bugün

olmaması gereken fakat ülkemizin gelişmemiş bölgelerinde olan eşitsizliktir...

bu eşitsizliğe kadınların maruz kalmasının nedeni ise kendi ayakları üzerinde duramaması, erkeğe maddi yönden bağlı olması gibi şeyler gelmektedir...

fakat günümüzde kadınlarında kendilerini geliştirmesi, kendi ayaklarının üzerinde durmaları ve kendi hayatını kazanabilen, kendi ayakaları üstünde durabilen kadınların artması ile her bölgede son bulmasa bile azamiye indirilebilecek eşitsizliktir...

bazen insanın aklına keser döner sap döner gün gelir hesap döner sözünü akla getirmekte ve erkeklerin tüylerinin diken, diken olmasına neden olmaktadır bayanlar...
batının katkılarıyla:

(bkz: orta dogu)
Bu ulkede bahsinin bile edilmemesi gereken mevzudur . Zira Bu ulkenin insanlari Istiklal Harbinde kadin - erkek beraberce esit sekilde savasmislar yeni bir ulkenin temellerini birlikte atmislardir . Yeryuzunde bundan daha mukaddes bir esitlik gorulmemistir .
bir kadının yazdığı yazıdan kendi izniyle alıntıdır:

''çok çok uzun zaman önce; dünya gezegenine dinozorlar gönderildi. ama bir yanlislik yapilmisti. çünkü bu gezegene göre bu boyuttaki varliklar çok çok büyüktü ve onlari ortadan kaldirmak, yanlisligi düzeltmek gerekiyordu.

bunu yaparken de özenle yaratilmis faunayi-bitki örtüsünü- bozmamak gerekiyordu.

özenle seçilmis bir göktasi, dünya atmosferine girdi. yeryüzüne çarpti. yükselen gazlar yasam kaynagi günes ile dünya arasinda bir kalkan olusturdu. isi düstü. buzlar dünyayi kapladi. dinazorlar öldü. bitki örtüsü ve bazi canli hücreler dondu, korundu.

kalkan kalkinca, canli hayat yeniden yasam buldu.
dinazorlar, kuslara dönüstü. bazi deniz hayvanlari varoldu.

bir gün dünya üzerine; bulundugu yerdeki sevgi, ahenk ve baris in degerini daha iyi anlamak isteyen bir varlik geldi.

bu varlik bir bütündü. gezegende, yasam deneyimlerle güzeldi.
zaten bu gezegen deneyim ve seçim gezegeniydi.
ama deneyim ancak paylasarak yasanir, yalniz olmaz...
bütün, iki oldu: kadin, erkek...

iç isleri kadin için;
dis isleri erkek içindi...

kadin; türün devamina yuva kurdu, türü besledi...
erkek; yuvasini korudu, disarida avlandi, savasti, yasami kolaylastirmak için kesiflerde bulundu, yeni aletler yaratti.

disarida, savasan, heyecan içinde evine gelen, huzur ve sicaklik arayan erkegi, kadin çok kiskandi.
yuva çok tekdüzeydi.
yaraticilik erkekdeydi.

her gün yeni bilgileri üreterek, yeni bilgi kodlarini vücudunda yaratan ve bunu hayatinin sonuna kadar yapabilen erkegi;

binlerce yumurta ile dünyaya gelen ve her ay bu yumurtalardan birkaçini kaybeden ve sonunda yumurtalari da tükendiginde en degerli hazinesinin hiçbir ise yaramadigini gören kadin çok ama çok kiskandi...

kadin, yaratcinin kendisinin oldugunu savundu.

dogan çocuklar artik sadece annelerini taniyor ama babalarini bilemiyorlardi.
kadin en iyi bilgiyi seçme adina erkekler arasindaki rekabeti körükledi.

savasi kazanana, en degerli hazinesinde bir çocuk büyüttü. o zamanlar dna testleri olmadigi için kaç baba, gerçekten çocugunun kendi çocugu oldugunu pek bilemedi.
ama yine de kadinini, yuvasini, besledi, korudu...

iste kadin egemenligi böyle basladi.

uzun bir süre tapinilan, yaratici kabul edilen hep kadin oldu: erkekler giderek anaerkil toplumlarda yok olduklarini, kontrol edildiklerini, baski gördüklerini, yok yere savastiklarini ve bir canavara dönüstüklerini gördüler.

