bugün

hadi ama hangimizin aklından geçmiyor ki bu?

her sabah 07:30'da vivaldi abinin dört mevsiminden en sevdiğim o yaz mevsimi, david garrett versiyonuyla inliyor odamın duvarları arasında. gözlerimi ilk açtığımda "alarmı 5 dakika ötele" diyorum ve kafamı tekrar yastığa gömdüğümde o alarmı bir kaç kere daha ötelemek master card'ın nutkunu tutacak bir değer. her ne kadar saati 08:00'a kurmak, bu duruma şahit olan hayat misafirlerim için kesin çözüm gibi görünse de böyle bir zevkten geri kalmak isteyeceğimi sanmam.

jet hızıyla kahvaltı niyetine birkaç lokma sigara altlığı -o da aklıma gelirse, canım çekerse- gömlek ütüleme süresince tıkınılabilir durumda oluyor. nihayet gözlerimi ovuşturarak iniyorum merdivenlerden. gün içindeki en büyük antrenmanım bu merdivenlerdeki seyahatim. sigaramı yakıyorum apartman kapısından tam çıkarken ve kendi kendime "akşam eve gelip, erkenden uyuyacağım" diyorum. oysa birkaç dakika içerisinde toplu taşıma araçlarının buram buram leş kokusu arasında buluyorum kendimi ve kusmaklı olarak atıyorum üzerimdeki uyku sersemliğini. gün içinde türlü-çeşitli sıkıntıyla uğraşıyor, türlü ve gene çeşitli adamla muhattap oluyorum. binlerce liralık telaffuzların arasında ufak çaplı beyin amcıklaması geçirdiğim sırada "öğle yemeği" yetişiyor imdadıma. eğer tek başıma yiyebilirsem ne ala... ya yok götü tavanda bir mütteahhit ile randevu ayarlanmışsa öğle yemeği için, menüde az pişmiş yarak oluyor hep.

herneyse işimi seviyorum en azından. ya da seviyormuş gibi yapabiliyorum hala... akşam oluyor ve o sabah kendime söylediğim yalan, alıp başını gitmiş oluyor bir yerlere. genelde "doğru eve gitmek" kısmı gerçekleşmiyor hikâyemin. ikinci ihimal de "uyumak" kısmı sandığım kadar kolay olmuyor.

uzun süre bunun, kendimi kandırmak için uydurduğum basit bir avutmaca olduğunu düşündüm. işime yaradığı sürece kullanılabilir durumdaydı da hani. ama sonraları taktiğimin birileri tarafından çalındığını öğrendim. bugün, etrafımda herhangi bir işte çalışan olarak modern köleliğine devam eden kim varsa aynı yalanla avutuyor kendini.

metroya topkapı-ulubatlı istasyonundan benimle binen şu adam, onun hemen yanında duran ve davutpaşa istasyonunda inen şu talebe kızcağız... bi de çatık kaşlı adamlar.

en çok onların bu taktiğe ihtiyaçları var sanırım.
bazen çok zor oluyor. insan bazen yanlış eve...

vazgeçtim. çok kötü şeyler olacakmış gibi geldi.
Tarafımca pek mümkün olmayan durum. Eve gelince mesleğim ev hanımlığına dönen nadir kişilerden biri olarak, bu durumu yapacagim günü hasretle beklemekteyim..
yanlış eve gidip uyumaktan daha iyi olan eylemdir.
gece 1'de işten çıkan 2'de evde olan insanın yapacağı en doğru hareket..
güncel Önemli Başlıklar