bugün

''kadına çiçek almanın basitleşme süreci'' olarakta söylenebilir, inanılan bir düşüncenin suya düşüp adi bir duruma dönüşmesi.

20'li yaşların ortasını aşmaz 30'a doğru adım adım yaklaşırken geride bıraktığın yıllara baktığında hiç bir kadına çiçek almadığını hatırlıyorsun ve bunun nasıl bir 'heyecan' vereceğini merak ediyorsun. sohbet ettiğin arkadaşlarından duyuyorsun ''geçen çiçek aldım, çalıştığı işyerine güzel bir çiçek yolladım aradı çok sevindiğini söyledi'' falan filan bilirsiniz bu muhabbetleri. düşünüyorsun ben neden almadım bu güne kadar ''alacağın bir dal gülün özel olmasını istiyorsun'' (yada ben yıllarca böyle düşündüm). gün geçti tüm yılları geride bırakırcasına bir gün içimden kopan bir heyecanla, gül alma isteği geldi. uzatmayalım..

çiçekçinin önünde durdum;

-usta bir tane gül istiyorum ama ilk defa alıyorum nasıl alınır hediye edilir bir anlat.
+tek gül alıcaksın güzelde bir paket yapayım git ver kuruyacaksa bile kutunun içinde kurusun.
-eyvallah usta güzel bir şey yap işte.

aldım çiçeği çıktık hedefime doğru kıpır kıpır heyecanlı bir şekilde ilerliyorum. kendi içimde ufak yollu bir kaç satır bile yazdım beklerken. bu satırları söyleyerek verdim gülü ama nasıl bir göz ışıltısı var bende anlatamam. ilk öpüşme vardır ya elini kolunu nereye koyacağını bilmezsin heyecandan, öyle bir şey (sonra öpüşlerin bile piçi olursun zamanla. süreç işte). içinde ilk defa bir kadına gül vermenin heyecanını yaşarsın. zaman geçer yollar ayrılır, o gül solup gitmiştir yada atmıştır bilemezsin.

düşünüyorsun ''çiçek lan işte kadını mutlu eder neden her zaman almayasın ki! bu zamana kadar vermedin de ne oldu fazlan ne, aldın verdinde ne oldu eksiğin ne?'' hani bir şarkısı vardır ''gözümden öpme ayrılık getirir derdin. öpmedim ayrılmadık mı?''. öyle bir gerçekmiş gül alıp vermek.

sonrasın da her tanıştığın kıza bir gül alıyorsun kırmızı ve kutu içinde oluyor. çalıştığı işyerine çiçek yolluyorsun, sokaktan geçerken çingen gacılardan alıyorsun. arabanın arka koltuğuna koyuyorsun ''senin için'' diyerek radyoda hafif slow müzik eşliğinde veriyorsun.

özür dilerim ama 5 liraya mutlu ediyorsun işte kadını. basitleşiyor, hissizleşiyor duygular. düşünüyorsun ''keşke o sevdiğim kıza da alsaydım neden almadım lan? oysa en çok o haketmişti''.

bu çirkeflik kokan ilişkileri düşünürken, sonra küçük iskender'in sözü geliyor aklına "Bana 'benden iyisini bulamazsın' diyen sevgilim: Ne gemiler yaktım ben, kıçı kırık bir sandalın lafı mı olur.."
ciceksepeti.com giriosun siparişi veriosun çiçek kadına gidiyor. hakikaten basitleştirilmiş bir süreç. ulan biraz reklam mı koktu bu entry... neyse en azından çiçek kokusu.
maalesef çiçeğin değerini düşüren kadınlar. her sevgiliden çiçek beklenmez, herkes birbirine çiçek vermemeli. ve kadınlar, kadınlarımız; sevdiklerimize çiçek almalıyız biz de.

gerçi "seni seviyorum"un nahoş bir tada sahip sakızdan farksız olması günümüzde, bunu imkansıza yaklaştırıyor.
güncel Önemli Başlıklar