bugün

mesela kolye hediye alıp onu bizzat takmaktır. saçını falan kenara atar, dokunulsun ister. ıslanmıştır.
karşılarında dürüm yemek, üzerine de kaymaklı ekmek kadayıfı.
(bkz: bulge)
bir keresinde kolye takmıştım istanbul'un bilmem neresinde park gibi yemyeşil bir alan.
yeşil yerleride aşırı severim bayılırım. doğa beni istemsizce hep heyecanlandırmıştır.

kolye takacağım boynuna, sarı saçlarını çekti kenara, takarken elim ayağım titredi ilk defa kolye takıyoruz tabi.
çaktırmadım hiç utanan bakışlarımı da gizleyememiştim. bana gülümseyişini unutamam.

biz de sevmişiz sanırım, bir zamanlar...
(bkz: fika yapmak)
ağladığında başını göğsüne bastır ve ufaktan da ensesini okşa. bacaklarının arasından su damlayacaktır.
video çekerken öpüşmenin de farklı bir şekilde onları tahrik ettiğini düşünüyorum.

daha istekli atılıyorlar sanki o zaman.