bugün

dünyanın en zor durumudur. sanki herkes üstünüze geliyor gibi olur.
yaşamakta olduğum hadise.
insanlar bu kadar kötüyken, en iyisidir.
ergenliktendir.

dedi annem aldırma. aldırma gel yanıma.*
en kötü yalnızlık şeklidir.
maddeci olmayan am arkadaslarinin zoru ile o kalabaligin arasinda bulunan cevresine gore birseyleri asmis olmaktir. bazen iyidir.
insan nedense bazen her şeye ve herkese uzak kalıyor, tam olarak bu olsa gerek.
öyle kalabalık ki yalnızlığımız ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz diyerek gider bu.
çağın hastalığıdır.
klişenin allahıdır.
lisedeyken çok yaşadığım bir olaydı. öbür bebeler hadi içmeye gidelim, bahçede sigara tütürelim ayağına yapmacık yapmacık bir birlerine aslında zerre ilgi çekici olmayan, zerre tuhaf olmayan, zerre komik olmayan olayları anlatıp ya gülerler ya da şaşırırlardı. bende hiç yapamazdım bunlar gibi aralarına katıldığımda sıraya kafamı koyup uyuz uyuz takılmayı özledim. onların yanındayken ders başlasa dediğimi bilirim. sonunda ne ben onları nede onlar beni takmaya başladı. sonra bir baktım. ders aralarında her kez bahçede kol kola erkek kız karma bir şekilde. ben sınıfta uyuyorum. bir kaç tane daha konuşulabilir çocuklarla muhabbet falan daha iyi olmuştu benim için. şu anda karşılaştığımızda kimlerle görüşüyorsun sorusuna hepsinin cevabı aynı 'hiç kimse ile görürsem selam veriyorum' hani birbirinize çok bağlıydınız gavatlar diyesim geliyor da neyse.
Tam 1,5 yıl oldu hala yalnızım. Geçen gece yürürken birden yolun ortasında durdum kulağımda da "Massive Attack - Angel" çalıyor. O sırada dışarıdan arkama doğru akan insanlardan sadece sevgili olanları ağır çekim esnasında ilerliyor. Ötekiler gayet hızlı şekilde ilerliyor ve kayboluyor. Sevgili olanları ağır çekimde izliyorum. izledikçe kalbimi biri böyle tutup avuçluyor sanki, acıyor. Sevgilisinin boynunu öpen kızlar, erkekler... El ele olup şarkılar söyleyen çiftler, sevgilisinin dudaklarına yapışmış tadını çıkartan sevgililer, artık yorulmuş evine dönen sevgililer, gülerek yürüyen sevgililer, dondurmalarını paylaşan sevgililer hepsi ama hepsi ağır çekimde ilerliyor. işte hani bilmiyorum izlediniz mi ve ağladınız mı ama Issız Adam'da gerizekalı bir kız vardı. Ada idi adı. işte Ada ne demişti kitapçıda; "Çılgın Kalabalıktan Uzak kitabı var mı acaba?" evet bunu demişti. işte o esnada bende öyleydim. Çılgın kalabalıktan uzak, yalnız. Kulağında o anki durumunu daha beter hale getirecek bir şarkı Massive Attack - Angel çalıyor.

Sonra diyorum ki bu gördüğüm sevgililerin %50'si aynı eve girecekler. Ve ardından yatağa süzülecekler ve orgazm çığlıkları atacaklar. Çocuk kızın dudağına yapışacak, kız da çocuğun boynunu tutacak elleriyle sonra ellerini yavaşça aşağıya indirecek kemerini çözecek ya da düğmesini açacak, pantolonunu indirecek. Sonra çocuğu yatağa atacak ve çocuk sırtüstü düşecek yatağa, sonra kız çocuğun boxerini indirecek ve bingo. Oral seks yapacak elbette. Evet lanet olsun ki o oral seks yaparken ben D&R'da evde okuyup salak salak güleceğim uykusuz dergisini ve yalnız bir şekilde tv karşısında uyumadan evvel izleyeceğim siktiriboktan bir dvd alıyordum. işte iki farklı dünya. Ve ne bileyim tuhaf şeyler. Bir tarafta orgazm çığlıkları bir tarafta ise dram filminde sevişme sahnesi görünce tahrik olan çılgın kalabalıktan uzak bir erkek. Artık bende o çılgın kalabalığın içinde olmak istiyorum. Böyle seviştikten sonra seksten aldığı hazzın yüzüne yansımasını seyredip saçını okşayacağım biri istiyorum. Sabah kalktığımda kahvaltısını uyumadan hazırlayacağım ve öpücükle kaldıracağım bir sevgili... Akşamları şehir manzarasını seyrederek lounge102 dinleyip, pahalı şarabımı yudumlayıp hayatımdaki diğer kadınların onun yanında bir hiç olduğunu söylemek istiyorum. evet, bunu gerçekten istiyorum.
eğer mutlu olabiliyorsan, yalnızlığı anlaşıldığı andır.
bir sosyal bilimci için iyiye işarettir, insanları gereğince gözlemleyebilir.
günümüz ergeninin çokça sahiplendiği ve yaşadığını iddia ettiği durum. kalabalıklar içinde yalnızlığın hakkını verin genşler. 4-5 ay boyunca tek kelime etmeden, biri size gülümsediğizde gözleriniz dolmadan gelmeyin buraya, sikerim. çok sinirlendim .
Uc kisiden ikisi bu durumdan muzdariptir.ikisinden biridi de usangactir.
aslında yalnızlık güzeldir. ama sınırını bilmek gerekiyor. yalnızlık bir iyileşme süreci olmalı insan için ama çağımızın insanında durum farklı. bu zamandaki yalnızlık eski yalnızlıklar gibi değil. insanlar gibi duygular da evrim geçirdi, değişti, yozlaştı, durdurulamaz bir hale geldi. şimdi yalnızsan hastasın, ve yalnızlığın bitmedikçe hastalığın ağırlaşıyor. kalabalıklar içinde yalnız hissetmekse bir zamanlar şairlerin ilham kaynağıyken şimdi çağın nevrotik kişiliklerini yaratıyor.

