bugün

Hiç aklımda yoktu. yaşayamadıklarıma çok şey borçluyum. Kimseye borcum yok ama yalnız kendime, kendi hayalime, umutlarıma, başarısızlıklarıma, karşılıksızlıklarıma, hiç durulmayan tabiatıma, ahtapot gibi 7 koldan, gövdeden en derin batık ve parçalanmışlıklarıma, çocuksu 6 köşeli ve parlayan sönen inadıma yenik düşmüşlüklerime çok şey borçluyum...bir hikaye, yaşam belirtisi, siyah kan gibi trahomalarına çöken ayrılıklar yok. Yoktan var oldu ve gitti, yokken gitti milyonlarca kere, yokken döndü sayısız. Dönünce olmadığı gibi gidince de ölmedi, bir tesanüt silip atamadım yüreğimden. Serde dert oldu, hiç susmadı. Hep konuştu, beynimin dehlizlerini kemirdi. Bir ara küstük, hangi zamandı bilmiyorum sessizliğine aşık oldum yine. Bu kısır döngü mütarekesiz, barışsız, sessiz, cisimsiz düşmanca sürdü gitti gel zaman git zaman. Hiç eksilmedi, hep biteviye arttı. bir duygu yoğunluğu ki hem beni hem de onu yerle bir etti. Amma velakin Bize göre değildi bir şeyler arzulamak ve ona ulaşmak. Vaz geçmek için çok nedenim vardı ama bu bir vaz geçiş de değildi. Uykusuz sabahlardan, şafaklara yastığın ortasına usulca vurup yer açarak yorgun düşlerime bağlanır gibi daha da bağlandım ona. Yazarak yaşattım, içimde başkalaşan, dönüşen, devingen ifadeli capcanlı bir sevda. dışarda yıllarca beklediğin insanın başkasıyla mutluluğu ne ifade ederdi ki o vakitten sonra? ondan ve seçimlerinden müstesna yaşadın mı hayatı hiç? Yarısı ölüm, yarısı matem, sadece kan dolaşımı olan bir hayat. Satırlarda kaybolmaktı oysa yüce gönüllü, beklentisiz. anlıyorsun pek tabi, romanın taslağını yapmaktan başka çaren kalmadığını anlıyorsun çoktan delirmişken. Öyle bir mide bulantısıydı ki olmayan anılar, öyle firariydi ki incinmişliğim ve bilmem kaç yüz gündür yer altında yaşayışım. sürüyle konu, hikaye, taslak oluşturdum. Hiçbiri karşılıksız kalışımdaki tek bir geceye denk gelmedi. oturdum, ayağa kalktım kimi zaman, şubat soğuna teslim olmuş pencereye dayadım alnımı ürpertiyle neyse ya da ne değilse onu yazdım, yazmaya çaktım kibritleri. Karanlık, isli, örümcekli hislerime hiç dokunmadım. çok şey yazdım, çok geceler ve heceler kahrolarak, donarak, yanarak, kalakalarak. Artık kahrolmayı bir sisteme oturttum. yazarken sadece hüzünleniyorum, sigara ve alkol çabuk bitiyor. çoğalıyor cümleler. Çok hızlı ilerliyorum. çok doluyum, sayfalarca doluyum, saatlerce doluyum, gecelerce, gunlerce doluyum bazen durmadan yazıyorum, çarpıyorum kayalıklara içimdeki deniz fenerine kadar yükseliyor sular. oradan usulca düşüyor avuçlarıma sarpsarı bir kalem, çizgili defterin ortasından asabiyetle koparılmış bir kağıta yakın, olan olmayan ne varsa bırakıyorum satırlara.:" Vaktiyle papatyalardan görünmeyen, Bir kır evimiz var, içi biraz harab ama adam olacak. bu yine çok huysuz, illetli yanlarını oraya bile taşımayı başarmış. Bense kütüphanenin yerine konsantre oluyorum o mırıldanırken. Çatıyı onarmak var kafamın diğer yarısında. düşünüyorum usulca, sessiz ve dalgın. Düşünüyorum bir gözüm ocağın yaşmağında duran tahta kaşıkta O, çocuk olursa buradan okula nasıl gidecekmiş, dönecekmiş dertleriyle meşgul çoğu zaman..."
(bkz: kardeş kusura bakma ama gözlerim kanadı)

tanım: zor iştir.
yoktur ki karşılıksız aşkın romanı, vardır masalı.

hani anlatırlar; aşık veysel'e sormuşlar 'aşk nedir' diye.
o da demiş; seversin, kavuşamazsın aşk olur.
turgenyev olmaktır.
hazırda yazılmışı var (bkz: GENÇ WERTHER’iN ACILARI).
''sakince izliyorum da mutlu, çok mutlu. gözlerinde rengarenk çiçekler açıyor. sonbahara inat gülümsüyor. enerjisi yüksek. derli toplu. güzelleşmiş. cümleleri daha kısa. bakışları serin. adımları hızlı. üstü başı her zamanki gibi tertemiz. onatlı. özenli. yalnız ama yalnız saçları dağınık. uzun zamandır toplamamış, örmemiş. kimse de "bir toplasana bakalım nasıl olacak?" dememiş. sol omzunda bir boşluk, daha koyu, dağınık. atmasın. bağlamasın. kalsın öyle. "daha güzel oldun." cümlesini duymasın. sıradan kalsın. dikkat çekmesin. ben vakitsiz açıp fotoğraflarına fısıldıyorum. duymaz ama duymasın...''
güncel Önemli Başlıklar