bugün

selam arkadaşlar.
çok uzun ve bazıları için sıkıcı bir yazı olacak.
o yüzden önyargılı, şartlanmış, akp'li arkadaşlarımız yazıyı okumadan eksisini verip çıksın başlıktan.
ama şayet sabır gösterip okurlarsa da kafalarında bir ampul yanacağını şimdiden taahhüt ediyorum.
------------------------------------
------------------------------------
kanal istanbul...
bir şekilde 2011 yılından beri gündemimizde olan sözde çılgın proje.

şimdi yeni bir seçim döneminde, yeniden gündemde, yeniden tartışılıyor.
maliyeti ile tartışılıyor, vereceği zararlar ile tartışılıyor.
ama kanal istanbul projesi'ni ortaya atanlar bundan gelir elde edeceğimizi, para basacağımızı söylüyor.

bunların hepsini şimdi tek tek inceleyeceğiz.

öncelikle kanal istanbul nedir? nerede yapılacaktır?

kanal istanbul projesi, istanbul boğazına alternatif bir geçiş koridoru oluşturmak için istanbul'un batısında trakya yarımadasını ikiye bölerek açılacak yapay bir kanal.

kanal istanbul'un kuzey-güney istikametinde uzunluğu 45-48 km uzunluğunda olacak.
genişliği ise 145-155 metre olacak.

şimdi, iktidar diyor ki; "istanbul boğazından tanker geçişleri tehlikeli oluyor, bu yüzden kanal istanbul'u yapacağız ve istanbul'u bu tehlikeden kurtaracağız..."

öyle mi?
bakınız istanbul boğazı'nın en dar yerinde dahi genişliği (rumeli hisari-anadolu hisarı arası) 700 metredir.
şimdi en dar yeri 700 metreden geçerken tehlike arz eden tankerler, akp'nin yapacağı ve genişliği 150 metre olan kanal istanbul'dan daha rahat geçecek öyle mi?
diren matematik...

yine kanal istanbul'u yapmak isteyenler diyor ki; "bu tankerler ve gemi kazaları şehri tehlikeye atıyor, boğaz kenarında yaşayan halkı tehlikeye atıyor..."
peki eyvallah.
ama yine kanal istanbul'u yapmak isteyenler diyor ki; "kanal istanbul'un kıyısında yeni şehir, yaşam alanları yapacağız..."

bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur abicim?
istanbul boğazı kenarındaki vatandaş için tehlike arz eden geçişler, kanal istanbul'un kıyısında kuracağınız yeni şehirlerde oturan vatandaş için tehlike arz etmeyecek mi?
üstelik yukarıda da bahsettiğim üzre kanal istanbul sadece 150 metre genişliğinde, istanbul boğazı ise 700 metre genişliğinde.
hangisi daha tehlikeli olur?

geçelim...

kanal istanbul'u yapacak olanlar diyor ki; "istanbul boğazı'ndan geçen gemilerden para alamıyoruz, ama kanal istanbul'dan geçen gemilerden para alacağız, para basacağız, yılda 8 milyar dolar gelir elde edeceğiz..."

öyle mi?
inceleyelim.

bakınız bir kanal neden yapılır? amacı nedir? onu irdelemekle başlayalım.
bu tip kanallar, uzun yolları kısaltarak, zamandan ve yakıttan tasarruf sağlamak için yapılırlar.
örneğin panama kanalı, neden yapıldı?
pasifik'ten atlantik'e geçecek gemiler binlerce mil yol katedip güney amerika kıtasını dolanmasın diye yapıldı. büyük fayda...
süveyş kanalı aynı şekilde, hint okyanusu'ndan akdeniz'e, oradan da atlantik'e geçecek gemiler afrika'nın en güney ucunu dolanıp binlerce mil yol ve zaman kaybetmesin diye yapıldı.
yunanistan'da korint kanalı var.
pire limanı'na gidecek gemiler mora yarımadasını dolanmasın diye yapıldı, faydası büyük.
almanya'da kiel kanalı var.
hamburg limanı'na gidecek gemiler jutland yarımadasını dolaşmasın diye yapıldı...

