.

bu adamı kimse kurtaramaz. insanca yaşamayı reddetmiş birisi karanlık odadaki adam. geleneklerimize, adetlerimize sabah uyanınca günaydın demeye hiç inanmıyor. o kadar içine kapanık ki, sarhoş olamadıkça insanlarla konuşamıyor bile. kafkanın böceği bile ondan daha iyi bir durumdaydı ama o galiba kafkaya yabancılaşmayı bu kadar ayağı düşürdüğü için çok kızıyor olmalı.

karanlık odadaki adam hiç gelmeyecek bir mucizeyi bekliyor. çabuk sinirleniyor, "kapaaaat kapıyı!" diye bağırıyor odasının kapısını açanlara. odasında hiçbir saat yok, olanların da pilini sökmüş zamanın sesini duymaya tahammülü yok. aynada kendisiyle karşılaşmaktan özellikle kaçınıyor. sağ çekmecesinin içi boş sigara kutuları, sol çekmecesinin içi ise şeyler ile dolu.

karanlık odadaki adam bütün dünyadan yalıtılmış bir şekilde internetin başında zevke gelen, okuduğu kitaplardan aslında hiç olmamış gizemli anlamlar çıkaran, insanlar tarafından anlaşılacağı bir günün geleceğine inanırken hergün konuşmasını biraz daha unutan, dergilerden bulduğu sevgililerinin resimlerine ancak en aşağılık 3. sınıf bir porno sitesinin en mide bulandırıcı bölümündeki fantazilerini uygulayan bir adam. eğer gerçekten istemiş olsaydı, sınıfının en çalışkanı, arkadaşları arasında en çok sevileni, en harika sanatsal üretimi sergileyebileceği ve gerçekten yapmak isteseydi bir sevgili bulabileceğini düşünüyor. çok aldanıyor. onun içinde küf vardı, pas var.

o orada bir yerlerde. karanlığın içinde hoplayıp zıplarken biriktirdiği küçük anı kırıntılarını dev aynasında görüyor.

o orada bir yerlerde. onu belki de tanrı bile kurtaramaz artık. kendisi, kurtarılacak bir durumda görmüyor kendisini zaten.

gözlerinin önüne bir perde inmiş, karanlık odadaki adam bir bakıma bomboş bir sinema salonunda tek başına oturmuş harika bir film izlediğine yeminler ediyor.

belki de o odada gerçekten mutlu bir şekilde tek başına ölüp gidecek, "eğer dışarı çıkmış olsaydım herkesden iyi yaşardım ama canım istemedi ki.. değmezdi dışarı çıkmaya" sözleriyle..

(meraklısına not: hayır bu ben değilim. en azından bu kadar abartı manyak değilim, yuh)
güncel Önemli Başlıklar