bugün

tekillik, içinde bulunduğum evrene dair en çok merak ettiğim ikinci konu. bu cümle bile tekillik hakkında hemen bir problem yaratıyor. zira tekilliğin, içinde bulunduğum uzay-zamanda yer alıp almama ikileminin sonucu tam bir muamma. bir diğeri ise, "kütleçekim özünde nedir" sorusunun cevabı. bu ikisi için am uğruna mesafeler kateden bir abazan misali, cevabın evrenin ucunda yattığını söyledikleri takdirde oraya doğru büyük bir iştahla ve olabildiğince ışık hızında bir yolculuğa çıkabilirdim. zira o karanlık ve "sonsuz" yoğunluktaki nokta tüm bildiklerimi alt üst ediyor. o nokta bu uzay-zamandan ayrı bir gerçeklikte varlığını sürdürüyor. benim fizik kanunlarım oradaki ile veya oradakilerle örtüşmüyor. oradakileri anlayabilmek için yeni bir fizik yaratmak zorundayım. ben tekilliğe bir insan vücudunda sorguladıkça bir sonuca ulaşamayacağım gibi gözüküyor. ya beni donduracaklar veya bir makineye bağlayıp beynimi bilgisayara akataracaklar, ya da bundan bilmem kaç nesil sonraki "star child"lar bu işi bitirecek. neil degrasse tyson diyordu bunu; "öyle bir nesil gelecek ki, bizim şu an beynmizi yorup hakkında kağıtlara işlemler yaptığımız kuantum mekaniğini şıp diye sezgileriyle anlayacaklar. onlara bıraktığımız kalıntıları inceleyip bizim hakkımızda 'atalarımız ne kadar da ilkelmiş' diyecekler". kubrick'ten alıntı yapıp bu çocuklar için "star child" dememin de sebebi bu zaten. eminim böyle bir nesil gelecektir.

her şeye rağmen feynman'ın dediği gibi: "şüpheyle, belirsizlikle ve bilmemekle yaşayabilirim. bence bilmediğini kabul ederek yaşamak, yanlış olabilecek cevapları kabul etmekten çok daha ilginç".

bilememek ve belirsizlik gerçekten merakı daha çok tetikleyen ayrı bir haz. umarım her zaman yeni bir sorunla karşılaşırız ve bu hiç bitmez.
teleskop,mikroskop arıyorlar bakıyorlar sonra bi delik püüff. rabbim onlara hep karadelikleri gösteriyor - modern fizikte gözlemin eleştirisi / cübbeli ahmet hoca-