bakın bu kanalların hepsinin yol ve zamandan büyük tasarruf sağladıkları aşikar.
peki kanal istanbul?
yol ve zamandan bir kazanım olacak mı?

istanbul boğazı'nın uzunluğu: 30 km.
kanal istanbul'un uzunluğu: 45 km.

cevap: hayır.

gelelim para mevzusuna.

biz şu an istanbul boğazı'ndan geçen gemilerden para alabiliyor muyuz?
evet.
2017 yılında transit gemi geçişleri sırasında verilen fener, tahlisiye ve kılavuzluk hizmetlerinden 2017 yılında 312 milyon 11 bin 630 lira gelir elde edilmiştir.
http://www.denizhaber.com...emi-gecti-haber-78776.htm

yani, kanal istanbul'u yapmak isteyenlerin söylediği "boğaz geçişlerinden para alamıyoruz" safsatası koca bir yalandır.

bu gelir az mı?
çok az.
dünyanın en önemli su yollarından elde edilen bu gelir gerçekten çok az ve bu elde edilen gelirin hemen hemen tamamı zaten boğazların güvenliği, işletmesi, fener bakımları vb giderler için harcanıyor, yani bu gelirin vatandaşa bir katkısı olmuyor.

peki kanal istanbul ile bu elde edilen gelirin artması, söylendiği gibi yıllık 8 milyar dolara çıkması mümkün mü?

şu konjunktürde mümkün değil.
neden?
çünkü türkiye'nin taraf olduğu montreux sözleşmesine istinaden transit gemilerin yukarıda bahsettiğimiz fener, tahlisiye ve kılavuzluk hizmetleri ücretini ödeyerek istanbul boğazından geçmeleri mümkün.
şimdi bu su yolunu kullananların böyle bir hakkı bulunurken, neden gidip daha uzun, daha dar ve üstelik daha pahalı bir geçişi tercih etsinler?

sen bu satırları okuyan arkadaşım.
sen bir geminin kaptanısın.
karadeniz'den akdeniz'e açılacaksın, önünde geçmek için iki seçenek var.
birinci seçenek daha kısa(30 km) daha geniş(700 mt) ve daha ucuz.
ikinci seçenek daha uzun(45 km) daha dar(150 mt) ve daha pahalı...
hangisini kullanırsın?

peki türkiye istanbul boğazını kapatıp, transit gemileri kanal istanbul'dan geçmeye mecbur bırakabilir mi?
böyle bir şansımız, imkanımız var mı?
bakın, yine montreux boğazlar sözleşmesine göre, istanbul ve çanakkale boğazları "türk karasuları" statüsündedir.
yani, bu antlaşma geçerli olduğu sürece, istanbul ve çanakkale boğazları'nın tapusu türklerdedir.

lakin rahatlıkla "dış güşler"(!) olarak tanımlayabileceğimiz bir kuruluş var.
uluslararası denizcilik örgütü.(ımo)
bu kuruluş dönem dönem bu boğazlar konusunu gündeme getirir ve "boğazların türk denetiminden alınıp uluslararası bir teşkilata bırakılması gerektiği" gerekçesi ile türkiye ile davalık olur.
örneğin bu uluslararası denizcilik örgütü en son 1996 yılında boğazlar konusunu gündeme getirmiş, ve boğazların uluslararası bir komisyona devri için lobicilik faaliyetlerinde bulunmuş.

yani sözün özü, bu iş hassas bir nokta arkadaşlar.
türkiye'nin boğazlar konusunda atacağı herhangi bir adım, montreux antlaşması ile boğazlar üzerinde elde ettiğimiz hakların uluslararası boyutlarda tartışmaya açılmasını gündeme getirebilir...