çok tanrili dinlerde hep disiydi tanrilar...zeus bile hera'ya yaranamadi...

bu durumu düzeltmek gerekiyordu.

artik tek tanrinin oldugu bilgisi dünya gezegenine verilmeliydi.
çünkü kadinlar hadlerini çok asmisti...

musa, annesiz, babasiz;
isa babasiz,
muhammed sonunda annesi ve babasi belli olarak dünyaya tek tanriyi anlatmaya çalisti.

tek tanrili dinler kadin-erkegi dengelemek, erkegi hakkettigi yere geri koymak için çok çalisti.

ve yaradilis efsanesi; kadinin, erkegin kaburgasindan yaratildigini anlatti ve buna kadinlar çok ama çok sinirlendi. egemenlik giderek kayboluyordu...

kadin baslangiçtaki is bölmüne geri dönmek hiç istemedi. "çocuk dogur, besle, yuvani, düzenini koru, erkegine saygi göster ki o da sana saygi göstersin, onun mutlulugu aslinda herkesin mutlulugu olacak." laflari kadinlari çildirtti.

çünkü kadin biliyordu ki;
erkek;
en iyi besteleri yapti,
en iyi heykelleri yapti,
en iyi resimleri yapti,
en iyi yapilari yapti,
en iyi eserleri yazdi,
savaslar kazandi,
topragini korudu,
en güçlü kaslara sahip,
ve aslinda yaratici erkek...

ve kurallarin olmadigi zamanlarda escinsellik tabu degildi.
hemcinslerine göre en iyi, en güçlü yaraticilar escinsel erkeklerden çikti...

büyük iskender, eger hayatinda kadinlar olsaydi bu kadar basarili ve güçlü olabilir miydi? da vinci bu kadar konsantre olup rahat rahat yaratabilir miydi? platon felsefe yapabilir miydi? hatta zeus bile bana göre escinseldi ....

ve simdi görüyoruz ki her yerde kadinlar hala eski rollerine dönmemek için savas veriyor.

devamli adamlarin önünde olmak, onlardan beslenmek istiyor.

her basarili erkegin arkasinda bir kadin varmis; hadi ordan!

her basari potansiyeli olan adama bir kadin mutlaka yapisir ve onun basarilarindan kendine pay çikarir: tabii ben vardim arkasinda, yoksa bir sey olamazdi...aslinda, o adam 5 basarili olduysa; önündeki o kadin olmasaydi 25 basarili olurdu; bunu da kimse tartismaz...

ben kadin olarak; bu egemenlik isinden vazgeçiyorum.

yaninda, arkasinda oldugumu söyledigim ama önünde engel oldugum her erkekten özür diliyorum.

benim isim iç isleri, önce onlari hakkiyla yapip, dis islerinde sadece yazi yazayim diyorum...

ve diyorum ki erkek varsa kadin var;
kadin varsa erkek var
ama
erkekler daralan yerlerini yüzyillardir biliyorlar da neden biz kadinlar onlarin ayaklarina dolaniyoruz?

yeter bir alan verelim su adamlara, bir nefes alsinlar, dis islerini rahatlikla yapsinlar...

yerini bilen kadini; adam neden aldatsin?
neden erkek arkadaslari ile daha fazla zaman geçirsin?
neden daralip daralip kavga etsin, dayak atsin, cinayet islesin, futbolu arenaya çevirsin, orayi burayi bombalasin, uzaya kaçma planlari yapsin, erken ölsün?

sonunda;
hepsi sperm bankalarini da bosaltip gidecekler ona göre...

bizler de gözleri dönmüs kadin topluluklari olarak, bos ve ise yaramaz rahim lerimizle ortalarda dolanip; dedikodu, kurnazlik, tilkilik, vidi vidi vidi yaparak, konusa konusa yok olacagiz...

farkinda degil misiniz?
neden etrafta dogrudürüst erkek yok...deniyor.

bu lafin tersini hiç duydunuz mu?
çünkü erkekler kadinlardan o kadar bikti ki,
kadinsizliga bile razilar yaaaa...

avrupa'da nüfus yaslaniyor;
evlilikler yok denecek kadar az;
bosanmalar artti;
erkeklere bir kadindan çocuk yapsin diye neredeyse üstüne para veriyorlar ama adamlar para mara bile istemiyor...

neden türk erkekleri rus, modovyali kadinlarla erkek olduklarini anladilar, hiç düsündünüz mü?

neden adamlarin balon bir aile reislikleri vardi o da kalkti?

neden kadinlar kocalarinin soyadlarini begenmiyor ama adam olduklari soyadini bosansalar bile tasima haklari var.

neden? bu kadar saygisizlik hakkini kadinlara kim verdi? neden verdi?

