bugün

evet efendim...

kadınlar, türk kadını vs. olaylarına girmeden meramımı anlatmak durumundayım. çünkü moderasyonda işler karışık biraz.

hülasa, kadın ne kadar okursa, yani ne kadar fazla okula giderse, ne kadar fazla kitap okursa, aldatma oranıda o kadar artar efendim.
okuyan kadın erkeğine karşı gelmeye başlar, sürekli olmayan haklar üretmeye çalışır ve bir takım feminist kadınların oyununa gelebilir. feminist kadının açıklamasını yaparsak;
feminist kadın: çirkinliğinden evde kalmış olan, bunun sorumlusunu ise erkekler olarak gösteren içine kapanık, hayata küs, hayatı sırf çalışmaktan ibaret kalacağı için içerlenen kadındır.

neyse, kızlarımız üniversiteye gittiklerinde, akılları bazı profesörler, bazı hocalar ile yıkanabiliyor, bunun sonucu ise mutsuz bir evlilik, kadının kendini özgürleştirme çabası ile son bulabiliyor. kısaca kızlarımızı ne kadar okutursak, erkeklerini aldatma oranlarıda o oranda artar. tabi ki bu durum erkekler için geçerli değildir. çünkü erkekler belirli bir zekaya sahiptirler. hem kuran-ı kerim gibi mukaddes kitabımızda da yazıyor bu durum. kadının aklı erkeğin yarısı kadardır. eğer o yarım aklı boş bilgiler, boş özgürlük nameleri ile doldururlarsa kadının aklı hiç kalmaz. bu durumda önüne gelen her erkeğe kapılabilir. bu şekilde olaylara çok dikkat etmeliyiz.
(bkz: akp zihniyeti)
Kadının hayatı sorgulaması, kendini geliştirmek istemesi bazı erkeklerin aldatma sebebi olabiliyorsa o kadın baştan yanlış adamı seçmiştir.
konuyla ilgili olarak levent kırca'nın bir skecini izlemiştim yıllar önce. adamın biri eşini rutin dışına çıkmadan her gün öldresiye dövüyor. kadın bu arada 12-13 tane çocuk yapmış, bir apartmanda kapıcılık yapan eşine de yardım ediyor, morarmış gözleriyle yolunu bir şekilde buluyor. gel zaman git zaman o apartmanda oturan ve gayet düzgün bir hayatı olan ilerici, çağdaş, standartları yakalamış bir aileye misafirliğe gidiyorlar. kahveler ve gazete geliyor, ev sahibi adam gazetede aldatma üzerine bir yazı okuyor, bu arada hergün dayak yiyen kadın da içinden "ne medeni insan be, bak ne güzel gazatasını okuyor, bir de bizimkine bak" diyerek iç geçiriyor. gazete okuyan adam emarelerden yola çıkarak kafasında kuşkular yaratıyor eşine karşı. karısına gazeteden hareketle laf sokmaya başlıyor ve az önce o eve misafirliğe gelen aile bir kavganın ortasına düşüyor. sonuç: yine morarmış gözler, iki kırık kalp ve şüphe.
televizyonlardaki evlendirme programlarında, bilumum flash tv programlarında görülen tren yapan mahalleliler ile çürütebilinecek olan tez. hatta şu an çürütüldü sanki.
tam tersidir efenim. ataerkil sistemde ona bahşedilen evde oturma hakkıyla çeyizini örmek yerine allah'ın ona takdim ettiği aklı kullanıp sorma, sorgulama yolunu kullanır. kişi sorgulayarak, hem eleştiri hem de özeleştiri yaparak aslında aldatma/aldatılma oranını minimize etme yoluna gider. ee tabi sorgulayan kadın aldatmayı görüp sineye çekmediği için bu da ataerkil sistemde erkeklerin ekmeğine yağ sürmediği için bazı erkekler rahatsızlık duyarlar.*
alakası yoktur. lakin şöyle bir olay vardır bir kadın ne kadar okursa o kadar yüksek statüde bir erkekle evlenir. yani üniversite mezunu bir erkek eğitim seviyesi kendinden daha düşük bir kadınla evlenebilir ama,üniversite mezunu bir kadın evlenmez.(evlenenler vardır belki ama ben henüz tanık olmadım,varsa da %1-2 falandır)
bu genellemeyle birlikte, haydi kızlar okula. *
okumayanlar için de saf dersin, anlamıyor beni mal mı bu dersin. vay arkadaş ne memnuyetsizsiniz insanlarsınız.
kadinin ne zaman insan oldugunu anlarsiniz o zaman kadinida anliyabillirsiniz. ahlak kuralari dediginiz ilkel arap adetleri sizi komik duruma sokuyor.
kadınların gözünün açılmasından korkan erkek söylemidir.
(bkz: bsg çay koy hep beraber içelim)
aldatmak varsa zaten kişinin aklında, bakmaz eğitime filan aldatır. ha aldatırsa da bırak onu o zaman kadının kocası, sevgilisi düşünsün. ayrıca yazmayın böyle şeyler. sonra biz okuyan kişilerin kısmetini kapatıyorsunuz. *
bu başlığa göre hemen bi doğru orantı kuracak olursak, bu durumda erkeklerinde aldatma oranı azalır ve gayet dengeli hoş bi tablo ortaya çıkar.
cahil erkek algısı.
(bkz: erkeklerin korkuları)
(bkz: hastalıklı bireyler)
(bkz: aşkı memnu)
(bkz: hastalıklı toplumlar)
(bkz: hastalıklı ilişkiler)
cem yılmaz'ın bir hikayesini aklıma getirmiştir.