bunun da tarihte örneği var.
yine montreux sözleşmesine istinaden transit gemilerden aldığımız fener, tahlisiye ve kılavuzluk hizmetleri ücretlerinin "altın frank" üzerinden ödenmesi kayda alınmıştır.
doları biliyoruz, euro'yu biliyoruz, sterlin, dinar falan da biliyoruz.
bu altın frank ne ola ki?
bu altın frank o dönem kıymetli bir para olan frank'ın altın paritesini gösteren kurdur.

türkiye 1982 yılında (kenan evren darbe dönemi-cunta dönemi) bir karar alıyor.
bu karara göre tedavülden kalkmış olan altın frank yerine transit geçiş ücretini dolar üzerinden alacağını beyan ediyor.
ve bu karardan sonra transit geçiş ücretleri 10 misli artıyor.
aslında işin hakkı bu.
kazanmamız gereken para bu.
yani türkiye 1936 montreux sözleşmesine göre hakkı olan parayı istiyor.
aslında türkiye bu hakkı olan parayı 1936 yılından 1953 yılına kadar bu geçişlerden alıyor.(akp'lilerin beğenmediği tek parti cehape dönemi).
1953 yılında demokrat parti iktidarında altın frank kuru düşükten hesaplanıyor ve türkiye ciddi anlamda bir gelir kaybına uğruyor.
takip eden yıllarda da 1982'ye kadar bunu kimse sorgulamıyor.
ne çoban sülü, ne halkçı ecevit bu konuya fırsat bulamıyor.
ta ki 1982'ye kadar...

işte 1982'de türkiye resti çekiyor ve tedavülden kalkan altın frank yerine boğaz geçiş ücretlerinin dolar üzerinden alınacağını ilan edince uluslararası denizcilik örgütü dünyayı ayağa kaldırıyor.
başta abd, ingiltere ve yunanistan olmak üzre bütün dünya türkiye'nin aldığı bu karara itiraz ediyor.
hatta sovyetler birliği türkiye'yi resmen tehdit ediyor.
türkiye bu restlerin hepsine göğüs geriyor.
ta ki 1983 senesine kadar.

1983 senesinde iktidara gelen anap ve başbakan turgut özal ilk iş olarak ne yapıyorlar biliyor musunuz?
1982 senesinde bülend ulusu başbakanlığındaki darbe hükümetinin aldığı bu kararın kanun haline getirilmesini erteliyor bu uygulamayı yürürlüğe koymaktan vazgeçiyorlar.
aslında işin komiği ne peki onu biliyor musunuz?
bu kararı uygulamaya koymaktan vazgeçen kişi olan turgut özal, 1982 yılında bunu gündeme getirip tasarıyı hazırlayan kişi, yani başbakan'ın danışmanı, bu altın frank olayını hükümetin kulağına fısıldayan kişi...

offff. anlıyorsunuz değil mi?
basit anlatmaya çalışıyorum. şu yukarıdaki saçmalığı anlayabildiniz umarım...

bakın, "boğazlardan para kazanamıyoruz" diye ciyaklayan sevgili reisçiler, akp'li arkadaşlar.
boğazlardan para kazanamayışımızın sebeplerinden biri "düşük altın frank kuru ile geçiş ücreti" uygulayan adnan menderes ve demokrat parti.
ikinci sebep ise anap ve turgut özal.
yani sizin reisin ölüp bittiği adamlar yüzünden para kazanamıyoruz.
anlatabildim mi?

şimdi biz boğazlardan para kazanamıyoruz, az kazanıyoruz ya.
bu kurnazlar araştırmış bulmuş bu altın frank olayını 2011'de gündeme getirmiş.
enerji bakanı taner yıldız "altın frank'a geçeceğiz" diyor;
http://www.denizhaber.com...-basliyor-haber-32188.htm

dönemin başbakanı tayyip erdoğan "çılgın" kanal istanbul projesini açıklıyor;
http://www.milliyet.com.t...-projesi-siyaset-1382967/

akp'nin altın frank açıklaması: 7 ocak 2011.
akp'nin kanal istanbul açıklaması: 27 nisan 2011.

yani akp, boğazlardan geçiş gelirlerinin arttırılmasının pek mümkün olmadığını anlıyor ve 4 ay sonra apar topar çılgın proje açıklıyor.

sanırım para-gelir olayına da yeterince değindik.
bunu da geçelim.

bir başka husus da kanal istanbul'un güzergahı ve ekolojik denge sorunu.
önce kanal istanbul'un güzergah haritasına bir bakalım;
görsel

haritada görülen 1 numaralı bölge dünyanın en birinci çılgın projesi olan ve kıskanılan 3. havalimanı.
2 ve 3 numaralı bölgeler de yerleşim nüfusunun oldukça yoğun olduğu bölgeler.

