bugün

tamamen ata erkil kalıpların uydurması olan gerekliliktir.
kadının kibar olması gerektiği ise artık okul kitaplarında bile yer almaya başlamış durumda.
narin, kırılgan, nazik ve kibar olmalı ki erkeğin kendini koruma "güdü"sünü tetiklesin; elini "erkek işi"ne bulaştırmasın vs vs.
kadınların tüylerini yolması gerekliliği, makyaj yapması gerekliliği, güzel olması gerekliliği, temizlik-bulaşık-yemek işlerini bilmesi gereklil...
ne kadar da çoklar.
kadını erkeğe estetik bir nesne olarak sunmak için olan makyaj, tüylerin alınması gibi durumlar kadını sadece bir vitrin görüntüsünden ibaret kılarak kadını ev ve çevresine hapsetmektedir. bu da doğurduğu, evlendiği iş gücünü (erkeği) bir sonraki güne en iyi şekilde hazırlaması için gereken koşulu sağlamaktadır ki yukarıda bahsettiğim ev işlerini bilmesi gerekliliği de bundan nasibini alır. kadının bu şekilde var olması gerektiğini söyleyen bu sisteme istediğini en iyi veren yine kadınlar yine kadınlar. çünkü kadınların kadınlara etkisi tartışmasız erkeklerden çok daha fazla. bir kadına süslenmesi gerektiğini, yemek yapmayı öğreten ilkin annesidir örneğin.

peki kadın gerçekten böyle mi olmalı? yani belli kalıpların dışına çıkamayan, düşünmekten aciz, sadece kendisine atfedilmiş işleri yapan bir yaratık mı?
hayır! şüphesiz ki hayır! bir kadını düşünmemeye, düşünmediğini bile düşünmemeye iten şey kendi ihtiyaçlarının başkaları tarafından karşılanıyor olması ki bu da erkeklerin sırtına toplum tarafından yüklenmiş bir sorumluluk anlamına geliyor. kadının bu durumu erkeği bir sonraki iş gününe en verimli halde hazırlamasına olanak sağlar. bunun sebebi kadının yeni iş gücü üretim makinesi oluşu yani doğurgan oluşudur. oysa hiçbir kadın bir erkeğin bakımına muhtaç değil ve hiçbir erkek bir kadına bakmak zorunda değil. zira kadın bir erkeğin yaptığı herhangi bir işi yapabilir. madende çalışabilir, yük taşıyabilir, duvar örebilir, badana yapabilir vs. bu konuda erkeklerin kas gücü yetkinliğinin daha fazla oluşu sebep olarak sunulacak olursa şayet, ilkel komünel toplumlarda kadın ve erkeğin güç bakımından eş değer işlerde çalıştığını söylemek mümkün.
kadının beden gelişimini erkekten geriye atan şey, fiziksel görünüşü değil; toplum tarafından ağır işten yalıtılışıdır. yani bir kadın bedeni -ki bu kadın bedeni doğum gibi bir acıya katlanır- geliştirildiği takdirde bir erkek bedenine denk hale gelebilir. bu da kadının erkek tarafından sahiplenilişini ve bakımının üstlenilişini ortadan kaldırmak için yeterli.

fakat her kadın bedensel anlamda erkeğe eşit olsa bile, erkekle aynı işi yapamayacak. işte bu tam olarak kadının nazik, kibar bir "nesne" oluşunun altındaki temel sebebi yani toplumsal rolü ortaya çıkaracaktır. elbette tüm bunların kökeninde ata erkil sistem ve yanında özel mülkiyetli tüm yönetim biçimleri yatmakta.

özetle, bir kadın kibar olmak zorunda değildir; sadece kadın olduğu için... utanmadan, çekinmeden bir erkeğin söylediği, söyleyebileceği her şeyi söyleyebilir yani.
"sıçıyorum" demek de dahil...
bir kadın süslenmek ve ev işi yapmak zorunda da değildir. haliyle bir erkeğin bakımına muhtaç da değildir.
gereksiz bir gerekliliktir. kadın dediğin kodumu oturtacak adamı. öyle çıtı pıtı olmayacak efendim. ele avuca gelcek, elinde tespihi olacak arkadaş. ama kadınlık görevlerini de yerin getirecek. kocasına çamaşır makinesi aldırmayacak ben yıkarım diyecek... erkek eve geldiğinde yemek hazır olacak... ne o öyle amuğa goim. erkek 21. yy'da evine gelecek ve yemek hazır değil. olmaz! onun yerine eve kedi alır beslerim daha iyi.
davranışlarıyla çelişkiye düşürmüyorsa mantıklıdır.
yüzyıllar içerisinde üstlendikleri rolün gerekliliğidir. kadın narindir, hassastır, kibardır. sincan kızlarını tenzih ederim.
yoktur böyle bir şey. kız yurduna gizli kamera koyun ve görün ebenizin amısınızı.
Kadın dediğin kibar olmalıdır.
Çocuğunu yetiştirecek olandır o.

Mesela bir eve bir öküz yeter de artar bile.