bir zamanlar iyileştirirdi, yaraları sarardı yalnızlık. şimdi yaraları deşiyor...
en kötüsü de ne biliyor musun aziz dostum kalabalıklar içinde yalnız kalmak... bunu bu şekilde salt dile getirmek, söyleyen kişiye egoist ve yahut tribe giren ergen yaftası yapıştırılması tehlikesi ile karşı karşıya kalmak işten bile olmaması kuvvetle ihtimal olsa da, bu platformda söylemeye hiç de çekinmiyorum.

evet yalnızım lan! ve yalnızlığımı beni anlayamayan, belki de beni anlamayan(!) bir yığın cesedin içerisinde yaşıyorum. onlar benim anlam veremediğim şeylerle eğlenebilip,mutlu olabiliyorken ya da tam tersine bir soruna sahip olup ve o sorun hakkında dertlenirken, benim bunlara kayıtsız kalmam sanırım beni bir boy daha da yalnızlık bataklığının dibine batırıyor. bataklığa batarken de bir kurtuluş eli, bir ışık ya da bir dostun kurtarıcı kanatlarını bulamamak sesimi soluğumu kesiyor, beni nefessiz bırakıyor ve sonuç olarak bohem bir hayatın içine tekmelenip atılıyorsunuz.

peki ben mi hatalıyım bu konuda.çok mu sert? çok mu anlayışsızım ya da insanlar çok mu mükemmel? çok mu mutlu?

yalnızlık çok mu çok oluyor?
milenyum edebiyatı.
Arkadaşlar nedir bu sizde ki ölü toprağı? insan her hali hazırda yalnızdır zaten,bazen az bazen çok.

Sanki kendinizi sürekli arkadaş,sevgili,ortam edinmek zorunda gibi hissediyorsunuz.
Kalabalıklar içinde yalnızsan kalabalıklara girme birader hem kafan daha rahat yalnız olursun.
Basit düşünün,basit yaşayın yoksa boğuluyor insan arkadaşlar öyle zorlama marjinalliklere gerek yok.

Biraz kendi başınıza eğlenmeyi,gülmeyi ,alay etmeyi bilin.

Tamam her insan istiyor sevmek,sevilmek,anlatmak ama lütfen bırakın bu ölü toprağını insan kendi başına kendini daha çok geliştiriyor.
aslında hep ve sadece olandır. insanların birazı yalnız olduğunun farkındadır çoğu kendini kandırmaya devam eder. bilenler bir süre yalnızlıklarını paylaşır, bilmeyenler biz olduk sanır. birlikteliktelerin her türlüsünde bu dünyada harcanır tek şey olan zaman doldurulur gerçek anlamda. geriye kalan her şey tüketilir zamana biçilen, somut ve soyut kandırmacalardan başka bir şey değildir.

en başta bize nasıl olmamız gerektiğinin dayatıldığına dair kültürlerin kendisinin pazarlandığı günümüzde satın aldığımızı düşündüğümüz her şey karşısında harcadığımız yegane şey zamandır. zaman çarkına sıkıştırılan her şeyin maalesef yine gerçek ederi belirlenmiş zamanın ta kendisidir. yani adeta insanı kullanma kılavuzu üslubunda yazılan insan ilişkilerine dair her biri ayrı bir antidepresanın semptomunu oluşturan, komplikasyon belirtileri baş gösteren aşklar veya miadı dolmuş ilişkilere dair yazıların yön verdiği muhteşem kalabalıklarımız bitmeye, eninde sonunda yalnız kalmaya mahkum kalacağımız harcanan patolojik zamanların ta kendisidir efendim.
Bu ruh halinde olmak gerçekten yaşayan için çok zor.
kendimi bildim bileli yaşadığım durum. yirmi yıllık kısacık hayatımda, bir tane bile insan olmadı çevremde, benimle aynı pencereden hayata bakan. kelimeler birikti yüreğimde, yoruldum. ruhum sıkıştı. ama alıştım, zor olsa da.
senin bağırmaktan sesin kısılmıştır, yanından geçen çıt sesi dahi duymuyordur.

havanda su dövmek gibi, öyle.
istanbul gibi yerde yaşadığım durum o kadar insan var gel bir çay içelim iki muhabbet edelim diyen arkadaşım yok geçte olsa anladım arkadaş sadece rehberdeki isim ve numaradan ibaretmiş. yalnızlık denize girmek gibi önce bir ürperme titreme geliyor girincede alışıp çıkası gelmiyor.
Yaşadığımız dünyada hergün kahrolarak hissettiğimiz durumdur. Onca kalabalıklar içinde tek arkadaşımız iç sesimizdir.