şimdi, yazının başında değindiğimiz, boğaz geçişinde tehlike arz eden tanker geçişleri bu 3 bölge için tehlike arz etmeyecek mi?
mazallah, kanal istanbul'dan geçen dev bir tankerin kaza yapması, patlaması durumunda bu 3 bölge felakete açık değil mi?
misal bir tanker kazası olunca yükselen simsiyah dumanlar 3. havalimanı trafiğini tehlikeye atmayacak mı?
ya da çıkan duman ve zehirli gazlar 2 ve 3 numaralı bölgelerdeki halkın sağlığını tehdit etmeyecek mi?

hükümet diyor ki; "çılgın proje ekolojik dengeyi bozmaz..."
http://arsiv.dha.com.tr/c...engeyi-bozmaz_159547.html

bunu diyen kişi veysel eroğlu.
yani antik kent için "birkaç yüzyıl daha toprak altında kalsa ne olur?" diyen, "dünyanın en çevreci bakanı benim" diyen, "nasa da kim? biz onlardan iyiyiz" diyen, "heslerin bir zararı yok" deyip, sonra "biz hesler onusunda hata yaptık" diye itiraf eden bir bakan.

yani böyle bir bakan, ekolojik denge bozulmaz diyorsa, kesinlikle o ekolojik denge bozulur.
kaldı ki uzman raporları da kanal istanbul'un ekolojik dengeyi tahrip edeceği yönünde.
https://beyond.istanbul/k...4%B1kan-proje-8887faed83c

kısaca anlatmaya çalıştığım üzre,
(evet ancak bu kadar kısa oldu, uzamasın diye çevre konusuna giremedim bile detaylı olarak)
kanal istanbul'un bize maliyetten başka bir katkısı olmayacak sevgili arkadaşlar.
bize yük, bize masraftan başka bir katkısı olmayacak bu proje başlamadan derhal durdurulmalıdır.
bunun da en kolay yolu sanırım 24 haziran seçimleri...

iyi pazarlar...
Okudum anladım.
Yine bizim göte kısmet var.
Durumumuz vardı iki defa okudum.

Not: sağol.
inanmayacaksınız ama sonuna kadar okudum. Özetle şu: Avrupa Birliğine taahhüt ettiği için besmelesiz et almak zorunda kalan hükümet, çakma kanal yapıp gemileri buradan geçirteceğini iddia ediyor.

Yani osuruktan teyyare.
Özetle Gemi geçişi falan hikaye.
Rant arsa inşaat yandaş müteahhit şahane.
artık rafa kalkacak projedir...unutun!
bu tarz projeler ülkeyi batırır...örnek battık 15 yılda...
erken seçim yeni bir erken seçim getirir ...
zaten iflas halindeyiz...
sermaye kaçıyor artık ülkeden...
ve gelen dip dalga her şeyi siler süpürür...
bu halk fakirleştiğini anladığında babasını tanımaz ...
şu an fakirleşme sürecindeyiz ...
yunanistanın eski haliyle benzerlik gösteriyor...
bedavadan zenginleşme üretmeden sonra kriz...
yani ne ürettinde zenginleştin?
özalda da aynısı olmuştu...niye hiç akıllanmıyoruz anlamıyorum?...
olan hepimize oluyor...
iktidar olanlar herhalde genetik olarak sonsuza kadar iktidarda kalmak için
kendi zenginlerini yaratmaya ,kendilerine uygun insanlar yetiştirmeye vs
çalışırlar..tarihte oldu bunlar ama sonuç hep acı bitti ...
hayatın kaosu, dinamikliği buna izin vermez ...
bakın artık hayatın dinamikleri değişti.büyük saraylar yaparsan,dev gibi gökdelenler
büyük havalanları yaparsan,piramitler yaparsan büyük ulus değilsin...
microchip yaparsan,işlemci yaparsan,verimli çalışırsan,yazılımda elektronikte iyiysen
büyük ulus oluyorsun...
1- onu yapacak krediyi bulamayacaklar.

