bugün

** insanın kalabalığın içinde, arkadaşlarının arasında kendini yalniz hissetme olasiliğinin 1** olması durumdur. etrafında çok fazla insan olan insan da yalnız olabilir, belki hiç arkadaşı olmayan insandan daha fazla.. *buna önerdiğimiz çözüm ise arkadaşlarınızı iyi seçmeniz ve az ama öz arkadaşa sahip olmayı tercih etmenizdir.
kendini cam bi fanus içinde hissetme durumudur.bütün sevdikleriniz orda durduğu halde yaklaşamıyorsunuzdur bile.özarkadaşla,dostla,aileyle alakası yoktur.içinize kaçmışsınızdır ve de tek çıkarabilen yine siz olursunuz.tabii çıkmak isterseniz.
* bazen kendini denize atıp karadan uzaklaşmaya sevkeden hal, durum.
yasanılanlar sadece bireye ait oldugundan, sevinirken, tam olarak sevinenin, uzulurken, tam olarak uzulenin insanın kendisi olmasından kaynaklanan durumdur, zaten insan basrolunu oynadıgı bir oyunu yasar, digerleri figurandır
sözlüğün büyümesinden sonra yaşanan durum..*
kisinin cevresi ne kadar genis olsa da, olaylarin birinci ve yegane tanigi olarak belirli bir sinirdan sonra yapayalniz kalmasi durumunu özetleyen cümlelerden birisi.
gününüz çok dolu geçmiştir aslında, bir sürü arkadaşınızla görüşmüşsünüzdür, yemişsinizdir, içmişsinizdir..
ama bazı anlarda bir şeyi farketmişsinizdir, şöyle bir durup bakmışsınızdır hâlinize..
sessizce bir köşede oturuyorsunuz, herkes delice eğleniyor, gülüyor, oynuyor..
ama siz köşenize çekilmiş, onları izliyorsunuz belki çaresizce, belki de bilinçsizce..
birden bir arkadaşınız yanınıza geliyor, sizin de katılmanızı istiyor eğlencenin göbeğine;
fakat siz onun bu masumane isteğini geri çeviriyorsunuz..
yalnızsınız çünkü, arkadaşlarınız ne kadar "biz varız" deseler de, siz aslında yalnızsınız..
kendi kendine yetebilmeyi öğrenmeniz gerektiğinizin farkına varıyorsunuz, daha güçlü olmanız gerektiğini hissediyorsunuz, birden bir enerji doluyor içinize, yerinizde duramıyorsunuz..
işte o anda onu görüyorsunuz, eski sevgilinizi.. yanında bir erkekle karşınızda geçiyor, sizi farketmiyor bile..
işte o zaman bütün dünyanız başınıza yıkılıyor ve çaresizce o şarkıyı mırıldanıyorsunuz içinizden, usulca..

(bkz: yanındaki var ya)
filmlerin klişe hissiyatıdır.
insanoglu hayatinin bir döneminden sonra özellikle yasama sevincini artik kaybettigi vakitler güncelliği yakalayamiyor. ne yaparsa yapsin ne kadar mücadele etsede artik yasanan caği yakalayamadigini idrak ediyor. ve böylelikle artik yavas yavas kabuguna cekilip vadesinin dolmasini bekliyor. ammavelakin yasadigi hayatin zorunluklarindan ve formalitelerinden ötürü topluma karismak zorunda kaliyor. ve bir baskiyor ki konustugu ve muhatap oldugu insanlar ayni ulkenin vatandalari oldugu halde ne yazik ki onlarin lisanlarindan ötürü anlayamiyor anlasilamiyor. toplumuzda anlasilamayan insanlara vurulan deli yahut terelli damgasini yiyor. bundan ötürü ilgili kisi kendi kendine vazgec gönül şarkisinda gecen ''vaz gec gönül sesini duyan yok'' mısrasinin icinde terennum etmekte oldugunu farkediyor. ve takibinde yenilmislik, ufunet ,yalnizligini bile kaybetme gibi durumlarla karsi karsiya kaliyor. bence kalabaliklar arasina yalniz kalma hissiyati budur.
kendini şarkılara vermek,kalabalık içinde şarkılarla yanlızlığını gidermek belkide.
klişe cümle.
genellikle bayram ziyaretlerinde yaş ortalaması 50 olan akrabaların yanında düşülen durum..
yalnızlığın en acıtan şeklidir.etrafından akarken insanlardan yapılma azgın bir nehir, sen eğersin başını.silinen mutluluklarını izlersin avuç içlerinden.
konu kalabalığın içinde yanlız kalmaksa bu gripin&deniz özbey düeti
şiddetle tavsiye edilir. can yakar ama kendini bulur insan bu parçada...

