bugün

kuran'da geçen inanılmaz yükümlerden birisi, evlilik yükümlülüklerini yerine getirmeyen kadını erkeği dövmeliymiş nisa suresine göre... ama din eşitlikçi, iyilikçi ve güzelleştirici tabi ki, vardır muhakkak bunun da bir başka yorumu, çıkar açıklar insanlarımız... *
ilgili ayet:

nisa suresi 34 - Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. iyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür.

ayetin nüzul(indirilme) sebebi:

Âyet. ensarilerden Saad bin Rebi (ra) ile karısı Habibe binti Zeyd (r.anha) hakkında nazil olmuştur.

Saad (ra), sahabilerin ileri gelenlerinden biriydi. Karısı Habibe (r.an-hüma) ona serkeşlik yapardı. Birgün Saad (ra) karısına bir tokat vurdu. Bunu duyan Habibe (r.anhüma)'nin babası Zeyd, kızını alarak Resulullah (sav)'a geldi. "Ben kızımı onunla evlendirdim. O ise kızımı tokatlıyor." de­di. Resulullah (sav) da "Kızın da kocasına kısas olarak bir tokat vursun." buyurdu. Habibe (r.anhüma) babasıyla birlikte giderken Resulullah (sav) onlara, "Gitmeyiniz. Çünkü Cebrail (a.s) "Erkekler kadınlar üzerine hakim­dirler..." âyetini getirdi." Sözlerine devamla. "Biz bir iş (kısas) yapmak istedik. Allah (cc) da âyetiyle hükmünü bize bildirdi. Şüphesiz Allah (cc)´ın irade ettiği daha hayırlıdır. Artık siz kısas yapmayınız." buyurdu.
Âyetlerin Tefsirindeki incelikler

Birinci incelik: Allah (cc). erkeklerin kadınlar üzerindeki hakimiyetini iki hikmetle beyan etmiştir. Birisi, Allah (cc) tarafından bağışlanmış (veh-bi), diğeri kendileri tarafından kazanılmış (kesbi)dir. Allah (cc) bu hususu beyan ederken de çoğul ifade eden «Kavvâmün» kelimesini tabir etmiştir. Bu kelimenin asıl manası, «Cokca hakimdirteradir. Bu kelimenin kullanıl­ması, erkeklere verilen riyaset ve hakimiyetin tam olduğuna işaret etmek­tedir. Çünkü erkekler, tıpkı devlet adamları gibi hanımlarına islâmi çerçe­vede emretme, yasaklama, idare etme, terbiye etme, geçimlerini deruhte etme, namus ve iffetlerini koruma hakkına sahiptirler. işte mevzumuî âye­tin devam ifade eden bir cümle ile başlamasındaki hikmet budur. Yani ev­lilik hayatı sürdüğü müddetçe erkekler yukarıda sayılan vasıflara sahip­tirler.

ikinci incelik: Zemahşerî şöyle demektedir: «Alimler erkekleri ka­dınlardan birçok bakımdan üstün saymışlardır. Bunlardan birisi, erkeklerin kadınlara göre daha akıllı, iradeli, azimli ve kuvvetli olmasıdır. Şüp­hesiz bütün peygamberler, kadınlardan değil, erkeklerden gelmiştir. imamet hakkı da yalnız erkeklere mahsustur. Cihat, ezan ve hutbe okuma, şer´î hadlerde şahîdlik yapma, kısas alma hakkı, mirasta fazla pay alma, nikahta velayet hakkı ve çocukların annelerine değil babalarına nisbet edilmesi de erkeklerin üstünlüğünü göstermektedir.» [71]