2- hiç bir gemiyi oradan geçmeye zorlayamazlar.

3- olsa olsa hazine ve geçiş garantili, yancı güzelleştirme

operasyonu.
vadan hayinleri sizii!!

devletün cebinden kuruş çıkmayacak bi kere o kanal için!
son derece seffaf ve adil bir ihale ile bir firmaya verilecek o iş. firma da elbette yabancıdan değil, bizim yerli ve milli bankalarımızdan alacağı kredi ile yabacaktır o kanalı. yani, firmanın da cebinden para çıkmayacak. herkes kazanacak!
farzedelim ki 50 sene geçiş garantili verildi o firmaya kanal, nolacak ki? 50 sene sonra büdün tünyanın gıskanacağı bir procemiz olacak! hem de devletlülerimizin cebinden kuruş para çıkmadan.

tabi vadansız hayinler annamaz.

edit: imlâ.
toprak koyuyorsun,su koyuyorsun,beton koyuyorsun,kanal istanbul oluyor.
buraya geldim geleli yazdığım şeyleri başlık sahibi kafa yorup derleyip toparlayıp emek verip yazmış sağ olsun. işin özeti : 16 yıllık iktidarları boyunca yaptıkları şeyi yapıyorlar. rant için yandaşlar kazansın kazanırlarken bize de kazandırsınlar diye vatandaşa hiçbir faydası olmayacak bir şey inşa edecekler. osmangazi köprüsü gibi 3.köprü gibi. millet diyor ki önceki iktidarlar hiçbir şey yapmıyordu bunlar çalıyor ama çalışıyor. lan zaten söylediğin şeyin içerisinde cevabı veriyorsun "çalıyorlar" 3 liralık işi 13 lira gösterip yapıyorlar. yani sana hizmet olsun diye yapmıyorlar rant kapısı aralansın diye yapıyorlar. hizmet hizmettir diyorsan 5-10 sene içerisinde ülke ekonomik olarak yunanistandan beter hale gelince hiç ağlayıp sızlamayacaksın.

zaten olur da rabbim ömür verir o günleri görürsek düşene bir tekme atmakta farz olacak. çünkü hak ediyorsunuz bunu kusura bakmayın. feto olayında bas bas bağırdık anlatmaya çalıştık dinlemediniz sonucu ortada. pkk - çözüm süreci olayında yapmayın etmeyin dedik "analar ağlasın mı istiyorsunuz" dediniz sonuçları ortada. yüzlerce ana ağladı. pyd pkk dan farklı değil yüz vermeyin dedik cumhuriyet bayramı günü sınırlardan geçirdiniz ışid ile savaşacaklar zannedip. suriye meselesinde mültecileri almayın dedik dinlemediniz 30 milyar dolar gitti üstüne suç oranı şimdiden yüzde 50 arttı. 10 sene içerisinde pkk dan beter olacaklar. ekonomi konusunda da illa ki muhalifler haklı çıkacak en büyük ceremeyi de gene iktidar destekçileri olan sizler çekeceksiniz göreceksiniz. böyle saçma sapan şeyleri desteklemeye devam edin siz.
Devletin bu tür proje yapmasındaki amaç ceplerine ekstra para ve halkın götünden kan almaktır. Bunun çok örnekleri var. 16 yıldır maliyeti 2 olan birşeyi 12'ye gösterip 10'unu cebine indirmeyi amaclarlar. Sonra vergiler ve diğer şeyler halktan çıkarılır. Sebep? Proje yaptık parasını topluyoruz. Bunun örneklerini belediyelerde çokça görürüz. Hiç anlam veremediğim kaldirimlarin her yıl yenilenmesi birer örnektir. Amaç halkı soymak, cebe indirmek, Sonra "Sizin için yaptık" derler. Kaldırım zaten sorunsuz, yenilemenin bana ne faydası var? Yazık ki hala kör halkımız bunu göremiyor.
bir vatana ihanet projesini bilal'e anlatır gibi anlatmaktır.

