bugün

(herkes kendi icin yasar ve tanri, herkese karsidir)

1974 yılına ait asmiss bir werner herzog yapiti. filmin ingilizce adi, "the enigma of kaspar hauser" olarak da geciyor. kaspar hauser adinda bir genc 1800'lerin basinda almanya'da terk edilmis bir yerde bulunuyor ve hauser'in beldeye getirildikten sonra icinde bulundugu durumu anlatiliyor filmde. film, salt kendi gercekciligi ve akilciligiyla bir kult. herzog, modern toplumdaki insanlarin nasil da birbirlerine yabancilastigi ovgusunu yapiyor. hauser'in ruya gormeye basladigi anda insanlarin tepeye ciktigini ve orada olumun oldugunu soylemesi de insanlarin hayat icerisindeki bosluklarini anlatir ki bu medeniyetlesme dedigimiz mefhum kendisine tabi olan bireyleri buyuk bir yabancilasmaya ve de tum bunlardan oturu bos bir ovaya suruklemektedir. muzikleri muhtesem, kendisi ayrı bir guzel, hikâyesi de gayet basarili.
1974 yılında batı almanya‘dan çıkan ve werner herzog‘un ellerinde değer bulan ve az bilinen çok iyi filmlerden birisi : jeder für sich und gott gegen alle !

kaspar hauser‘in küçük hücresine şahitlik ederek başladığımız filmde, 17 yıl boyunca hücresinden dışarı çık(arıl)mamış bir insanın tahta at ve tekerlek ile yaptığı deneyselliğe yol alıyoruz ilk başta. werner herzog, bunu yaparken kaspar hauser’i oynayacak olan bruno s.‘nin yaşamından da aslında dramatize sahneler kullanıyor. kaspar hauser’i oynayan alman oyuncu bruno s. 3 yaşında ailesi tarafından terk ediliyor ve yıllarca çocuk bakım kurumları ve yetimhanelerde büyüyor. baktığımızda herzog’un kullandığı küçük nesneler yetişkenler için uygun değil ama zıtlığın dibinden gelinerek kaspar’ın vakit geçirdiği nesneler bize ağır betimlemelerle geliyor.

modern toplumdan uzakta bir seyir var. bu olurken, kaspar ve kendisine yabancılaşmanın bizim ona nasıl değer atfettiğimizle ilgili bir husus ön plana çıkıyor. herzog’un bizi ekinlerin dalgalanışına dikkat çekmesi bir yandan absürd bir yandan manalı gelmekte. kaspar için modern toplumdaki yabancılaşma neyse bizim kendimize yabancılaşmamız da o derece önemlidir ki herzog bunu filmin sonunda verebilmektedir.

kaspar’ın tepede ölüm vardı demesi, ve ağır işleyen rüyalı replikleri bize bir evren veriyor. orada uygarlaşma denilenin aslında ne kadar da salt bir yıkım olduğunu görebiliyoruz. florian fricke‘nin muhteşem müzikleri bu evrenin daha da katlanılmaz yönüne işaret ediyor. toplumun kendi içinde oluşturduğu o müthiş boşluk ve kaspar’ın hayal gücü ve anlamlandırma çabası insanın içinde bulunduğu acizliği de göndermede bulunuyor.

kaspar: zindanda hiçbir şey düşünmedim, ayrıca tanrı’nın her şeyi yokluktan var etmiş olmasını hayal edemiyorum.
rahip: hayır kaspar! inancın olmak zorunda! dini kurallar fani şüphelerden üstündür!
kaspar: bunu anlamak için okuma yazmayı daha iyi öğrenmeliyim.
rahip: hayır kaspar! dini makaleler daha önemli. ayrıca konuşurken parmaklarını birbirine bastırmaktan vazgeç ve söylediğim duayı benden sonra tekrar et…

batı toplumları logos merkezlidir. dolayımlı bir süreç kendini gösterir sanat ve edebiyatta. batılı modernistler bu dolayımve dolayımsızlık arasında gidip gelirken nesnelerin hakikatine, onlardan mana arayışına sokulmuşlardır ki herzog’un kaspar hauser ve çevresini dolayımsızlık ile anlatmaya çalışması bir alt skaladır. batı uygarlığında düşünsel ve sanatsal alanlarda kavramların oluşturulması logos mefhumunun altını çizmekte ve bu baz alınarak ürünler ortaya konulmaktadır. kiyarüstemi, trier, khemir, majidi gibi dolayımsızlık ile meşgul olan yönetmenlere jeder für sich und gott gegen alle filmiyle herzog’u da ekleyebilmemiz mümkündür. batı dile bağlıyken, doğu varlığa, varlığın kendisine, hakikate bağlıdır.

bugünden bağımsız bir sade dünya kaspar hauser ile vuku buluyor. biz filmdeki atmosferi gayet inanılır görüyoruz. insan potansiyelinin “uygarlık” çatısı altında nelere kadir olduğuna tanıklık ediyoruz. filmde hiçbir karakter ön plana çıkmıyor, kendi gerçeklikleriyle var ve herzog film boyunca romantizmden de yararlanarak filmin havasına kendi artılarını sunuyor ve de nihayetinde izlenmeye değer bir yapıt ortaya çıkıyor. herzog, kaspar hauser ile farklı bir evren, farklı bir figür ve de farklı bir şiir görselliği kazandırıyor. herzog’un perspektifinden farklı olarak, uygarlığın parçası olan bireyler karşısında gizemli ve bir o kadar da septik bir algıya sahip oluyoruz zaman içerisinde. bizi biz yapan değerler ortadan kalktıkça kendimizin parçası olan uygarlık algısını itiyor, onu azılı bir düşman olarak görebiliyoruz.

jeder für sich und gott gegen alle, size satır aralarında kalan küçük izleri hatırlatacak, şiirsel senfonisiyle 19. yüzyıl avrupasına ve algısına yol almanızı sağlayacaktır.

http://www.sinemazingo.co...-und-gott-gegen-alle-1974
(bkz: kaspar hauser)