Üçüncü incelik: Allah (cc). erkeklerin üstünlüğünü, daha kısa ve açık olduğu halde. «O sebeble ki erkekleri kadınlardan üstün kılmıştır.» gibi bir ifade yerine «O sebeble ki Allah onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadınlardan) üstün kılmıştır.» ifadesiyle beyan etmiştir. Bunda büyük bir hikmet vardır. Kadın erkeğe, erkek de kadına göre bir erkeğin uzuvları gibidir. Mesela; bir insan heykeli tasavvur edelim. Erkek, bu heykelin başı ise. kadın da heykelin gövdesi gibidir. Bir uzvun diğer bir uzva karşı böbürlenmesi uygun değildir. Zira hayatta her uzvun kendine göre bir vazi­fesi vardır. Kulak hiçbir zaman gözün vazifesini yapamadığı gibi, göz de kulağın vazifesini yapamaz. Kalbin mideden üstün olması, başın ellerden şerefli olması da bir insan için ayıp değildir. Çünkü hayatın ni­zamı içinde her uzuv kendi vazifesini yapar ve beden böylece bir bütünlük arzeder. Öyleyse bir vücudun uzuvlarına benzeyen cemiyet fertlerinin bazılarının diğerlerinde üstün olması hiçbir zaman bir ayıp, bir kusur değlldir. işte âyetteki, «Kimini kiminden üstün kılmıştır» ifadesinden genel olarak erkeklerin kadınlardan üstün olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu genel bir bakıştır. Eğer fert olarak düşünülürse bazı kadınların din ve ilim yö­nüyle kocalarından daha üstün olması mümkündür. Ama bu genelde böy­le düşünülemez. Bu yazdıklarımızdan da anlaşılıyor ki âyet hem veciz hem de mucizelidir.

Dördüncü incelik: Allah (cc), karı-koca arasındaki geçimsizliği ber­taraf etmenin yollarını beyan ederken, onların aralarını bulmaya gönde­rilecek hakemlerin asıl vazifelerini, aralarını bulma hususunda uzlaştır­mayı îfade eden «Islahı kelimesi ile ifade etmiştir. Bunun zıddı olan ve ayrılığı ifade eden «tefrik» kelimesini kullanmamıştır. Âyetin bu ifadesinde çok derin bir incelik vardır. Ki bu, karj-kocanın durumunu araştıracak ha­kemlerin güçleri yettiğince onları uzlaştırmaya çalışmalarına işaret etme^ sidir. Zira ayırmak, aileyi yıkmaktır. Eğer o ailenin çocukları da varsa bunların nasıl gerçekten yıkılacağı herkesçe bilinen birşeydir. Onları uz­laştırmak ise anlaşmalarına, birbirlerini sevmelerine vesile olur. Zaten is-lâmın hedefi de kalbleri sevgi ve muvafakat üzere toplamaktır.

Beşinci incelik: Zernahşerî: «Karı-koca arasmı bulmaya giden ha­kemlerin onların ailesinden olması niçin istenmiştir? Zira akrabaları on­ların ic hallerini daha iyi bilirler ve onların aralarının düzelmesini de baş­kalarından daha çok isterler. Karı ve koca, yakınları oldukları için hakem­lere içlerindeki sevgi veya nefreti, birleşme veya ayrılma konusundaki dü­şüncelerini daha iyi açıklayabilirler. Hatta yabancılara açıklanmayacak bir­çok şeyi yakınları olan hakemlere çekinmeden, rahatlıkla açıklayabilirler. işte bizim naçiz görüşümüzle izahına çalıştığımız hususlardan dolayı Al­lah, karı-koca arasını düzeltmek için gönderilecek hakemlerin onların ya­kınlarından seçilmelerini tavsiye şeklinde emretmiştir.» [72] der.

Altıncı incelik: Sabi: «Kadı Şüreyh Arapların Beni Temim kabilesinden bir kadınla nikah aktj yaparak evlendi. Nikahtan hemen sonra pişman olarak nerdeyse ona boşama haberini gönderecekti. Bir miktar düşündük­ten sonra, «Acele etmeyeyim. Kadın geldikten sonra düşünürüm.» der. Kadın geldikten kısa bir zaman sonra, durumu sezinleyen kadın kocasına,. «Ben Öyle bir eve geldim ki ne zaman ayrılıp gideceğimi bilemiyorum. Senin hoşlanmadığını şeyler nelerdir? Kayınpeder ziyaretinden hoşlanır mısınız?» dedi. Şüreyh. «Ben yaşlı bir ihtiyarım. Fakat arkadaşlığı da se­verim. Şu var ki, kayınpederi de usandırmak istemem.» cevabını verdi. Bir zaman sonra Şüreyh. «Karıma geçimimiz ve diğer şeyler hakkında ne söylediysem dediklerimi aynen yaptı, yerine getirdi.» diye düşündü kendi ken­dine. Şüreyh, sonrasını şöyle anlatır: «Böylece beraberliğimiz bir sene ka­dar sürdü. Bir seneden sonra bir gün eve geldiğimde yatak´odamızda bir insan gördüm. Kendi kendime «inna lillah» dedim. Karım Zeynep bana, «O benim annem Ümmü Ümmiye´dlr» dedi. Ben kayınvalideye selam ver­dim. O bana, «Kızımın herhangi birşeyinden şüphe ediyorsanız onu ter­biye edebilirsiniz.» dedi. Karım Zeynep´le uzun süre arkadaşlık ettim. Fa­kat o benden Önce öldü. Ben arzu ederdim ki, kolan ömrümün yarısını ona vereyim veya ikimiz bir günde ölelim.» Kadı Şüreyh sözlerine şu şiirle de­vam eder: «Çok erkek biliyorum ki karılarını döverler/Ben Zeynep´e vur-dumso elim kurusun.» [73] demektedir. [74]