çünkü, kadin da çalissin, çocuklar ortada kalsin, erkekler kafayi yesin; kafayi yiyen herkes tüketsin de tüketsin...

evin içindeki mutluluk bitsin.

mutluluk;
parada, yeni arabada, yeni lcd büyük ekran tv'de bulunsun ki reklamlar eve girsin daha çok tüketelim;
kafayi yiyen
kumar oynasin,
uyusturucu kullansin,
psikologlara, pedagoglara paralar akitsin,
antidepresanlar evin her yerinde kaynasin,
bedenler hasta olsun,
insanlar kanser olsun,
doga yok olsun,
cep telefonlari özel hayata tecavüz etsin,
her an yerde izlenelim,
fislenelim,
esir olalim,
yok olalim...

sonunda; hamburgerler, tvler, dvdler, cep telefonlari, cdler, kablolar, fisler, onlar, bunlarin altinda kalacagiz...

bence etrafta çok erkek var
ve
hala umutla kadinligini hatilayacak kadinlari bekliyorlar.

ve sorunlu taraf biziz; çünkü deli gibi tüketen, tükettirilen biziz.

kadin gibi kadin olmayi hatirladigimiz zaman iç isleri, dis isleri dengelencek ve daha saglikli kusaklar çikacak...

o nedenle hala dogurmaya devam eden;
erkeklere saygi gösteren bazi kadinlarin yasadigi,
bu ülke türkiye, avrupa için çok önemli...
amerika zaten avrupa'nin bir parçasi; amerika'yi amerika yapan kim?
yeni kitaya göç eden avrupalilar...
o nedenle türkiye amerika için de önemli...

ve bu topraklar, uygarliklarin besigi, tarihin yazildigi yer.

muhtesem dogaya sahip, her mevsimin yasandigi, yeralti-yerüstü hazinesi: anadolu...

anadolu'nun kadinlari olarak artik tüketmekten vazgeçip; dedemize, babamiza, erkek kardesimize, sevgilimize, kocamiza, oglumuza saygi duymanin zamani gelmedi mi?

birakin onlar kursun gelecegi bizler de yardim edelim, koruyalim...

bu gezegenin artik bir sevgi, sevkat, sicaklik, anakucagi, baris zamani gelmedi mi?

hepimiz yüzyillar boyu bunu beklemedik mi?

bitsin bu kavga, savaslar, güç oyunlari....
ve dinazorlardan gelen kuslar etrafta evrenin dilini söylesin...
kadinlar erkekler mutlu bebekler dogursun...''
(bkz: hepsi palavra)
bildiğim kadarı ile kadın erkek eşitsizliği ülkemizde hukuki zeminde gerçekleşmemektedir.hukuki olarak sorun olmamasına rağmen bazı cahil kesimde özellikle bayanlara karşı eşitsizlik söz konusu olabilmektedir ama genel itibari ile ülkemizde kadınlara ve annelerimize çok önem verilmektedir.
öncelikle gerçek payı var mıdır diye bakılması gereken eşitsizliktir. yani, durum bir toplumsal sorun olmasından öte bir gerçek olarak kabul ediliyor ve "evet, kadın ve erkek eşit değil ama siz iyi insanlar olun ve eşitmiş gibi davranın." denerek sorun tümden ahlaki bir zemine çekiliyor. bu da eşitsizliğin kabullenilmesi demek oluyor. bu konuda en titiz çevreler bile bu yanlışa düşüyor...

örneğin taraf gazetesi... dün satranç ustası bir kadın hakkında haber yapmış ve şöyle bir başlık atmışlar: "kendine rakip bulamadığından, rakiplerini erkekler arasından seçiyor.". yani: ikinci sınıf insanlardan üstün olduğu kesinleşti, şimdi birinci sınıftakilerle mücadele ediyor.

al işte!
feminist kadınlara göre;

kadın > erkek

şeklinde olması gereken eşitliktir.
kadın ve erkeğin kendi aralarında bile eşitsiz olmalarından dolayı yurdumda hayli hayli yaşanan hadisedir. ancak hukuki alanda değil, sosyal ve ahlaksal alanlarda yaşanmaktadır bu eşitsizlik.