gündüz kuşağındaki kadın programlarından bahsedip, oradaki çarpık ilişkilere değinmişti. işte eltim kocamı çaldı, ben-eltim-eniştem üçlü yaptık falan gibi konular işte. hani biz sanatçılar enteller garip yaşıyorduk dediydi. bütün mahalle tren yapıyorla da kopardıydı.
(bkz: genel bilgisi olmayanın genelleme yapması)
(bkz: böyle bir manyağım işte)
Eğer okudukları kitap (bkz: yatmadan önce 100 fırça darbesi) ise tamam. ama asıl önemli olan benim böle sırf entry girmek için yazılmış salakca şeylere vakit kaybedip yorum yapmak utanıyorum.
(bkz: melissa p nin profesör olma ihtimali)
(bkz: götünden anlamanın dayanılmaz hafifliği)

bu düşünceye haiz insanın anası zır cahil olduğundan kelli kendisinin de pek bir eğitime haiz olmadığı varsayımını öne sürebiliriz. eh nihayetinde kimse anasının babasını boynuzladığını çıkıp uluorta dile getiremeyeceğine göre, ya orospu çocuğudur, ya cahil.*
ne diyeyim, böyle bir düşünce var ise eğer, ben bu yönde bakarım olaya.*
sadece hiçbir şeyden haberi olmayan bir kadına hitap etme yetisine sahip vasat adamın yakarışı.
şişli'de, nişantaşı'nda değil, varoşların yoğun olduğu bir ilçede psikologsanız eğer bu görüşün tam tersinin geçerli olduğu düşüncesine kapılabilirsiniz. o yüzden oturduğunuz yerden sallamayın. böyle böyledir öyleyse şöyle olur diye atmaya gelmiyor bu işler. alt kültürde çok daha yaygın aldatmalar ve şaşırtıcı bir biçimde de pazara gidilip elma alımış rahatlığı ile de itiraf ediliyor.
kadının okumasıyla, vizyonunu genişletmesiyle alakalı değil; ruhuyla, potansiyeliyle alakalıdır bu durum.

kadın ya da erkek, insan okudukça kendisini tanır, durup uzaktan kendisine bakabilme yeteneği gelişir, aydınlık bir kafa elbet de kendisine saygı duyar. aldatmanın bir acizlik olduğunu bilir. aldatmaz. gider söyler adam gibi 'sevmiyorum seni' diye. sonra ne yapacaksa yapar. ama yakıştıramaz kendine aldatmayı.

bu olsa olsa 'kadın okumasın, ne anlatırsam inansın, başka dünyaları tanırsa benim ne kadar avam olduğumu anlar; bırakır gider beni' zihniyetiyle söylenmiş bir cümledir. bu cümleye 'en iyi niyetli yaklaşım' budur.
(bkz: baba beni okula gönderme)*
güncel Önemli Başlıklar