sen hiç yalnız kalmadın mı
kalabalığın içinde
derdine derman aramadın mı
şişelerin dibinde...
yalnızsındır kalabalıklar içinde kim daha iyi bilebilirki
bir ses vardır çözer herşeyi yasaktır duyamassın..( bazen ) bu şarkı en iyi anlatır. nevden dinlenilesi şarkıdır.
ne güzel demiş sayın aruoba:

yalnız, yaşarsın
yalnız yaşarsın.
hani olur ya bazen, kendini çok kalabalık hissedersin. her yanın seni sevenlerle doludur, sevgi şımarığı olursun.
fakat an gelir, her şey üst üste gelir, seni sevenlerin yüzleri birer birer bulanıklarşır, her şey anlamını yitirir, sevgi, güven. işte öyle bir şeydir.
herkesin birbirinin aynı olduğu, kendini olabildiğine normalleştirmeye çalışan şahsiyetler içerisinde bulunurken kendini farklı, anormal, onların deyimiyle entel hissetmek.
sevdiği insanlar, çok yakın arkadaşları da olsa bu durumda kişi tamamen tek başına ve yalnızdır.kendi dünyasında özgürlüğünü yaşamakta ve arayışını sürdürmektedir.
farklı duymak, farklı hissetmek budur.başkalarının farklı olanı anlamaması da bundandır.
(bkz: kalabaligin icinde yalniz kalmak/#2324302)*

gerçek yalnızlıktır... kendi benliğinizi bile bir yabancı gibi hissettirir...
insanların topluluk içinde birbirinin maneviyatına dokunmadan, sadece maddesel varlıklarıyla ilgilenmelerinden doğan yalnızlıktır. arkadaşlıkta, dostlukta, özel yaşamda kriteler şekle ve şekilcilikten doğan ihtiyaçlara yöneldikçe maneviyatta bulunan duygular saklı köşelerinden bir süre sonra çıkar ve tatminsizliklerini kişiye, gerçeği yüzüne vurarak belli ederler, yani özetle; "sen yalnızsın derler".

bunun bir diğer aşaması vardır; kalabalıklar arasında yalnız hissetmemek için, o kalabalık içinde maneviyatla da alakadar insanlar seçmek... işte bu bölüm, umut kırıklıklarına dönüşerek, bu yalnızlığın kesinlikle baki olduğunu öğretir.

-herkes maneviyattan bahsederken kimsenin gerçekten bununla ilgilenmediği,
-herkes aynı yalnızlıktan şikayet ederken sistemi değiştirmek adına kimsenin kımıldamadığı ve halinden memnun olduğu,
-pek çok insanın kalbinin yerine bir taş koyduğu,
-kaybetme korkusundan habersiz bir toplumda "değer" kavramının yitirildiği
-ekstradan birde bu zamanda "aptal" ilan edilmek
gibi pek çok şey öğrenilir umut kırıklığını kapsayan.

bir diğer aşaması yoktur zaten, tüm bunlar sırf acı çekmeye ve mutsuz olmaya sebep olduğundan, başından atmak için yola çıktığın yalnızlığına koşarak sarılırsın... ha ondan sonra kalabalıklar arasında neden yalnız kalmayı tercih ettiğini keşfeden uyanıklar çıkıp, maneviyatına dokunur gibi yapmaya ve sana zarar vermeye çalışacaktır, bunu da yemezsin o ayrı...
çoğu zaman bir tercihin sonbucudur, bazende gereklidir.
küçük bir çocuk gibi, sığınacak, saklanacak bir köşe ararsın. tek tek tüm yüzlere bakarsın, seni anlayacak dinleyecek bir çift göz ararsın -ki hiçbir zaman bulamazsın.
tunaların, cezmilerin korsanlarla beraber yuzbin sattıgını dusunursek, telaslanacak birsey yok; o kadar da yalnız degilsiniz..*
(bkz: ne kadar ıssızsınız)
her insanın zaman zaman hissettiği duygu. milyonlarca insanı barındıran koskoca bir şehirde nefes alacak kadar oksijen dahi bulamadığınız halde sizi saracak sarmalayacak bir kişi olmadığından duyacağınız tek başındalık hissiyatı. yalnızlık bizim kendi içimizde duyduğumuz o büyük boşluğu dolduramayışımızdandır.