biraz açalım konuyu,

hukuksal alanda zaten bir farklılık olmamakla birlikte kadın ve erkek eşit haklara sahiplerdir. hatta bazı durumlarda kadınlar daha çok gözetilmektedirler.**

efendim öncelikle sosyal alanda başlayalım bu eşitsizliğe. kadınlar bildiğiniz üzere toplum içerisinde kendisine edindiği yer itibariyle çoğu zaman 2. sınıf insan muamelesi görmektedir. köy yaşantısından ve erkeğin köy içerisinde kurmuş olduğu ataerkil yapının da getirisiyle bu yaşantı şehre de taşınmış, kadınlar köyde gördüğü muamelenin biraz daha azaltılmış bir kısmını şehirlerde de yaşamaya devam etmiştir. bunun yanlış olduğunu hepimiz çok rahatça söyleyebiliriz.* "kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin" gibi klişe laflarla dolu erkeği her şeyi yapabilecek gibi gösteren bir sürü olay karşımıza her gün çıkmaktadır. "severim de döverim de" bunların çaldıkları minareye kılıftır. peki ya erkekler ne kadar eşitsizliğe uğruyorlar? hani hep kadınların ezildiğini söyleyerek onları tabiri caizse düştükleri kuyudan çıkarmaya çalışıyoruz ya peki ya erkekler? bütün bunlar öyle göstermektedir ki sanki erkekler bulutların üzerinde yaşıyorlar ve hiç hor görülmüyorlar. aslında yok öyle bir şey. en basit örneğini şehiriçi otobüslerde görebilirsiniz. bir bayan zorunlu kalmadıkça bir erkeğin yanına oturmak istemez. haklı yanları da vardır elbette *. ancak bütün bunlar da erkekleri karalayan ve dışlanmasına sebep olan durumlar. bir mekana girmek istersiniz ve yanınızda bayan olmadığı için oturtulmazsınız. halbuki arkadaşınla 2 kelam edeceksindir. ama öyle bir bakış açısı var ki erkeğe; kesinlikle hepsi potansiyel erkek. bu durumu da bu raddeye erkekler getirmiştir belki. neyse...
bir de "sen bir bayanla nasıl konuşuyorsun" mantalitesi var ki en çok ona gülüyorum. konuştuğunuz kişinin cinsiyeti kanımca önemli değildir. önemli olan sizin karşınızda bir bireyin olmasıdır. kadın veya erkek fark etmez. yine aynı saygıyla, aynı uslupla konuşmalısınız. erkekler hayvan değiller ya onlar da aynı saygıyı hak ediyorlar. bunlar sosyal alandaki eşitsizlikler elbette. bu örnekleri çoğalttıkça çoğaltabiliriz.

bir de ahlak alanı vardır ki konunun kadınlar en çok burada zarar görmektedirler. klasik laf vardır kadının çapkınına orospu, erkeğin orospusuna çapkın derler diye. bu cümle toplumumuz içerisindeki kadın erkek arasında bulunan eşitsizliği çok güzel bir biçimde ortaya koyuyor aslında. erkek baktığı zaman "yapar, elinin kiridir" denir, kadın yaptığı zaman ise "orospuya bak" denir. bu nasıl bir şeydir ki erkek her yaptığını büyük bir gurur göstergesi gibi kullanıyorken kadın büyük bir utanç kaynağı olarak görüyor; ikisinin de büyük bir utanç kaynağı olması gerekirken...

bunu sadece erkeklerimiz yapmıyor. kadınlarımız da bu çarkın içerisindeler. aynı yorumları onlar da yapıyorlar ve aynı yaftaları onlar da yapıştırıyorlar. ahlaksal değerler her iki cins içinde geçerli olması gerektiğini vurgulamaktayım. ancak kadın ile erkek kesinlikle eşit değildir. zira erkeğin yapamayacağını kadınlar yapabiliyorken, bir kadının yapamayacağını erkekler yapabilmektedir. bunu gözardı etmemek lazımdır. yaratılışlarımızın ve kişiliklerimizin farklı yaratılması bu ayrımı yapmamızı kolaylaştırmaktadır zaten. *
Mevlana, bu konuyu şu şekilde özetlemiştir. (mevlanadan düşündüren sözler, sf: 138-139)

''insanlar için süslü kılındı (Al-i imran 14). ayetinin hükmünce Allah'ın insanlar için süslediği kadından nasıl kaçılabilir? Allah; kadını erkeklere munis olarak yarattı. O halde Adem nasıl olur da Havva'dan ayrılabilir.

Erkek yiğitlikte Zaloğlu Rüstem bile olsa, cesarette Hz. Hamza'dan bile ileri geçse yine hükmetme hususunda karısının esiridir. Alemi güzel, tatlı sözleri ile mest eden, kendine bağlayan Hz Muhammed bile ''Ey Hümeyra (Pembe yanaklı, Aişe) benimle konuş!'' derdi.

