bugün

atakan gülgar 'a ait olan bir yazı.

kadınlar kendilerini mutlu eden erkekleri severler ama mutsuz eden erkekleri daha çok severler, çünkü kadınlar mutluluğa sahip olmaktan değil mutluluğun peşinden koşmaktan zevk alırlar.

bir kadın için yeryüzünde her şey biraz eksiktir. tam olan hiç bir şey bir kadın için asla cazip değildir. kadın yüreğini meşgul etmekten hoşlanır. yüreği meşgul olan bir kadın aklını daha rahat kullanır fakat çoğu zaman yüreğinin aklına hükmetmesine engel olamaz ve duygusal penceresini açık bırakır. açık kalan duygusal pencere bir kalp hırsızı için fırsattır.

kadınların beslenme kültürleri farklıdır. çünkü bütün kadınlar övgüyle beslenir. onları ekmeksiz susuz bırakabilirsiniz ama asla övgüsüz yaşayamazlar.

şu da bilinmelidir ki kadınlar asla unutmazlar. o kadar derin bir hafızaları vardır ki unutkan erkekler orada boğulurlar. örneğin yıllar önce erkeğinin kendisine yaptığı bir hatayı şahadet döşeğinde dahi hatırlarında tutarlar. bu yüzden erkekler kadınları şeytana benzetirler. çünkü şeytanlar insanların geçmişte yaptıkları hataları unutmazlar ve daima o zaafından yararlanırlar. eğer siz bir erkek olarak kadınınızın intikamıyla karşı karşıya kaldıysanız kurtuluşunuz imkânsızdır. kadınlar için en lezzetli meze soğuk intikamdır. kadınların sabırlı olduklarını buradan anlayabiliriz. bekler ve hedefe ulaşırlar.

aldatmak konusuna değinmek gerekirse kadınların en anlaşılmaz özellikleri burada ortaya çıkar. bir kadın çok zengin, çok yakışıklı ve sağlıklı biriyle evliyken bile eşini aldatabilir. çünkü kadın eşini aldatıyorsa o erkek ya her şeyi tam yapmıştır ya da hiçbir şey yapmamıştır. aradığı her şeyi eşinde bulabilen bir kadının başka birine yönelmesi doygunluğa ulaşıp farklılıklar arama çabası veya ilkleri yaşama arzusundandır. erkekler şunu bilsinler ki kadınlar eşlerine çok güvenen erkekleri çok daha rahat aldatırlar. erkeğinin kendine güvendiğini bilmek onlara aldatma yolunda cesaret verir.

kadınların içinde kimselerin bilmediği özel bir oda vardır. hiçbir erkek o odaya ulaşamaz. kadınlar en lüks ve kalabalık mekânlarda bile yalnız kalmak için o odaya sığınabilirler. fakat ne ilginçtir ki o odanın anahtarı başka bir erkeğin içindeki özel odada saklıdır. kendi odasına gitmek isteyen bir kadın karşısındaki erkeğin odasının kapısını zorlayacaktır. tıpkı evinizin kapısının gece zorlanması gibi zorlanan kapılar insana daima heyecan verir. kadınlar ise heyecanın kölesidir.

eğer sevilen bir erkek olmak istiyorsanız sakın kadınınıza kendinizi anlatmayın. kadınlar kullanma kılavuzlarından hoşlanmazlar. ummadıkları bir anda hayatlarına girin onu şaşırtın çünkü sizin onu anladığınız kadar değil onun sizi anlamadığı kadar özel olursunuz.

kadınlar için değişmez tek bir gerçek vardır sahiplenilmeye tutkuyla bağlıdırlar. bazen işkenceye dönüşse de kıskanılmak onlar için sevgi gösterisidir. kendisini menfaat için elde tutan ve bu uğurda göstermelik kıskançlık salyaları döken erkeğine ruhunu teslim etmekten çekinmezler. ayrıca kadınlar sahip olma duygularına da gem vuramazlar. dünyanın en çirkin erkeğini onun gözünde yakışıklı yapan ona sahip olamamaktır. eğer o çirkin erkeğin başka talibi varsa o taliple kendini yarış içerisinde hisseder. o erkeğe sahip olduktan sonra doygunluğa ulaşır ve o erkeği serbest bırakır. bunu bir mağazada ki kıyafete de benzetebiliriz. örneğin bir mağazada sadece bir tane kalmış elbiseye sahip olmak için diğer müşterilerle yarışa girer ve o elbiseyi satın alır ama belki o elbiseyi bir gün bile giymeyebilir. kadınların alışveriş tutkusu bu yarıştan gelmektedir. dolu olan gardıropları yüreklerine benzer. alırlar ama kullanmazlar.