http://www.haznevi.net/ic....aspx?KID=5774&BID=68
playboy dergisindeki erkeğinizi yatağa bağlayıp kırbaçlayın tavsiyesinden sonra garip gelen ifade. anlıyorum.

hangi şartlar için söylendiğini düşünmek gerekiyor, zira sanki şart gerekmeksizin kadınlarınızı dövün denmiş gibi bir tutum var, ağız burun kırın yazmıyor orada, hangi durumda o ifadenin geçerli olduğu için de tefsire başvurmak gerekiyor, bu kadar basit değil yani.

bir de peygamber efendimiz, 4 halife, peygamber efendimizin yakın çevresi hiç karısını dövmüş mü bakmak lazım, allah karınızı dövün diye emretmiyor, kininizi başka yere boşaltın lütfen. mankenlerin ağzını yüzünü morartıp gezen playboylar da müslüman değil ayrıca. karalamak için malzeme bulunur, yormayın kendinizi.
(bkz: kaşınıyorsa döveceksin)
(bkz: levent oran)
yer yüzünün en büyük üç mucizesinden ** biri olan yüce kitabımız kuran-ı kerimin içerisinden, özenle seçildiği belli olan bir ayetin içerisinden bir cümleyi cımbızla çekip alarak ona göre başlık açmanın, insanları kurana karşı kışkırtmanın, dinimizi kötü örneklere alet etmenin, o ayetin hangi şartlar altında indirildiğini araştırmadan, etmeden, "ben yaptım, oldu" mantığıyla açılan bu saçma başlığın başka bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum...
(bkz: misyoner lan bu)
(bkz: şimdi sana bir şey derdim ya neyse)
' cennet anaların ayaklarının altındadır '
(bkz: hazreti muhammed)
bakara 228: "Boşanan kadınlar, üç ay adet beklerler. Allah'a ve son güne inanmışlarsa Allah'ın, rahimlerinde yarattığını gizlemeleri helal değildir. Kocaları, bu müddet içinde barışmak isterlerse tekrar kadınlarını almaya tam hakları vardır. Aşırı ve eksik olmamak üzere kadınlar, kendi aleyhlerine olduğu gibi, lehlerine de hak sahipleridir. Ancak erkekler, kadınlardan üstündür. Allah yüce ve üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir."

nisa 34: "Erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü Allah onları bir çok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir, çünkü onlar, kadınları, mallarıyla geçindirirler, doyururlar; iyi kadınlar da itaatli olurlar ve Allah, onların hakkını nasıl korumuşsa onlar da, kocaları yanlarında olmasa bile, iffetlerini korurlar. Kadınlarınızın serkeşliğinden korkunca onlara öğüt verin, onları yatakta yalnız bırakın, dövün onları. Fakat itaat ettikleri takdirde de aleyhlerine bir sebep araştırmayın, şüphe yok ki Allah çok yüce ve büyüktür."
(bkz: bedava incil)
(bkz: misyonerlerin dayanılmaz yüzsüzlüğü)
aslında yazılanların bazılarının öğretici olduğunu düşündüğüm, her eleştirenin * * de kanıtlarıyla, kaynağıyla birlikte 'doğrusu' neyse yazıp, daha fazla bilgi edinmemizi sağlamalarını temenni ettiğim konu!
hicbir sekilde uyulmamasi gereken emir cümlesi. hicbir erkegin kadini dovme diye bir hakki olamaz, hatta hicbir insanin bir insani dovme gibi bir hakki yoktur. efendim neymis kadin sunu ve sunu yaparsa dövün. sen kimsin ki kendini kadinlardan üstün görüyorsun? hicbir sucun karsiligi dayak olmamalidir, cezalandirilmasi gereken bir suc varsa ortada, bu cezanin verilicegi yer bellidir.