Zahiren su, ateşten üstündür (ateş üstüne dökülürse suyu söndürür); fakat su bir kaba konunca ateş onun fıkır fıkır kaynatır. ikisinin arasında bir tencere, bir çömlek oldu mu ateş o suyu yok eder, buhar haline getirir. Görünüşte su nasıl ateşten üstün ise , sende kadından üstünsün; fakat hakikatte ona mağlupsun. Ona yenilmişsin, ona muhtaçsın, onsuz yapamazsın,onu istemektesin, onu sevmektesin.

Böyle bis hassa ancak Ademoğlundadır. Çünkü insanda muhabbet vardır. Hayvanın muhabberi azdır ve bu onun nakıs olmasından ileri gelmiştir.

Hz. Peygamber buyurdular ki: '' Kadınlar; akıllı kişilere, gönül ehli olanlara fazlasıyla galip olurlar. AFakat cahiller, kaba kişiler kadınlara galebe ederler'' Çünkü onlar kadınlara sert ve kaba muameleli olurlar. Böyle kişlerde acıma, lütfetme, sevme azdır. Çünkü tabiatlarında, yaradılışlarında hayvanlık üstünüdür.

Sevgi ve acıma hissi, insanlık vasfıdır; hiddet ve şehvet ise hayvanlık vasfıdır. Kadın, sadece sevgili değildir, Hakk'ın nurudur. Sanki o yaratılmış değildir. doğurgandır, yaratıcıdır !...''
http://www.financialjesus...ads/2008/05/man_woman.jpg
yetiştirme eşitsizliğidir.
yaratılıştandır. normaldir.
kadın erkek eşitsizliğinin erkeğin kadından üstün olması şeklinde yorumlanmıştır her zaman. bir elmanın iki yarısı olmayı, birinin diğerinin eksiklerini tamamlarken birbirinden bu kadar farklı iki varlığı kıyaslamanın anlamsızlığını fark edememek açıkça cahilliktir.
bir de bunu islamiyete atfedenler var ki deliriyorum, kuran-kerim'i anlamadan yorumlamak başlı başına zavallılıktır. öncelikle şeriatı iran'dan, şuradan buradan anlamaya çalışacak olursak rusya'daki yürümemiş komünizmle ideal komünizmi aynı almamız gerekir ki rusya komünizminin ideal komünizm ile ilgili olmadığını anlamamız gerekir. ben iran'daki sistemi değil islamın şeriatını bilirim. islamda kadın ve erkek birbirinden ayrıdır kadının yeri evidir ve onun görevi çocuklarına bakmaktır. bunu feminizm yargılasa da kadınların iş hayatında yaşadığı sıkıntıları ve kadın ve erkek arasındaki fiziksel güç farkını düşünecek olursak kadından çok erkeğin iş hayatında olması gerektiğini anlayabiliriz. ayrıca kadınlar kendi yetenekleri dahilinde çocuklarını ihmal etmeyecek şekilde iş sahibi olabilirler. hatta isterse erkek değil kadın da çalışabilir buna dair bir kanun yoktur fakat işin geneli erkeğin çalışmasıdır.