kadınlara yapmak istemedikleri bir şeyi yaptıramazsınız. sadece yapıyor gibi görünmelerini sağlayabilirsiniz. bir kadının vücudunu kapatmanız demek onun size ait olduğu anlamına gelmez. çünkü kadınları sadece gözlerinden teslim alabilirsiniz. örneğin arabistan’dan gelen turist kafilesinde ki bir kadınla sokakta karşılaştığınızda size bakışları her şeyi anlatmaya yeter. erkekler kadınlarına vücutlarını örterek değil ancak gözlerinde yer edinerek hakim olabilirler. gözü sizden başka kimseyi görmediği zaman mutlu bir birliktelikten söz edilebilir ama gözünden düştüğünüz anda ise düşenin dostu olmaz.

kadınların daima değişmez bir kuralı vardır; güce taparlar. fakat hiçbir kadını para ile satın alamazsınız sadece yanınızda olması için kiralamış olursunuz. gücünüzü kaybettiğiniz anda kadınınızı da kaybetmeniz büyük olasılıktır. ne tuhaftır ki kadınlar taptıkları şeylere de inanmazlar. para ile saadetin olmayacağını söyleyen saadet isimli bir kadın gün gelir servet adında bir adamla evlenebilir.

bazen de öyle bir an gelir ki elmas isimli kız mazlum adında yoksul bir gençle aşk yaşayabilir. buradan çıkarılması gereken sonuç yukarıda da bahsettiğimiz gibi kadınlar mutlu olmaktan değil mutluluğun peşinde koşmaktan zevk alırlar. onlar için daima bir şey eksiktir.

erkeklerin en büyük yanılgısı güzelliktir. her koşulda ambalaja önem verirler. erkekler güzel kadınların kusurlarını görmezden gelebilecek kadarda iştahlıdırlar. güzel bir kadını kaybetmemek uğruna göze aldıkları fedakarlıklar aslında kendilerini kaybetmelerine neden olur. bir kadının güzel olması o kadının iyi olduğunu göstermez. zengin erkeklerin mutsuz evlilikleri burada ortaya çıkar çünkü kadınların satın alınamayacağını az önce söylemiştim. yani nedir? kadın satın alınmaz güzellik satın alınır. ruhuna sahip olamadığınız kadınınızın etine sahip oluyorsanız kasaptan et alan bir erkekten farksızsınız.

hatırlarsanız “kadınlar çiçek gibidir” diye bir söz vardır. ama çiçekler albenili göründükleri kadar güzel kokmayabilirler. güzellikler erkekleri aldatmasın. dünyanın en güzel kadını size özel olandır.

yani kısaca, özel olan kadın güzel olandan daha güzeldir!

güzel bir kadına sahip olmak istiyorsanız onu güldürün ama kendinize değil!

atakan gülgar

alıntı: http://www.facebook.com/atakangulgar
erkeklerin bu sorunun cevabını asla bulamamalarını istediklerini düşünüyorum.
--spoiler--
yine forum tadında sözlük programında sizlerle beraberiz.
--spoiler--

tanım : erkeklerin bilmediklerini.
--spoiler--
rastgele 100 kadına sorduk ne istiyorsun diye.
45'i araba dedi, o 45 kadına tekrar sorduk nasıl bir araba istersiniz diye
30'u beni taşısın yeter dedi ve sorularımızı çoğalttık; bu kadar mı?
24'ü sorun çıkarmasın dedi,
16'sı her yere gidebilsin dedi,
9'u sadece benim olsun dedi,
arada 1'i kendi başına da hareket edebilsin dedi, tuttum kolundan nikah dairesine götürdüm
--spoiler--