yandaşlar, "yahu koca boğazdan beleş geçmek dururken, gemiler neden üstüne para verip, uyduruk kanaldan geçsin?" diye sormuyorsunuz? neden sucukçu muhasebecisi bu kanalın getirisinin ne olacağını açıklamıyor? açıklamadığına göre neden destek veriyorsunuz? bilmediğiniz işlere bile destek verdiğinize göre size çomar, koyun ve göt kılı denince neden kızıyorsunuz?
reyizimiz isterse ülkeyi satsın ben yinnede ona atajammm. hıamına.
Tengir yazar dostum gayet guzel aciklamis. Bilal bile bunu anlardi.

Darisi anlamayanlarin basina.
eline emeğine sağlık tengir budun, harika bir yazı. her argüman mükemmel şekilde ele alınmış.

ancak bilal'in ancak dönem ödevi olur bu başlık. bunu üç dört ayda ancak sindirir. ondan da emin değilim gerçi.
kimi geri zekalı ve de cahil yobazın boğazlardan para kesmek mümkünken kesilmemiş gibi bir şeyler saçmalamasına vesile olan mevzudur.

ulan boğaz geçişlerinden osmanlı tarihi boyunca hiç para kesti mi de cumhuriyet yönetimi kesebilsin a cahil?

üstelik yeryüzündeki tek boğaz bizim boğaz mı? cebelitarık'tan para kesildiğini hiç duydun mu? ya da malakka boğazından?

doğal su yollarından yapılan ticari geçişler için abd'nin bile para kesemeyeceğini veya engelleme yapamayacağını bilmiyor musun a cahil?

ya 1982 uluslararası deniz hukuku sözleşmesinden haberin var mı?

hadi hepsini geçtim, savunduğun sikik projeyle ne bypass edilecekmiş bir etraflıca anlat da öğrenelim. kanal yapılınca "boğazdan değil, buradan geçin, üstüne de para verin" mi diyecekmişiz?

bak sen! sakın savaş sebebi olmasın o dediğin? mesela şu s-400 alma olayına yalvar yakar girdiğin ülkeyle? kan alırlar kamil kan...
Şimdi bölgenin imara açılmasına peşkeş çekilmesine rant sağlanmasına karşıyım. Akp nin yaptığı projenin Türkiye ye 1 faydası dokunuyorsa yandaşlarına 10 dokunur. Bunun için de akp nin yaptığı her türlü imar faaliyetine kökten karşıyım. Ceplerini dolduracaklarsa bırak yapmasınlar.

Ama şurada hatalı olduğunu düşünüyorum. Bu kanallar öyle suyu açıp geminin salınarak gideceği kanallar değil. Bu kanallar hidrolik sistemlerle donatılır. ve gemi kaptanın kontrolünde değil bu sistemin kontrolünde boğazı geçer. Bu yüzden güvenliklidir darlığı önemli değildir. Panama kanalı gibi. Böyle biliyorum.
"doğal su geçiti" ve "yapay su kanalı" arasındaki farkı bilmeyen cahil yobazların, nasır'dan, süveyş kanalından filan dem vurarak inkar etmeye çalıştıkları anlatımdır.

ulan ahmak, ortada doğal su geçiti yoktur, yapay kanal yaparsın, elbette geçenden parasını alırsın. fakat yeryüzünde tek bir doğal su geçiti yoktur ki geçişinden para alınsın ve hele hele geçişine engel konulup, gemiler yapay ve de paralı bir kanala yönlendirilsin...