(bkz: insan olunuz)

edit: baslik kadinlarinizi dövün, ve entry de tamamen bu emir cümlesi ile ilgili girilmis. yazilanlarin hicbir din ile alakasi yok, sadece kadin-erkek esitligine bakis acisini yansitiyor. bazi kisilerin neden hemen islamiyet savunmasina gectigini anlamak zor. islameyette olmayan kadin-erkek esitligini savundugum icin olabilir.

(bkz: sorgulayiniz)
(bkz: körü körüne inanmayiniz)
islamiyet'in kadına verdiği değeri anlamadan değerlendirmenin yanlış olduğu çarpıtılmış ayet cümlesi:
ahmet şahin'den:

Önce büyük insan Halife Hazret-i Ömer'in (ra) şu itirafını hiç unutmamalıyız. "Biz islam'dan önce kadınları adam yerine koymazdık. islam gelince onlara hem ayetlerde hem de hadislerde yer verdi, erkekler gibi hakları anlatıldı. Ondan sonra biz kadınların da erkekler gibi hakları olduğunu düşünür hale geldik!.." (Buhari, Müslim).

Bir tespit de oğlu Abdullah'tan. "Biz kadınlar hakkında ileri geri konuşmaktan korkar olduk, vahiy gelir de bizi azarlar kadın hakları konusunda diye! Demek ki islam, kadınları, değer verilmeyen varlıklar olmaktan çıkarıp ayetlerle, hadislerle hakları korunacak kadar Allah'ın ve Peygamber'in yanında itibarlı insanlar olarak göstermiş.

islam'ın ilk günlerindeki hanımlar, toplumdaki yerlerini o kadar rahatlıkla almışlar ki, haftada bir erkekler gibi cumaya gitmekle kalmamış, günde beş vakitte cemaate iştirak eder olmuşlardır. Hatta, ilk günlerde erkeklerle aynı kapıdan mescide girip çıkmışlar; ama meydana gelen izdiham sebebiyle Efendimiz (sas) daha sonra hanımlar için ayrı kapı açtırmıştır. Bu kapı halen Mescid-i Nebi'de (Bâbü'n-nisa) Kadınlar Kapısı adıyla varlığını koruya devam etmiştir. Camide erkeklerin hemen arkasında saf tutan hanımlar, gerektiğinde sorularını buradan sormuş, cevaplarını da yine oradan almışlardır. Ne var ki erkeklerin de bulunduğu mecliste her türlü özel sorularını sormada zorlandıklarından Efendimiz'den kendilerine özel bir gün ayırarak kadınları bilgilendirmesini istemişler. Bu istekleri de kabul edilerek haftada bir gün Peygamberimiz'den özel bilgi alma hakkını da kazanıp kendilerini yetiştirmeyi sağlamışlardır. Bu sıralarda Resulüllah'ı o kadar yakından takip etme imkanı bulmuşlar ki, bir hanım, Kaf Sûresi'ni sadece Resulüllah'ın okuyuşlarını dinleyerek ezberlediğini dahi söylemiştir. Mescidde son derece özgür bir ortamın mevcut olduğu da anlaşılmaktadır. Nitekim bu özgür ortamda kendini iyice yetiştiren bir hanım, daha sonra Hazreti Ömer'in cuma hutbesini dinlerken:

- Hanımlar mihir miktarını yüksek tutmasınlar, yoksul gençler evlenmekte zorlanıyorlar!.. manasındaki sözlerine bulunduğu yerden itiraz seslerini yükselterek cevap verme cesaretini dahi bulmuş:

- Allahü Azimü'ş-şan, Nisa Sûresi'ndeki ayetinde mihre sınır koymazken Ömer hangi hakla hanımların alacakları mihre sınır koyuyor, yüksek tutmayın diye ikazda bulunuyor, diyebilmiş, halife de bu düzeltmeye:

- Hanım isabet etti, Ömer ise hata yaptı! diyecek kadar tevazu ve fazilet örneği vermiştir. Halife, cami içinde verdiği bu hoşgörü örneğiyle kalmamış, cami dışında da kendini yetiştirmiş hanımlara görev vermiş, Şifa Hanım da (hemcinsleri arasında) çarşı, pazarı denetleyerek bir nevi belediye zabıta memurluğu yapmıştır. ilk günlerde barışta böylesine hayatın içinde yer alan hanımlar, savaşta da geri kalmamışlar, Uhud gazasında Aişe validemizle Ümmü Süleym cephe gerisinde hizmetlerde bulunmuşlar, Hayber gazasına ise tam yedi kadın birlikte iştirak etmişlerdir. Ümmü Atıyye ise tek başına tam yedi savaşa katıldığını bizzat kendisi söylemiştir. Hatta islam'da ilk hasta bakıcı hanımın adının da Rüfeyde olduğu tespit edilmiştir. Mescide kurulan yaralı gazilerin çadırında bu fedakâr hanım şefkatle hizmet etmiş, sonrakilere böyle örnek olmuştur.

Anlaşılan odur ki, islam'ın ilk günlerinde hanımlar, ayet ve hadislerin korumasıyla toplumdaki yerlerini almaya başlamışlar, örneklerini verdiğimiz, veremediğimiz daha nice hizmetlerle sadece barışta değil, savaşta da (şaibesiz ortam içinde ) mühim görev almış, hizmetlerde bulunmuşlardır. Ancak daha sonraları kadının çalışacağı ortamın bozulması üzerine alınan birtakım koruyucu emniyet tedbirleri, hanımların faaliyet alanlarını daraltmış, bu daraltmayı da islam'ın baştan verdiği emri gibi gösterenler çıkmış, ortamı düzeltme yerine islam kadına hak vermemiştir' demeyi tercih etmişlerdir... Hâlen dedikleri gibi...
(bkz: siz bilmezsiniz allah bilir)
kadınlarınızı öldüresiye dövün ki ; tüm dünya ibne olsun.*
kuran daki binlerce bug dan sadece biri.
allahın erkek olduğunu düşündüren cümle.
"allah emretmiş" dense bile insan olanın yapmaması gereken davranıştır. eğer kadınımı dövmedim diye yanacaksam ne mutlu bana.
(bkz: ateşi harlayın)
(bkz: küresel ısınma ve cehennem ilişkisi)
kadınlarınızı dövün anasını satayım. şühesiz ki onlar saçı uzun aklı kısadır, amin.
(bkz: her söylenileni yapan müslüman modeli)
(bkz: kadınını döveni hadım etmek)
"
--spoiler--
muhabbet'e dedik ki, ey muhabbet, kadınlara el kaldıran delikanlılıktan nasibini almamıştır. kadınlar sizin tarlanız değildir ki, istediğiniz gibi süresiniz. bir hata yaptıklarında onları ikaz et, hâlâ hatada ısrar ediyorsa, dön bir kendine bak, belki de hata sendedir. mesele hallolmuyorsa, çık bi dolaş. yine çözemezsen, 'hadi bana eyvallah' de. ama vurma. kadına vuran bizden değildir.
ey muhabbet, onlara de ki, dört kadın alıp eve kapamak isteyenler, kendileri gidip üç erkeğin kuması olsunlar. biz size aşkı tavsiye ederiz. ha, onun dışında, kim ne arzu ediyorsa, efendi gibi olmak kaydıyla, onu yaşasın. sizin uçkurunuzla uğraşmak bizim işimiz değildir." (ekşi sözlükten)
--spoiler--
(bkz: allah insanı mal yapmasın)
allah'ın kuran yoluyla erkeklere ilettiği emirlerinden biridir.

ama pis ateistler tarafından saptırılmıştır bu söz de. aslı şöyledir: "Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince; Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün".

görüldüğü gibi önce öğüt verin, sonra yataklarını ayırın, olmazsa dövün diyor ayet. pis ateistlerin dediği gibi yekten dövün demiyor.

şüphesiz ki islam en hümanist dindir.
Erkeklerin kadınlardan daha zeki, azimli ve kararlı oldukları öne sürülerek pekiştirilmeye çalışılan, doğru mu gerçek mi emin olmadığım ayet... Fakat unutuyorlar ki erkeklerin analarının 20 yılda verdiği aklı, başka bir kadın dakkasında geri alır...
"dövün" kelimesi "uyarı" anlamına geldiği için çarpıtılmış sözdür, burada kuran-ı kerim "harama bakan, kötülük yapan kadınları uyarın" demek istemektedir.

edit: ne de çok kadın dövmeye meraklısın lan seri eksi oy veren ibne.