bugün

şaşırtıcı durum.

ne iş yapıyorsunuz la? bedava maaş yemek için mi açılmış acaba orası?
2001’de ufak bir tecrübemiz oldu zat-ı şahaneleriyle müsaade buyurun efenim anlatayım, feyz alınız!

O zamanlar hatırlarsınız angus filan acayip popüler, her akşam haberlerde angus’la yatıyor, angusla kalkıyoruz Türk halkı olarak, hayvanında maşallahı var hani, bildiğin öküz gibi, az buçuk mandayı da andırıyor öyle dehşet bir mahluk. Biz de hesapta angus alıp ihya olacağız.

Neyse efenim sözün kısası makbul, hemen en temiz şalvarımı, körüklü çizmelerimi, mor yeleğimi ve sonradan homoseksüel eğilimleri olduğu için kuzenimden boşanan Kürşat eniştemin batı Almanya’dan getirdiği fötr şapkamı giyip Kadıköy ilçe tarımın yolunu tuttum.

En mütebessim ifademi takınarak selamınaleyküm deyip içeri girdim. Erzincanlı olduğunu sonradan öğrendiğim bir çaycı devlet dairelerindeki memurlara has soğuk bir ifadeyle merhaba diyerek karşılık verdi efenim. işte o an durumun ciddiyetini kavramış bulundum. Birkaç sorup soruşturduktan sonra her halinden ANAP’ın son kırıntılarından olduğu anlaşılan bir memur beni karşıladı. işte o an işlerimin rast gitmeyeceğini anlar gibi oldum çünkü biz dededen demokrat partiliydik.

ANAPlı memur ne desem Nuh diyor peygamber demiyor ille de cıks diyordu, tesisten bahsediyor, ödenekten dem vuruyor, dudaklarından tükrükler saçarak ille de puroje diyordu. Dersimi çalışıp gelmiştim, firuzköydeki müstakil damımızın yanına pirketten ağıl yaptığımızı, torosumuzun olduğunu, otu esenyurttan getireceğimizi filan söyleyip ne kadar istekli olduğumu anlatınca durum ciddileşti. Derhal müdire hanımın makamına çıktık, müdire hanım kısa etekli, naylon çoraplı, omuzları vatkalı köynek giyen, sanki 10 gün önce ölmüş de fekk-i kabir yapıp mezardan çıkartılmış kadar bembeyaz tenli ve gözlüklü bir kadındı. içimden ulan bunun görünen yerleri bu kadar akça pakçaysa acaba görünmeyen yerleri kim bilir nasıldır diye düşündüm.

Müdire hanım hayhay pek tabi dedi, yalnız birtakım masraflar vardı, nakliyesi, ardiyesi, hammaliyesi, konşimentosu ve sair diğer rüsum ve harçları da ekledikten sonra tuşları sararmış casio’yu bana bir dönderdi ki; ekranda yazan rakamı görünce başım dolandı, gözlerim karardı, sendeledim, deminki Erzincanlı çocuk bi bardak ayran getirdi de az biraz kendime gelir gibi oldum.

Hasılı kelam biz orda yazan rakamı götümüzü satsak tedarik edemezdik, parmaklarımın arasında sinirden ezdiğim föter şapkanın kalıbını düzelttim ardıma bakmadan çıktım daireden, koridorda rahmetli atatürk’ün Köylü milletin efendisidir sözü yazıyordu.
20 yildir ne yasadinda bugun basindan gecen sacma sapan bir olayi anlatmaya ancak sira geldi diye sorarlar adama.