islâm hukûkunda erkeklerin vâkıf olamayacağı ve tamamen kadınların ilgi sahası olan doğum, bekâret, emzirme ve aybaşı gibi kadınlara mahsûs hallerde, erkeğin değil, sadece kadının hattâ tek kadının şâhidliği yeterlidir. bu gibi konulara, kadınların çokça şâhid olmaları ve erkeklerden fazla gözlem ve tecrübelere sahip bulunmaları sebebiyle, tek kadının şâhidliği bile geçerli sayılmıştır. hattâ hz. peygamber (s. a. v.) efendimizin emzirme konusunda tek kadının şâhidliğini kabul ettiği bilinmektedir. . nitekim: "erkeklerin muttalî olmadıkları şeylerde kadınların şâhidliği makbûldür." buyurması bunun en güzel delîlidir. doğum için de tek bir kadının şâhidliği kabûl edilmektedir. rasûlullâh (s. a. v.) efendimiz: "doğum konusunda bir kadının şâhidliği yeterlidir.." buyurmaktadırlar. hz. ömer (r. a.), boşanma konusunda yalnız başına kadınların şâhidliğini kabul etmiştir. hz. ali (r. a.) da, bir çocuğun öldürülmesine şâhid olan kadınların şâhidliğini muteber saymıştır
aslında iki kadının şâhidliğinin bir erkeğin şâhidliğine denk olduğu iddiâsı, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan asılsız bir iddiâdır. konu ile ilgili olarak bakara sûresinin 282. âyet-i kerîmesinde şöyle buyrulur:
"ey îmân edenler! belirli bir vâdeye kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. bunu, aranızda bir kâtib doğru olarak yazsın. erkeklerinizden iki de şâhid tutun. eğer iki erkek bulunmazsa, şâhidlerden kendilerine güvendiğiniz bir erkek ve -biri unutunca diğerinin hatırlatması için- iki kadın yeter."
yukarıda görüldüğü gibi bir bütün olarak ele alındığında, âyetin genel olarak şâhidliği düzenleyen umûmî bir hüküm koymadığı, âyet-i kerîmedeki hükmün sadece vâdeli borçlanmalarla ilgili olduğu açıkça görülür.
iki kadın şâhid önerilmesinin sebebi, birisi yanılırsa diğerinin ona hatırlatması içindir. ancak âyette "iki kadın şâhidden biri mutlaka yanılır veya unutur" denmemektedir. "yanılırsa veya unutursa" denmektedir. o halde iki kadın şâhidden birisi, şâhidlik ettiği borçlanma akdiyle ilgili olarak yanılmaz veya unutmazsa, şâhidliğini tam olarak yaptığı için, erkek şâhid ile kadın şâhidin şâhidlikleri yeterli, aynı zamanda eşit değerde olacaktır. bu ise kadının şâhidliğinin, erkeğin şâhidliğine denk olabileceğini gösterir.
neden mi? ... çünkü o dönemde kadınlar ticaretle direk ilgilenmiyordu... hatta hz. hatice bile kendi işlerini erkeklere, ticaretini erkeklere yaptırıyordu...! o dönemde kendi ilgi alanlarının dışındaki " vadeli borçlar " konusundaki bu istisnai hükümü genelleştirmek sadece önyargı ifadesidir... ayrıca yukarıda da ifade edildiği gibi kendi ilgi alanlarında olan işler için - mesela doğum, emzirme... - her kişinin tek şahitliği kabul edilmektedir...
günümüzde ekonomi özel ilgi alanına giren - ekonomi alanında eğitim gören kadınlar mesela - kadınlar için bu ayet tabii kendilerini sınırlandırmaz... çünkü "unutma ve ilgi alanı olup olmama " temel sebep... bu sebep ortadan kalkınca hükümde kalkar... veya bu şartlara uyan - ilgilenmeyen, unutan, ilgi duymayan dolayısı ile aklında tutma ihtimali daha az olan - kimsenin şahitliğinde ilgilenen gruba göre iki kişi şartı aranır. vadeli borçlarda şahitlikte esas olan bunlardır - ilgi, alaka, işin içinde olup olamam ve dolayısı ile ilgi ile paralel unutup unutmama- yoksa cinsiyet : kadın erkek olup olmama değil .

http://www.islamustundur.com/...

mirasta erkeğe kadına verilen miktarın iki katı verildiğini söyleyerek kadına haksızlık yapıldığını iddia ederler. halbuki islamiyet;te kadın erkek mirasta eşit pay alırlar. anne, baba, dede, nine... kadın erkek oldukları halde eşit pay alırlar.

sadece kız ve erkek kardeşlerde kız kardeşe erkek kardeşin yarısı kadar verilir. burada sanki bir haksızlık varmış gibi gözükmektedir. fakat, örneğin baba vefat etse babanın üç dairesi olsa kız kardeş bir erkek kardeş iki daire alırlar. kız kardeş bir erkekle evleneceği zaman kız kardeşin bir dairesiyle evleneceği erkeğin ailesinden kendisine miras kalan iki payı bir araya gelince toplam üç payları olur. erkek kardeşinde kendi iki payıyla beraber bir kızla evlenirken evleneceği kızın bir payıyla beraber onlarında toplam üç payı olur. ayrıca erkek kardeş evleneceği kıza mihir verir. islamda başlık parası yoktur , mihir kadına boşanma vuku bulursa bir sosyal güvenlik olsun diye - sigorta- olarak verilir! böylece iki dairesi erimeye başlar. yine erkek kardeş hayatları boyunca evleneceği kadın ve çocuklarının nafakasını (yiyecek, yatacak, yakacak...) karşılamak zorundadır. iki dairesi erimeye devam eder. halbuki kız kardeş mihir alır. ayrıca hayatı boyunca kendisine ve çocuklarına erkek bakmak zorundadır. kendi bir dairesini ise ailesine harcamak zorunda değildir. o dairesi onun harçlığıdır; satar, bağışlar, kiraya verir... isterse kocasına da verebilir.

