bugün

kadın olarak doğmak, erkeklerin mülkiyetinde olan özel, çevrelenmiş bir yerde doğmak demektir. kadınların toplumsal kişilikleri, böylesine sınırlı, böylesine koşullandırılmış bir yerde yaşayabilme ustalıklarından dolayı gelişmiştir. ne var ki bu, kadının öz varlığının ikiye bölünmesi pahasına olmuştur. kadın hiç durmadan kendisini seyretmek zorundadır. hemen hemen her zaman kendi imgesiyle birlikte dolaşır. bir odada yürürken ya da babasının ölüsünün başucunda ağlarken bile ister istemez kendisini yürürken ya da ağlarken görür. çocukluğunun ilk yıllarından başlayarak hep kendi kendisini gözlemesi, bunun gerekli olduğu öğretilmiştir.
böylece kadın içindeki gözleyen ve gözlenen kişilikleri, kadın olarak onun kimliğini oluşturan ama birbirinden ayrı iki öğe olarak görmeye başlar.
kadın, olduğu ve yaptığı her şeyi gözlemek zorundadır. erkeklere nasıl göründüğü, onun yaşamında başarı sayılan şey açısından çok önemlidir. kendi varlığını algılayışı, kendisi olarak bir başkası tarafından beğenilme duygusuyla tamamlanır.
erkekler kadınlara karşı belli bir tutum edinmeden önce onları gözlerler. bu yüzden bir kadının bir erkeğe görünüşü, kendisine nasıl davranılacağını belirler. bu süreci bir ölçüde denetleyebilmek için kadın bunu kabul etmelidir. kadın benliğiyle başkalarından nasıl bir tutum beklediğini gösterir. böylece kadın, bir eşi daha bulunmayan bu kendi kendini etkileme süreci onun kişiliğini oluşturur. her kadının varlığı, kendi içinde 'nelere izin verilip nelere verilmeyeceğini' düzenler. eylemlerin her biri -amacı ya da dürtüsü ne olursa olsun- o kadının kendisine nasıl davranılmasını istediğini gösteren birer simgedir. bir kadın tutup bardağı yere atarsa bu o kadının kendi kızgınlığını nasıl ele aldığımı, bu yüzden başkalarından nasıl bir davranış beklediğini gösterir. erkek aynı şeyi yaparsa bu, yalnızca onun öfkesii dışavurmasıdır. kadın güzel bir fıkra anlatırsa bu, onun kendi içindeki fıkracıya nasıl davrandığını, elbette fıkracı bir kadın olarak başkalarından ne beklediğini gösteren bir örnektir. fıkra anşlatmak için fıkra anlatmak ancak erkeğin ypacağı iştir. *
bunu şöyle yalınlaştırabiliriz: erkekler davrandıkları gibi, kadınlarsa göründükleri gibidir. erkekler kadınları seyrederler. kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler. bu durum, yalnız erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkileri değil, kadınların kendileriyle ilişkilerini de belirler. kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenense kadındır. böylece kadın kendisini bir nesneye -özellikle görsel bir nesneye- seyirlik bir şeye dönüşmüş olur.

işte kadın olmak budur. *
hayata 1-0 önde başlamaktır.

250.
olağan. ama güzel kadınsan işte o zaman şans. oy