bugün

murat menteş'in medyanın yokedici etkileri üzerinde yazdığı deneme kitabı.

ilk -düzyazı- kitabıdır, aynı zamanda.
(#782467)
Murat Menteş'in kelimelerle dans ettiği bir başka kitabı.

"iktidarın medya aracılığıyla manipülatif olanı latif göstermesi başlı başına bir manipülasyondur ve/fakat her zerresi sömürülen insanlığın direncini kırmak için kamçılamak yeterli[ve/ya da yeter sayıda kamçı] olsaydı, uğradığımız felaket,cehaletin ve gafletin verdiği ömür boyu garantiyle gizlenmezdi...."

Bu ve sair alıntıları yapmak mümkün.

Reklamlar,gazeteler,köşe yazarları ve en önemlisi toplumu eleştiren ama medyanın, onları takip etmemiz için bizi çaresiz bıraktığının anlatıldığı deneme.
şule yayınları tarafından basılmış olan ve kitapçılarda aranıpta bulunamayan kitap.*
deniz baykal ın, güngören patlamasından sonra yaptıgı, miting yapalım teklifi.
bir murat menteş girdabı. çok dalınca kaldıramıyorsun kitabı belli bir noktadan sonra. kısım kısım okumakta fayda var. kitaptan ufak bir alıntı;

batı medeniyeti aşka, bireyin tüketim alışkanlıklarını değiştiren bir kaza süsü vermiştir. aşkın, dünya malına karşı bir kayıtsızlığa dönüşmesini engellemek için [aşk 'yapımında' kullanılacak] bir yığın malzeme piyasaya sürülmüştür. hediyelik eşya satıcılarına uğramadan, romantik filmlerin gösterildiği sinemalara gitmeden, çiçekçilerin bitkisel dünyasına dalmadan, kafeteryalara takılmadan, diskoteklerde tepinmeden, aşk şarkılarının cd kayıtlarını kulağınıza küpe yapmadan, lüks restoranlarda yemek törenleri düzenlemeden... aşkınızı inşa/izhar/ispat etmeniz imkansızdır. bir de sevgililer gününde düşman çatlatmanız.
ikariam da ittifakımın ismi olur kendisi. benim de az bir bütçe ile bastığım askerin ve geminin adına da 'Mütavazı bir katkı' denir.
--spoiler--
cemiyet (toplum), rastlantılar ve zorunlulukların biraraya getirdiği insanlar arasında muhtelif uzlaşma vesilelerinin devreye girmesiyle varlığını/bütünlüğünü korur. cemiyet içinde hizaya gelmek, kişinin kaybolmasından başka bir işe yaramaz yani toplumsal kurallara riayet, tarih yazmak ya da tarihe geçmek için elverişsizdir çünkü zafere giden yolda uygunadım yürünmez.
--spoiler--
kitaptır, güzeldir.

--spoiler--
"tuzağa konulan peynir, onu yutmak isteyene en fahiş bedele malolur. bedava sirkenin baldan tatlı addedildiği bir ortamda balın tadı, beleşçilik yoluyla sınır dışı edilmiştir.
muhatabından karşılık umulmaksızın yapılan iyilik seküler bir topluluk için kuşkusuz zeka noksanlığı ve/ya da delilikle (anlamsızlıkla) at başı gider fakat bir öte dünya yatırımı olan iyilik, müslümanlar nazarında vazgeçilmez faydalarla yüklü bir iştir.

delirmeksizin ve maraza gebe olmayan bir iyilik yapabilmek, ahiret inancı taşıyanlara özgü bir ayrıcalıktır. müslümanlar'ın birbirlerine verdikleri varoluşsal kredi ve primleri, hiçbir banka müşterisine veremez. ipotek veya rehin yoluyla sağlanan aşağılık güvenceye ve lanet faize müslümanlar'ın ihtiyacı ise bir uskumrunun motosiklete olan ihtiyacı kadardır..

her günü, bir rehine krizi havasında yaşamamızı nasıl açıklayacağız o halde?"
--spoiler--
şu sözleri barındıran, okunası kitap.

“Bitli Cadalozu Kim Öpecek” adlı westernde, köftehor bir kovboy olan Mike can sıkıntısından ne yapacağını bilemediği için savunmasız köylülerin düşmanlarını nallıyordu. Filmin bir sahnesinde, bozkırdaki bir mağaranın eşiğindeki gölgede gitarını tangırdatan Mike’ın yanına [güneybatı yönünden] tozu dumana katarak koşup gelen kan ter içindeki bir köylü, soluk soluğa “Hey Mike, Tanrı’ya şükür seni buldum. Köyü haydutlar bastı ve hepimizi soyup soğana çevirdiler… Yardım et!” der ve yere yığılır. Mike toparlanıp atına doğru yürürken, küçük bir toz bulutunun kuzeydoğudan hızla yaklaşmakta olduğunu görür. Yaklaşan tozun içinden hırpani bir köylü çıkar, “Mike, Mike, Mike! Köyümüzün çevresindeki ormanda büyük bir yangın çıktı, yardımın gerek. Yoksa herşeyimiz kül olacak!” der demez bayılıp düşer. Bu sözleri duyan Mike, atının eyerini alelacele yerleştirirken doğudan, tanıdık bir cisim, coştukça coşan bir alkış gibi gelir: Dili dışarıda bir köylü; “Cockroach ve adamları kasabayı altüst ettiler; şerifi ve rahibi öldürdüler… Tek umudumuz sensin Mike!” diyerek nakavt olur. Hazırlıklarını tamamlamış olan Mike atından iner ve gitarını eline alıp, yatay pozisyondaki köylülere seslenir: “Tamam tamam, hepsim hallederiz ama önce size son bestemi çalayım.”
bir sinekle bir devlet adamı arasındaki benzerlik nedir sorusunun cevabı 19. yüzyıldan hazırdır. ikisini de gazeteyle öldürebilirsin.
güncel Önemli Başlıklar