kız kardeşe erkek kardeşe verilen miras miktarının yarısı verilmiştir. anne, baba, dede, nine ... eşit pay alırken kız kardeş ile erkek kardeşte sanki haksızlık varmış gibi gözükür.

miras : 3 daire

erkek kardeş kız kardeş
2 1

1-) kız kardeş erkek 2-) kız erkek kardeş
1 2 1 2
3= + evleniyor 3= + evleniyor
mihir, nafaka (+) mihir, nafaka (-)

görüldüğü gibi erkek kardeşe çok miras payı verilmesinin sebebi onun toplum içindeki ağır sorumluluğundan dolayıdır. erkek kardeş aldığı iki payı hep harcayacak , hep eksilecektir. kız kardeş ise aldığı bir payın yanında mihir, nafaka alacak. malı artacaktır. bir payı da kendinin olacaktır. görüldüğü gibi ilk başta erkek kardeş fazla pay alır gibi görünürse de iş alınan payların dağılımına kullanılmasına gelince kız kardeşin az payı ile erkek kardeşinden daha fazla imkan olanak paya sahip hale geldiği görülmektedir. erkek kardeşe ailesine -eşine - verilmesi için fazla verilmiştir. zamanla bu oran kız kardeş lehine değişmektedir.

http://www.islamustundur.com/...

medinenin yerlilerinden olan hidamın kızı hansa, bir gün aişe validemize gelir ve sorusunu şöyle sorar: valide, der. babam beni itibarlı bulduğu akrabasıyla evlendiriyor. bana sorma gereği duymuyor. ben de bundan rahatsızlık duyuyorum. ben bir kız olarak hayat arkadaşımı seçme hakkına sahip değil miyim? islam bana bu hakkı tanımıyor mu? babamın seçtiğini seçmeye mecbur muyum? aişe validemizin cevabı: şu anda resulullah evde yok. birazdan gelir. sorunu ona soralım, cevabını da ondan birlikte dinleyelim. sen şuracıkta biraz bekle... az sonra efendimiz (sas) teşrif eder. aişe validemiz de hansa&;nın sorduğu soruyu aynen sorar: kızın seçme hakkı yok mu, der. hansa bana böyle bir soru sordu. babası hidam onu itibarlı bulduğu bir akrabasıyla evlendiriyor, kızcağıza sorma gereği de duymuyormuş? bu soruya efendimiz özel bir ilgi gösterir ve ilk emrini verir: hemen kızın babası hidamı bulup getirin! ensar;dan hidam aranıp bulunur. resulullah seni istiyor, derler. telaşla huzura giren hidama efendimizin ilk sorusu: hidam! sen kızına sorma gereği duymuyor da kendi beğendiğini mi beğenmeye zorluyorsun? baba hidamın cevabı hazır: ya resulullah, der. benim beğendiğim iyi bir ailenin akıllı bir çocuğudur. kızıma layık olan da odur! hidam, seçtiğin bu gençle hayatı yaşayacak olan sen misin, yoksa kızın mı? kızımdır ya resulullah! öyle ise hayatı kim yaşayacaksa son söz de onun hakkı değil mi? kızın yaşayacağı genci beğenme hakkına sahip olmazsa, beğenmediği gençle nasıl mutlu yaşayacak? efendimiz sözünü söyler ve şöyle bağlar: hemen kızına sormadan yaptığın bu anlaşmayı durdur! işte bu sırada ötelerden beklenmedik bir ses gelir: ya resulullah, babamın seçtiğine artık ben de evet, diyorum. anlaşmayı durdurmasın! bundan sonra da şu fevkalâde güzel açıklamayı yapar hansa kız. der ki: babamın kendi seçtiğini seçmeye beni mecbur bırakması, şehirde, kızların seçme hakkı yoktur. gibi bir düşüncenin yayılmasına sebep oldu. bu yüzden sorma gereği duydum. şimdi anlaşıldı ki, kızların seçme hakkı vardır. ailesi kendi seçtiğini seçmeye kızlarını zorlayamaz. artık ben babamın seçtiğine kendi isteğimle evet, diyorum. sözünden dönme durumunda kalmasın babam! elbette hiçbir baba kızına kötü aday seçmez... ( ahmet şahin, 13 mart 2007)
halife hazret-i ömer'in (ra) "biz islam'dan önce kadınları insan yerine koymazdık. islam gelince onlara hem ayetlerde hem de hadislerde yer verdi, erkekler gibi hakları anlatıldı. ondan sonra biz kadınların da erkekler gibi hakları olduğunu düşünür hale geldik!.." (buhari, müslim). bir tespit de oğlu abdullah'tan. "biz kadınlar hakkında ileri geri konuşmaktan korkar olduk, vahiy gelir de bizi azarlar kadın hakları konusunda diye!
http://www.islamustundur.com/...