bir araştır bakalım, abd mississipi nehrinde seyreden gemilerden geçiş parası alıyor mu? almıyorsa neden almıyor? cebelitarık'ı tutan ingiliz keriz mi?

işte cahil olmak böyle bir şey... bir bok bildiklerini sanırlar, dünyadan haberleri yoktur.
ben konuyu bilal'e anlatır gibi anlattığımdan eminim, buna inanıyordum.
ama bir arkadaş anlamamış sanırım.
bilal kadar bile anlayışı olmayan bu arkadaşımız bakın şöyle bir ithamda bulunmuş;

--spoiler--
başlık ilk entrysi boğazların nasıl peşkeş çekildiğini itiraf ederken siz neye dayanarak bu peşkeşi savunuyorsunuz.
--spoiler--

sevgili arkadaşım, kardeşim hem yazılanları okumamış, hem de 1936 montreux boğazlar sözleşmesi'nde boğazların peşkeş çekildiği yorumunu yapmış.

o sebepten bu konuyu biraz daha detaylandırmak lazım geliyor.

sevgili arkadaşlar istanbul ve çanakkale boğazlarını peşkeş çekenler cumhuriyeti kuran kadrolar değil, osmanlı'yı batıran kadrolardır.
mondros mütarekesini imzalayıp boğazların yönetimini işgal kuvvetlerine bırakanlardır.
yani vahdettin'dir, damat ferit'tir.

ne yazık ki lozan antlaşmasında da boğazlar'ın türk karasuları olduğu karara bağlanamamış, bunun yerine lozan antlaşmasında bir "boğazlar komisyonu" kurulması karara bağlanmıştır.
bu boğazlar komisyonu bir türk temsilcinin başkanlığında sözleşmeye taraf olan devletlerin temsilcilerinden oluşturulmuştur.

takdir edersiniz ki savaştan yeni çıkmış, yıkılmış bir devletin mirasçısı olan türkiye cumhuriyeti'nin ilk hedefi bağımsızlıktır, cumhuriyettir.
bu yüzden boğazlar konusundaki hakimiyet için dünyaya rest çekilmemiş, boğazlar komisyonu kurulması kabul edilmiştir.
1923'ten 1936'ya kadar boğazları kontrol eden bu komisyon, 1936 montreux boğazlar sözleşmesi ile kaldırılmış ve boğazların tamamen türk karasuyu olduğu tüm dünyaya kabul ettirilmiştir.

şimdi "peşkeş çektiler" diyen arkadaşa soruyorum.
montrux peşkeş midir yoksa bir kazanım mıdır?
montreux olmasaydı da boğazların kontrolü uluslararası bir komisyonda olsaydı daha mı iyi olurdu?
-------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------

bir diğer not yine aynı arkadaşın süveyş kanalı ile ilgili yazdıklarına.

süveyş kanalı mısır'a değil, süveyş kanal otoritesi adlı kuruluşa aittir.
kanalı yapanlar fransızlardır.
daha sonra mısır ingiltere mandası altına girdiğinde dahi kanalın yönetimi bu süveyş kanalı otoritesi'nde(fransız süveyş şirketi) kalmıştır.
yani mısır hükümeti sahibi olmadığı bu kanalı millileştiremez.

aynı şekilde panama kanalı da amerikalılara aittir.
hatta panama'daki "panama kanal bölgesi" özerk bir yönetimdir, panama devleti'nin bu bölgede hiçbir inisiyatifi bulunmamaktadır.
kanal istanbul kazisindan cikan topragi istanbul bogazina doldurtur reyiz, bogaz tamamen kapanmis olur, kanal istanbul da gerceklesmis olur.
ulke olarak da kendi actigimiz kanaldan okkali bir gecis parasi aliriz, kimse de vermem diyemez kendi elimizle actigimiz icin, bogaz da kapali oldugu icin mecbur kanal istanbuldan gecer tum gemiler.

yani reyiz bunlari hesaplamadan kanala baslayacak degil ya. oyumuz agg bartiyee. huloggg.