zinaya yaklaşmayın. çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. (isra-32)

zina eden erkek ancak, zina eden veya allah'a ortak koşan bir kadınla evlenir. zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya allah'a ortak koşan bir erkek evlenir. bu mü'minlere haram kılınmıştır. (nur suresi - 3)

ve aslında en önemlisi

sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın. eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa onları incitip kınamaktan vazgeçin. çünkü allah tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir. (nisa-16)
en büyük örneği 30 eylül 2011 tarihinde yürürlüğüe giren türkiye futbol federasyonu'nun kadın ve çocukların maçlara ücretsiz alınabileceğini ön gören uygulaması bu eşitsizliğin son örneğidir.

http://forum.objektiffoto...edava-girecek-t15193.html
farklı kulvarlarda kürek çeken insanı nasıl kıyaslayabiliyoruz yani buna nasıl cesaret edebiliyoruz anlamıyorum bu her iki tarafa da haksızlık olmaz mı? ikisinide ucundan köşesinden törpüle eşitlemeye çalış sonra elinde ne adam akıllı erkek ne de adam akıllı kadın kalsın bu mu iyi olan yani?
görsel
Yaşasın feminizm.
kadınlar hep haklı
erkekler bazen haklı

bıktım usandım!
Tabii ki zihinsel ve yorumsal olarak eşitler.
tüm dünyada böyle bir adaletsiz sistem var. kadın - erkek her ne kadar eşit denilsede erkek egemenliği her zaman daha baskın oluyor. özellikle de türkiyede erkeklerin kendini ilah zannetmesi ayrı bir problemdir fakat bunun da suçlusu kadınlardır. bütün kadınları suçlamıyorum sadece genelleme yapıyorum. ama eğer bu ülkede kadın - erkek eşitsizliği varsa günah keçisini sadece erkekler değil. sen hem eğitimini tamamlama, hem çalışıp bir yerlere gelmeye çalışma sonrada erkenden evlenip 3er - 5 er çocuk doğurmaya başla. kendi ellerinizle erkekleri egemen yapıyorsunuz. okuyabildiğin kadar oku, çalış bir yerlere gelmeye çalış. en azından elin ekmek görsün başkasının elini düşme. çocuk doğurup oturupta 24 saat magazinleri, izdivaçları, dizileri izlemekle olmaz bu işler. erkeklerin eline bu kozu verenler yine kadınlardır.
yok dense de vardir.
Bugün metroda karşılaştığım eşitsizliktir. Kız erkeğin g*tüne şaplak attı ve "romantik" olarak sıfatlandırıldı.

Kız erkeğe şaplak atarsa "romantik", erkek kıza şaplak atarsa "sapık".
Kesinlikle öyle eşit değiliz.
1 nafakayı neden biz ödüyoruz
2 18 yaş üstü yada öğrencilik bitince biz babanın ssksından yararlanamazken kadınlar evlenene kadar devam son değişiklikler biraz düzeltti gerçi ama var böyle bir durum
3 dünya erkekler günü yok
4 erkekler ağlamaz ama kadınlar ota falan ağlar bizim duygularımız yok
5toplu taşımada hep erkekler yer verecek zaten yaşlılara kızlar sizin göz içinize bakar kalk diye mahalle baskısı yapmayın lan
6 hesap ödemeye girmiyorum bile
7 maaşınız eşinizden fazla değilse aman ha söylemeyin zira duymayan kalmaz
8 eşiniz çalışıyorsa kazandığının yarısını kuaföre bakıma verir diğer yarısını da bakıcı temizlikçi vs. Sonra ben de para getiriyorum diye öter lan zaten çalışma görevlerini yap çocuk başkasının elinde büyümesin
daha diyecek laf çok ta neyse.
https://pbs.twimg.com/media/BAocesTCUAAYt0e.jpg

bu görselde çok iyi anlatılmış olaydır.

Ne olurdu bizimde memiktolarımız olsa bizde insan yerine konsaydık.
güncel Önemli Başlıklar